Arakanlı Şeyh Ebu Şemma Arakan’ı Anlattı

El Müslim Haber Sitesi, Arabistan’daki Arakanlı Müslümanların lideri Şeyh Ebu eş Şemma ile görüştü.

Myanmar Cumhuriyeti’ne bağlı Müslüman Arakan Bölgesi’nde yaşayan Rohingya Müslümanları, bölgedeki radikal Mag Budist çeteleri tarafından dünyanın gözleri önünde çeşitli kötülüklere, işkenceye maruz kalmaya devam ediyor. Öldürülüyorlar, mülkleri yağmalanıyor, evleri yakılıyor. Dahası bölgeden göçettirilmeleri için Budist askeri hükümet de destek veriyor. Bugün yaşananlar 60 yıl önce yine Rohingya Müslümanlarına karşı işlenen ve yaşı ilerlemiş Burma Müslümanlarının hala hatırlayıp acısını çektiği suçlarla örtüşüyor.

Haber: Defne Bayrak

El Müslim Haber Sitesi, Suudi Arabistan’daki Arakanlı Müslüman topluluğun lideri ve Mekke’deki İslam Dünyası Birliği’nde eski araştırmacı Arakanlı Şeyh Ebu Eş Şemma bin Abdulmecid bin Muhammed ile görüştü. Şeyh Ebu Eş Şemma, Arakan meselesinin köklerinden ve Rohingya Müslümanlarının geleceğinden bahsetti. İşte o röportaj:

-Öncelikle Rohingya Müslümanları kimdir ve bu isimlendirme nereden geliyor?

- Bu isim 13 yüzyıl önce Hadramevtli Arap-Müslüman tüccarlar aracılığıyla İslam’ın Arakan’a girmesiyle ortaya çıkmıştır. Gemileri, Arakan’ın adalarından birinde parçalandıktan sonra boğulmaktan kurtulan Müslümanlar bu adayı ‘Ardu’rrahmeh’ ismiyle isimlendirdi. Yerli halk ise kurtulan Arap Müslümanların birbirlerine ‘Ruhunnecah’ diye seslendiklerini duyunca bu topraklara Rohingya adını verdi. Daha sonra yerli halka da bu isim verilip Rohingyalılar diye bilinir oldular.

Arap Müslümanlar söz ve fiilleriyle, üstün İslami ahlaklarıyla İslam’ı yaymaya başladı. Beş yüzyılda İslam, Arakan’ın dört bir yanına yayıldı. Araplar, bölgenin beş bin yıllık yerlileriyle evlenerek akrabalık bağları kurdu. Arap Müslümanlarla yerliler birbirlerine tamamen entegre oldu. Öyle ki Arakan’daki yerliler dahi ‘Rohingyalılar’ diye çağrılmaya başlandı. Oysa bu isim sadece başlangıçta Arap Müslümanlara takılmış bir lakaptı. Yerli halkla birbirlerine karıştıklarında hepsine Rohingyalılar denilir oldu.

Mag Budistlerine gelince 260 sene öncesine kadar kendilerinin de Budist Burma’nın da Arakan’la hiçbir alakası yoktu. Arakan bağımsız bir İslami devletti. 354 sene boyunca Arakan topraklarında İslam hükmetti. Bu süre zarfında 48 Müslüman kral başa geçti. Sonra; 1784 yılında Budist Burma işgali geldi ve İslam devletini ortadan kaldırdı. Budistler 40 sene boyunca hükmetti. Sonra 1820 yılında İngiliz sömürgesi geldi. İngilizler, işgal altındaki Arakan toprakları da dahil olmak üzere Burma’yı 124 sene yönetti. 1942 yılında Budistler, Arakan’da, Birman Budistleri’nin desteği, yerel Budistleri teşvik ve kendilerine katılımla bugünkü gibi bir katliam işledi. Bu katliamda yüz binin üzerinde Rohingya Müslümanı öldürüldü. Bugün de torunları, dedelerinin Rohingya Müslümanlarına karşı başlatmış olduğu öldürme ve soykırım yolculuğunu tamamlıyor.

-Peşpeşe gelen Burma hükümetlerinin Arakan bölgesindeki Müslümanlara karşı şiddetli düşmanlığının sebebi nedir?

