“Arap Baharı, Suriye’de Dar Geçide Girmiştir”

Yazısında sekizinci yılına giren Suriye direnişini değerlendiren Ahmet Varol, “Arap Baharı, Suriye’de dar geçide girmiştir” diyor.

Ahmet Varol’un Yeni Akit’teki köşesinde yayınlanan konuyla ilgili bugünkü (16 Mart 2018) yazısı şöyle:

Sekizinci Yılında Suriye Direnişi

15 Mart 2011 tarihinde patlak veren Suriye direnişi 15 Mart 2018 tarihinde yedi yılını tamamlayarak sekizinci yılına girdi. Biz de bu vesileyle Suriye direnişi hakkında genel bir değerlendirme yapmak istiyoruz.

Arap dünyasında 2010 yılının sonlarına doğru dikta rejimlerine karşı Arap Baharı olarak isimlendirilen halk hareketlerinin başlaması üzerine Suriye’de de bir heyecan oluşmaya başlamıştı. Çünkü Suriye’de Baas diktasının zulüm ve baskı uygulamalarının yıllardan beri devam etmesinden dolayı Suriye toplumu da sosyolojik olarak patlamanın eşiğine gelmiş durumdaydı. Yani Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da, Yemen’de ve Bahreyn’de kalabalıkların meydanlara çıkmasına yol açan nedenler Suriye’de fazlasıyla mevcuttu. Dolayısıyla Suriye halkının meydanlara çıkması da birilerinin planlamasından kaynaklanan değil tamamen sosyolojik bir olay ve bir toplumsal patlamaydı.

Suriye halkı meydanlara çıkmasının ilk döneminde sistemde reform istedi. Yani halk, yönetime iştirak etmesine ve seçme hakkını kullanmasına fırsat verilmesini istiyordu. Gerçi görünüşte Suriye’de seçim yapılıyordu. Ancak seçimler tamamen denetimden yoksun olduğu için tıpkı Sisi’nin kendini halka zorla seçtirmesine benzer türden oluyordu ve halkın siyasi iradesi kesinlikle yönetime yansımıyordu.

Suriye’deki hâkim güçler halkın siyasi iradesini özgürce ortaya koymasına imkan verilmesi durumunda kendilerini tercih etmeyeceğini çok iyi bildiklerinden taleplerine silahla karşılık verdiler.

Aslında halk rejimin silahlı güçlerine silahla karşılık vermedi. Bundan dolayı olayların ilk altı ayında karşılıklı silahlı çatışmalar değil sadece rejim güçleri tarafından gerçekleştirilen saldırılar oldu. Halkın tepkisi meydanlara çıkıp protesto gösterileri düzenlemekten ibaretti. Fakat rejimin ordusunu protesto eylemleri düzenleyenlere saldırmaya zorlaması üzerine bazı kişilerin orduyu terk etmeleri ve Özgür Suriye Ordusu adında bir karşıt güç oluşturmaları üzerine karşılıklı çatışmalar vuku buldu.

Bu sebeple silahlı çatışmalardan dolayı Suriye halkını suçlayanlar ve bu halkın ABD’nin yahut başkalarının oyununa getirildiğini iddia edenler sadece iftira atmaktadırlar. Orduyu terk ederek karşıt güç oluşturanlar da birilerinin komplosundan dolayı değil kendi insanlarına karşı silah kullanmaya zorlandıklarından dolayı bu yola başvurmuşlardır. Silahlı çatışmaların yayılması ve muhtelif silahlı grupların ortaya çıkması da rejim güçleriyle rejimin ordusundan kaçarak muhalif silahlı güçler oluşturanların çatışmaya girmelerinden sonradır.

Arap Baharı, Suriye’de dar geçide girmiştir. Çünkü burada muhalifler sadece hakim sisteme karşı değil onun üzerinde çeşitli çıkar hesapları olan dış güçlere karşı da savaşmak zorunda kalmışlardır. Suriye’deki rejimin hâkimiyetinin devamını kendi çıkarları açısından hayati öneme sahip bir husus olarak gören İran ve Rusya başlangıçta dışarıdan destek vererek sonra da doğrudan asker ve silah gönderip Baas güçlerinin yanında savaşarak direnişi bastırmaya çalıştı.

Arap dünyasındaki dikta rejimleri de zulme karşı başkaldırının Suriye dargeçidini geçmesi durumunda kendilerine doğru ilerleyeceğini bildiklerinden buradaki halk ayaklanmasının bastırılması amacıyla, kendi halklarının Suriye direnişine destek vermesini engellediler. Bu rejimlerin görünüşte Baas zulmüne karşı olduklarını ve Suriye direnişine sahip çıktıklarını dile getiren açıklamalar yapmaları ise samimi ve gerçekçi değildi. Aynı gerçek ABD’nin Suriye’yle ilgili sergilediği tavır için de söz konusudur.

 

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm