Arap Baharından sonra sınırda gerilim meydana gelmesi ve İsrail’in 5 Mısır polisini öldürmesi 1979 yılında yapılan Camp David anlaşmasını tartışmaya açtı. Camp David anlaşmasının değişmez veya iptal edilmez kutsal bir vesika ve belge olmadığı ifade edildi.
Camp David’in iptal edilmesi yönünde kamuoyu baskısı giderek artıyor. Devrim sırasında da tahmin ettiğimiz gibi, devlet üzerinde kamuoyu baskısının ve halkın etkisinin görülmesiyle birlikte İsrail-Mısır ilişkileri gerileyecektir. Nitekim, bunun ilk sınanması Sina’da yaşandı bile. Mübarek, halkın isteklerine direniyordu. Lakin devrim sonrası geçici yönetim halkın isteklerine karşı daha kırılgan. Ve şimdi İsrail büyük bir hata daha işleyerek kendisini yalnızlaştırdı. İsrail son iki yıl içinde kendisine iki öldürücü darbe vurdu. Bunlardan birisi, Mavi Marmara saldırısıydı ve bu saldırıdan sonra Türkiye-İsrail ilişkileri yoğun bakım ünitesine girdi. Mübarek sonrasında İsrail’in, 5 Mısır polisini öldürmesi de Mısırlıların sabırlarını taşırdı ve gururunu incitti. Mübarek olsaydı Mısırlıların gururunu hiçe sayardı ve yoluna devam ederdi.
Lakin ortada Tahrir Gençliği ve halkı var. Nitekim başkan aday adayı Abdulmünim Ebu’l Futuh gibi ılımlı İhvan mensupları bile (cemaatle ilişiği kesildi) İsrail elçisinin Mısır’dan kovulmasını istiyor. Emekli askerler ve komutanlar da dahil olmak üzere Mısırlılar Camp David anlaşmasının ya iptalini ya da en hafifiyle gözden geçirilmesini istiyorlar.
Bilindiği gibi Camp David anlaşmasından sonra Sina’nın konumu Suriye’deki Kunaytıra bölgesinin konumu gibi oldu ve bu bölgede muayyen sayı ve miktardan fazla asker ve mühimmat barındırılamaz oldu. Yani silahsızlandırıldı. Hamid el Acezi gibi eski komutanlar ve Fehmi Huveydi gibi yazarlar Camp David anlaşmasının gözden geçirilmesini hatta iptal edilmesini istiyorlar. Bu yapıldığında Mısır Arap dünyasındaki eski liderliğine kavuşabilir mi bilinmez ama İsrail Ürdün dışında bütün Arap dünyasını kaybetmiş olur.
•
Arap-İsrail ilişkileri sıfır noktasına ve 1948 çizgisine geriler. Bu nedenle İsrail tahkikat komisyonu kuracaklarını açıkladı ve özür diledi. Lakin Mısır yönetimi bu özrün olay çapında olmadığını ve Mısır’ın beklentilerini karşılamayacağını açıkladı. İsrail Mavi Marmara’dan sonra yeni bir özür krizine daha yakalandı. Dolayısıyla gergin İsrail’in usulsüzlükleri ve ihlalleri giderek kendisini bölgesel çapta yalnızlığa mahkum ediyor.
Oysa ki, İsrail’in ihtiyacı tam da tersini yapmak. Araplarla yeni bağlar geliştirmek ve eskilerini de güçlendirmek. Lakin ne gezer! Olanları da yıkıyor. Sanki kader ve yaptıkları kendisini yalnızlığa mahkum ediyor. Mısır ilk yaptırım olarak elçisini geri çekti. Elbette bu ilk değil. Mısır daha önce de elçisini çekmiş ve sonrasında geri göndermişti. Son durum ise daha farklı. Türk-İsrail ilişkileri gibi Mısır-İsrail ilişkileri de yoğun bakım ünitesine girebilir. Camp David anlaşması ya tadil edilir ya da askıya alınır. İsrail’in buna karşı göstereceği iki tepki var. ABD’nin Mısır’a yönelik yaptığı yardımların askıya alınmasını sağlamak. İkinci olarak da, Sina Yarımadası’nı yeniden işgali. Her iki seçenek de İsrail’e hiçbir yarar sağlamaz. Sorunlarını büyütür.
•
Stratejik uzman ve emekli komutanlardan Hamid el Acazi geçmişte İngiltere ile yaptıkları ikili anlaşmaları gözden geçirdiklerini ve iptal ettiklerini hatırlatarak neden Camp David için de aynı yolun geçerli olmadığını soruyor. Mısır halkı İsrail’in 5 polisi öldürmesinden dolayı galeyan halinde. Ahmet Şahhat isimli Mısırlı gösterici Kahire’deki İsrail büyükelçiliğine Mısır bayrağı dikti.
Dolayısıyla Napolyon askerlerine karşı çıkan Halepli Süleyman Halebi veya Mübarek döneminde İsrailli turistleri öldüren Süleyman Hatır gibi kahramanların ruhları hâlâ Mısır üzerinde dolaşmaya devam ediyor. İsrail Araplarla sıcak barış isterken soğuk barışı bile muhafazada zorlanıyor. Mübarek sonrasında soğuk barıştan gergin barış atmosferine geçildi. Washington Post gazetesi buna dikkat çekmiş ve barış antlaşmasına rağmen Mısır halkının nazarında İsrail’in birinci düşman olmaya devam ettiğini kaydetmiştir.
Mısır’ın Tel Aviv’deki Büyükelçisi Yaser Rıza’nın müşavere için geriye çekilmesinin ise halkın baskılarıyla alınmış bir karar olması açısından İsrail’i endişelendirdiğine dikkat çekmektedir. Demek ki, İsrailli eski bakanlardan Binyamin Fuad Ben-Eliezer gibilerin Mübarek ve selameti üzerine titremeleri boşuna değilmiş. Mısır, Mübarek tarafından satılan ve hiçe sayılan onurunu kurtardı. Arap Baharından şüphe edenlerin artık bu gerçeği görme vakti geldi. Ya Arap Baharına iade-i itibarda bulunurlar ya da kendilerini itibarsızlaştırırlar.
YENİ AKİT