- Burma Devleti’nde yaşayan büyük çoğunluğu puta tapan Budistler oluşturuyor. Düşmanlıkları dini bir düşmanlık! Burma Budist hükümeti Arakan’daki Rohingya Müslümanlarının ırk ve isim olarak teyit edilmesini istemiyor. Aksine Müslümanların ikinci derece vatandaş olmasını istiyorlar. Fiilen Müslümanları ikinci derece vatandaş olarak görüyorlar. Budist ırkından olanları ve diğerlerini ise birinci derece vatandaş kabul ediyorlar. Rohingya Müslümanları ırken de ismen de vatandaşlıklarını ispatlamaya çalışıyor. Bu nedenle de Budistlerin kendilerine karşı düşmanlıkları artıyor. Çünkü eğer Müslümanlar etnik ve isim olarak kendilerini kanıtlayabilirlerse siyasi haklar açısından Budistlerle eşit olacaklar. Bu eşitliğin kapsamına parlamento, başkanlık ve diğerleri de girmektedir. Onlarsa içlerindeki köklü dini düşmanlık nedeniyle Müslümanların Budistlere eşit olmasını istemiyor.

- Budistlerle aynı ırktan olup da Rohingya Müslümanlarının şu an maruz kalmakta olduğu baskılara maruz kalmayan Müslümanlar var mı?

Evet, genel olarak Myanmar’daki Müslümanlar bu zulüm ve haksızlığa maruz kalmıyor. Çünkü diğer Müslümanlar vatandaşlar. Burma’nın 1948 yılında bağımsızlığını kazanmasından sonra, İngiltere sömürgesi döneminde Burma’ya girenlerden Burma vatandaşlığına başvurmalarını istediler. Onlar da başvurdu ve sonra vatandaşlığa hak kazandı. Ancak Arakan’daki Rohingya Müslümanları vatandaşlık talebinde bulunmak için başvurmadı. Çünkü onlar etnik özellik ve isim olarak diğer etnik gruplar gibi sayılıyordu. Vatandaşlık talebinde bulunmadan öylece kaldılar. Sonra 1951 yılında kendilerine Arakan vatandaşlığı hakkı verildi. Sosyalist-askeri-komünist darbenin ardındansa vatandaşlıktan geri çıkarıldılar ve vatandaşlık kartları ellerinden alındı. 1982 yılında kendileri hakkında ‘vatandaşlığı bulunmayan, ülkeye çiftçi ve köylü olarak giren yabancılar’ hükmü verildi. Ancak diğer başkent tarafında; ülkenin merkezinde dediğim gibi Müslümanların vatandaşlığı var ve kendilerine karşı adaletsizlik yapılmıyor. Orada, Arakan’daki Rohingya Müslümanlarına yapılan zulüm gibi bir zulüm söz konusu değil. Çünkü Arakan’daki Rohingya Müslümanları sayıları yaklaşık 3 milyonu bulan büyük bir İslami topluluk ve yukarıda da bahsettiğim gibi kendileriyle eşit olmalarını istemiyorlar.

Öyleyse; Budist Burma hükümeti şiddetli düşmanlığı, kendilerini Arakan eyaletine atfen Rakain olarak isimlendiren yerel, Arakanlı (Mag Budistleri) Budistlerin dikte etmesiyle göstermektedir. Zira Mag Budistleri ‘bu eyalet bizim eyaletimiz’ diyor ve bunun için Rohingya Müslümanlarını öldürüyor. Arakan’ın kendilerinin olduğunu iddia ediyor ve bu bölgede Müslümanların kendilerine ortak olmasını istemiyorlar.

-Arakan’da Müslümanlar bölge nüfusunun %70’ini oluşturuyor. Müslümanlar çoğunluğu oluşturduğu halde Budistler nasıl da Müslümanların kalabalık ettiğini iddia edebiliyor?

