Arap Devrimi, BOP komplosu mu?

MUSTAFA ÖZCAN

Dünyadaki ulusalcıların hepsi galiba aynı düşünüyor. Bu yüzden de ulusalcılar (aynı zamanda liberaller) için ‘tek millet’ tabirini kullanmak herhalde yakışıksız olmaz. Ulusalcılar Arap Devrimi’ni bir komplo olarak görme eğilimindeler. Türkiye’de de bu komplo anlayışı yüzünden kimi ulusalcılar utanılacak bir biçimde Suriye yönetimine arka çıkıyor. Hatta Ergenekon davasından yargılanan Doğu Perinçek’in adamları Suriye şebbihalarıyla dayanışma içine de girebiliyorlar. Aynı refleksi gösteriyor ve aynı havayı soluyorlar. Dünyadaki ulusalcı prototiplerinden birisi de Tacikistan Cumhurbaşkanı İmam Ali Rahmanov. Rahmanov, komünist devrin kalıntılarından birisi. Tunus’un devrik lideri Zeynelibadin Bin Ali gibi dini alanda garip kararlar alıyor ve uyguluyor. Sanki ülkesini dinsizlik laboratuarı gibi kullanıyor. Sözgelimi, kadınların camiye yaklaşmalarına izin vermiyor. 18 yaşından küçük gençlerin de camilere gitmesini yasaklıyor. Ramazan ayında yine benzeri Karakuşi uygulamalara imza atıyor. Amerikalı muhtedi Meryem Cemile’nin Mevdudi ile mektuplaşmaları var. Bu mektuplaşmalar mühim konulara temas ediyor. Meryem Cemile mektuplaşmalarda Sovyet döneminde özellikle Ramazan aylarında dinsizlik ve ateizm propaganda ve kampanyalarının yoğunlaştırıldığına temas ediyor. Komünizm yıkıldı ama bu gelenek Tacikistan’da el’an devam ediyor. Bu geleneği devam ettiren ve uygulayan İmam Ali Rahmanov ise eleştirileri püskürtebilmek için başkalarına saldırıyor. ‘En iyi savunma saldırıdır’ stratejisiyle hareket eden İmam Ali Rahmanov Arap dünyasındaki devrim dalgalanmalarını Amerikan komplosu olarak nitelendiriyor. Bir BOP komplosu olarak görüyor.

Mısırlı gazeteci Fehmi Huveydi, Arap dünyasındaki İran uzmanlarından birisi sayılabilir. Zamanla İran’da bir çevre edinmiş ve bu çevre üzerinden İran’la münasebetlerini devam ettiriyor. İran mine’d dahil/İçeriden İran ismiyle bir de devrimi anlatan eser kaleme almıştı. Geçmişte İran Devrimi’ni içeriden tanımak için İran’ın kapılarını çalarken bu defa da İranlılar Mısır devrimini yakından tanımak için onun tanıklığına ve deneyimlerine başvurmuşlar. Kapısını çalmışlar. İran’da bir panele davet edilmiş ve Manuçehr Muttaki gibi isimlerin de hazır bulunduğu bir ortamda bu komplo konusu da gündeme geliyor. ‘Hutbe al Misriyye Fi Tehran’ başlıklı yazısında en çok merak edilenler arasında devrimin arkasında kimin elinin bulunduğu ve komplo ürünü olup olmadığı meselesi olduğuna temas ediyor. Satırlarına yansıdığı kadarıyla devrim konusunda İran’da bile kafalar karışık. İran’daki Yeşiller veya muhalifler Mısır devrimini Amerikan projesi olarak görürken muhafazakar çevreler aksini düşünüyorlar. Bu bakış açısı özel nedenlerden dolayı İran’a has bir şey. Muhafazakarlar Mısır devriminin İran devriminin gecikmiş yansımalarından olduğuna inanıyorlar. Veya öyle görmek istiyorlar. Devrimlerine de buradan bir pay çıkarmak istiyorlar. Aynen Sudanlılar gibi. Ama Suriye konusunda İran’daki muhafazakarlar veya iktidar cenahı sektirmeden dünyadaki ulusalcı anlayışlarla aynı zemine düşüyor.

Huveydi’nin Tahran’da dinledikleri arasında ilginç ayrıntılar ve anekdotlar var. Sözgelimi İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Rıza Şeybani, Tacikistan’a gitmiş ve burada Devlet Başkanı İmam Ali Rahmanov ile görüşmüş ve mesele dönmüş dolaşmış Mısır ve onu takip eden Arap devrimlerine gelmiş. O noktada İmam Ali Rahmanov Doğu Perinçek ve benzeri ulusalcılar gibi Mısır ve Arap devrimlerinin arkasında BOP projesi ve ABD’nin bulunduğunu iddia etmiş. Demek ki ulusalcılar tek bir millet. Şarkta ve garpta aynı düşünüyorlar. İmam Ali Rahmanov, İranlı Büyükelçi Rıza Şeybani’ye Arap dünyasında yaşananların Condoleezza Rice’ın bahsettiği ‘yaratıcı kaos’un bir ürünü olduğunu savunmuş ve bu halk hareketlerini yönlendirenlerin amacının BOP bölgesi ikame etmek ve kurmak olduğunu da söylemiş. Fehmi Huveydi panel sırasında bazı İranlıların kendisinden, Amerikalıların devrime iştirak eden 5 bin genci eğitip eğitmediğini ve bu işin aslını faslını sormuş. Fehmi Huveydi ise bunun bir milli devrim olduğunun ve bu devrimde bütün grupların temsil edildiğinin altını çizmiş. Tahran’da bazı sesler, Arapların Bahreyn’deki Şiilerin durumuna sessiz kalmasından dolayı alındıklarını ifade etmiş ve itaplarını dile getirmişler. Buna mukabil Huveydi, karşılaştıklarının tamamının Esat rejimiyle dayanışma içinde olduğunu mülahaza etmiş. Lakin birisi şunu söylemekten de kendini alamamış: “Bundan böyle Esat rejiminin ayakta kalması çok sorunlu olacaktır. Gitmesi ise (bizim için) daha büyük sorun teşkil edecektir… (http://www.shorouknews.com/Columns/column.aspx?id=462106)” Artık Esat’ı taşımak Tahran için günden güne ağırlaşan bir yük olacak ve belki de taşımakta zorlanacak ve altında kalacaktır. Bundan dolayı Türkiye teyit etse bile Tahran Suriye’ye yönelik uçak dolusu silah gönderdiklerini yalanlamaktadır. Oysa ki, bir şey ya vardır ya yoktur. Bu durumda ya Türkiye olmayan bir şeyi söylüyor ya da İran olan bir şeyi yalanlıyor.

YENİ AKİT