Arakan’daki yerli Budistler, 12 yüzyıl önce Hindistan’ın kuzeyindeki Tibet bölgesinden gelen Mag etnik grubuna tabiler. Müslümanlarsa Arakan’a onlardan bir yüzyıl önce yani toplam 13 yüzyıl önce gelmiştir. Buna karşın Budistler bölgenin kendi bölgeleri olduğunu iddia ediyor. Çünkü Budist Burma hükümeti, Arakan’daki Rohingya Müslümanlarına karşı düşmanlıkta kendilerine destek oluyor ve katılıyor. Budistler Müslümanlardan mekanı kendilerine bırakmalarını istiyor. Çünkü Budist hükümet, darbeden sonra askeri-komünist rejimin hüküm sürdüğü günlerde Burma’nın Budistlere ait olduğunu iddia etmiş, Müslümanların da ülkeleri olan Pakistan ve Suudi Arabistan’a geri dönmeleri gerektiğini savunmuştu. Dahası açıkça bunu dile de getiriyor ve şöyle diyorlar: ‘Müslümanların iktidarda bize ortak olmalarını istemiyoruz.’

BM’nin konumu nedir? Rohingya Müslümanlarını ülkeye sonradan girenler olarak mı yoksa kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahip; bölgenin evlatları ve halkı olarak mı görüyor?

BM’nin elinde Rohingya Müslümanlarına dair yeterince bilgi bulunmuyor. BM Rohingya ırkını ve isimlerini tanıdı. Hatta Amerikan Kongresi’nden Arakan’da Rohingya ırkıyla ilgili bir karar çıktı. Budist Burma hükümetinden, yüzyıllardır bu topraklarda yaşadıkları için Arakan’daki Rohingyalıları tanıması istendi.

Arakan Müslümanlarının dışarıda bir örgütleri var mı?

Evet, birçok örgüt bulunuyor. 6 sene önce İslam İşbirliği Örgütü yurtdışındaki Rohingya kuruluşlarına bir çağrıda bulundu ve bu çağrı üzerine 25 örgüt toplanarak birleşti. Hepsini kapsayan bir örgüt kuruldu. Bu örgüt, Rohingya Müslümanlarının diğer etnik gruplarla beraber barış içinde yaşamasını ve haklarda eşit olmasını talep etti. Aynı şekilde federallik de talep edildi. Bunu bir sene önce kazandık. Örgütler, Burma’nın bağımsızlığını kazandığı 60 seneden beri mevcut ancak zayıf. Hiçbir devletten yardım görmüyor. Bu nedenle silahlı direniş fikrini terk ederek barışçıl taleplerde bulunma yoluna başvurdular.

Arakan bölgesinde eğer çabalarlarsa kendilerini özerkliğe hazırlayacak zenginlikler var mı?

Evet zenginlikler mevcut. Ancak Arakan bölgesinin tümü Müslümanların değil. Arakan’ın güney yarısı Budistlerin. Güney yarıda Budistler yüzde altmışlık oranı oluşturuyor. Kuzey kısım ise Rohingya Müslümanlarının. Zenginlikler Arakan’ın genelinde yayılmış durumda. Ancak Müslümanların bulunduğu bölgelerde belki de tarım, balıkçılık ve kerestecilik dışında petrol ya da başka hiçbir şey yok. Bağımsızlık meselesine gelince bunun son derece zor olduğunu düşünüyorum.

Nüfus yapısı açısından mı yoksa zenginlik açısından mı zor?

Nüfus yapısı açısından değil. Zira nüfusu 300 bin ya da yarım milyon olup da siyasi bir varlıkları ve devletleri olan halklar var. Arakan’da Müslümanların sayısı 3 milyon. Zenginlikler de yerin altında mevcut. Çünkü Arakan, Allah’ın yarattığı gibi duruyor. Budistler burada İslami bir topluluk bulunması nedeniyle bölgeyi geliştirmedi. Ancak Arakan’da buna karşın Müslümanlara büyük faydası olabilecek zenginlikler bulunuyor. Örneğin orada Bangladeş’in tüm elektrik ihtiyacını karşılayabilecek bir şelale var. Ancak ondan faydalanılmadı. Çünkü Müslümanların bölgelerinde bulunuyor. Buna ek olarak kereste, balık ve nehir zenginlikleri de var. Petrol ise Mag bölgesinde. Müslümanlar bu petrolden asla faydalanamaz. Bundan daha önemlisi Arakan bölgesi Myanmar Devleti’ne bağlı ve bu devlet ne olursa olsun özellikle de kendilerini hala sonradan girme olarak görürken Müslümanların bağımsızlığını kazanmasına izin vermez. Birkaç gün önce Myanmar başkanı Arakan’daki Müslümanların göçmen olduğunu ve kendilerini kabul edecek her ülkeye göçlerini sağlamaya hazır olduklarını açıkladı.

Arakanlı mültecilerin yöneldiği komşu ülkelerin bu mültecilere karşı konumu nedir? Bangladeş hükümetinin Arakanlı göçmenlere karşı mevcut olumsuz tutumunun sebebi nedir?

Komşu ülkelerden Bangladeş dışındakilerin hepsi kafir ülke. Bangladeş de ekonomik açıdan fakir, küçük bir devlet. Burma hükümetiyle çarpışmaktan da korkuyor. Ayrıca Bangladeş hükümeti, topraklarında 20 senedir 300 bin Rohingyalı mülteci yaşadığını söyleyerek daha fazlasını nasıl karşılayabiliriz, şeklinde soruyor. Ayrıca dünyanın daha fazla göçmen kabul etmesi için kendilerine baskı yapması yerine Rohingya Müslümanlarını Arakan’a geri kabul etmesi için Myanmar hükümetine baskı yapması gerektiğine inanıyor. Aksi takdirde dünyanın daha öncekileri unuttuğu gibi Arakan Müslümanlarını da unutacağına işaret ediyor.

Burma hükümeti komünizmi reddedip benimsediği halde Müslümanlara nasıl da bu şekilde muamele edilebiliyor?

Burma askeri-sosyalist hükümetinin demokrasisi işte bu. Burma’da mevcut demokrasi; Rohingya Müslümanlarını öldürmek, onlara karşı soykırım gerçekleştirmektir. Oradaki asker ve komünistler Müslümanları demir elle yönetti. Arakan’da Müslümanlara tarım da kamulaştırılmış ticaret de! Bir köyden bir diğer köye geçmek ancak izin ve rüşvetle mümkün! Sanki bir hapishane! Köle gibiler. Hatta daha kötü! Zorla çalıştırılıyorlar ve karşılığında kendilerine bir kuruş dahi ödemiyorlar. Bir iki ay çalıştırıyorlar. Sonra eğer reddederlerse öldürüyorlar. Ayrıca Burma’da ekonomi batmış durumda. Özellikle de Arakan bölgesinde. Başkent tarafındaki genel nüfus ve Müslümanlara gelince onlara bu kısıtlamalar getirilmiyor. Aksine ticarette çalışabiliyorlar.

Budistler, Müslümanların bir Budist kızı öldürdüğünü uydurdu. Bu, masumları öldürmelerini haklı çıkarmak için ortaya attıkları bir yalan ve iftiradan ibarettir. Duyduğum kadarıyla bu Budist kız sanırım Müslüman davet ve tebliğ grubunun elinden Müslüman olmuş. Budistler bunu görünce kendisini gözetleyip öldürdüler. Sonra da, davet ve tebliğ grubundan on kişiyi öldürmelerini haklı çıkarmak için bunu Müslümanların yaptığını iddia ettiler. O davetçileri vahşice öldürdüler.

Öldürdükleri on kişi Rohingyalı değildi. Aksine Hint asıllı Müslümanlardı. Vatandaştılar ve vatandaşlık kartları da bulunuyordu. Ancak Rohingya Müslümanları, İslam kardeşi oldukları için bu katliamın ardından ayaklandı. Cuma günü barışçıl gösterilere çıktılar. Demokrasi, barışçıl gösterilere mani olmamaktadır. Çıktılar... Ancak (Budistler ) kendilerini yok etti. Üzerlerine ateş açarak, aileleri çıkarıp evlerini yakarak sonra da suçsuz insanları öldürerek karşılık verdiler.

Burma’nın siyasi veya ekonomik bir ağırlığı olmayan bir devlet olmasına karşın dünyanın burada olanlara karşı müsamahakar davranmasının sebebi nedir?

Devletler –özellikle de büyük devletler- kendi çıkarlarına hizmet peşinde koşmaktadır. Eğer maddi bir çıkarları varsa hemen müdahale ederler. Ancak dünyanın bu köşesine –özellikle de burada Müslümanlar yaşadığı için- ciddiyetle bakmıyorlar. Müslümanlara ve İslam ülkelerine gelince bildiğin gibi –la havle ve la kuvvete illa billah- aldıkları konumlar hep zayıf olmuştur. İslam Konferansı Örgütü’nün bizi kurtarmak için harekete geçmesi gerekirdi. Evet, hoşnutsuzluk ve kınamanın ifade edildiği konumları görüyorum. Müslümanlar her gün öldürülür, bu hoşnutsuzluk ve kınamalar sürer. Birleşmiş Milletler de şöyle der: ‘Biz yardım sunuyoruz. Peki neden hemen müdahale etmiyorsunuz? Konu Müslümanları ilgilendirdiği için mi? Bosna ve Hersek’te olduğu gibi! Orada da ancak yüz binlerce Müslüman öldürüldükten sonra müdahale ettiler. Şimdi de aynı şey Arakan’da oluyor. Ancak çok sayıda Müslüman katledildikten sonra müdahale edecekler. Müdahaleleri işin nihayetinde gelecek.

Gerek halk gerek de hükümetler düzeyinde İslam dünyası müdahale etmek istediği takdirde Arakan’daki Müslümanlara nasıl destek olabilir? Bunu nasıl yapabilirler?

Uluslararası düzeyde bildiğim kadarıyla Amerika Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Myanmar hükümetine hitap ederek akan kanın ve mazlum bir azınlık sayılan Rohingya Müslümanlarının öldürülmesinin durdurulması için müdahaleye çağırdı. Ancak Burma hükümeti ne gazeteci ne kamera ne de İslami ya da İslami olmayan bir heyetin Arakan’a girmesine izin verir! Myanmar hükümeti olanları medya ya da gazetelerde yayınlamıyor. Ulaşan haberler ancak Rohingya Müslüman halkının elindeki normal iletişim araçları aracılığıyla çekilenler. Yoksa Arakan’a kimse giremez.

Şimdi bu konunun yayılması için yapılan bir medya kampanyasıyla Müslümanlar, Arakan Müslümanlarına yardım için öyle ya da böyle harekete geçirilebilir mi yoksa bu yardım ancak Birleşmiş Milletler ya da Uluslararası Af Örgütü gibi uluslar arası kanallar aracılığıyla mı mümkün olabilir?

Şu an bildiğim, Suudi Arabistan hükümetinin 5 senedir Burma hükümetiyle diplomatik bir ilişkisinin bulunduğudur. Aynı şekilde İslami Konferans Örgütü de Burma’ya girebilir. Çünkü Burma, bir devlet olarak komünist sosyalizmin olduğu günlerdeki düzeyde değil. Şu an orada demokrasi var ve heyetler Burma’ya girebilir. Hatta Amerika, Burma’nın başkentinde büyükelçiliğini açtı. Burma’da diktatörlüğü destekleyen Çin Halk Cumhuriyeti de onları terk edip geri çekildi. Demokrasiyi ilan ettiler ancak bu demokrasi Rohingya Müslümanlarının haklarına gelince gördüğünüz gibi ne yazık ki öldürme ve yok etme olarak kendini gösteriyor. Burma hükümetinin tarafsız bir konum alması ve iki tarafın arasını ayırması için yoğun bir uluslararası baskı şart. Burma hükümeti şu ana kadar Rohingyalıların yerli vatandaş olduklarını kabul etmedi ve kendilerine vatandaşlık kartı verilmedi. Hala yabancı görülüyorlar.

Burmalı mültecilerin komşu ve Suudi Arabistan gibi diğer ülkelerdeki geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sadece Bangladeş’te 300 binin üzerinde mülteci bulunuyor. İçlerinden sadece 30 bini BM’de kayıtlı. Resmi şekilde yemek ve diğer besinleri elde edebiliyorlar. Diğerleri ise ne yiyecek ne başka bir besin ne de kalabilecek bir barınak bulabiliyor. Büyük zorluklarla yaşıyorlar. Bangladeş’ten hırsızlar kendilerine saldırıyor ve ellerinde olanları yağmalıyor. Yakın geçmişte duyduk ki Rohingyalı mültecileri taşıyan bazı kayıkları Bangladeş’ten hırsızlar karşılamış. 12 Rohingya Müslüman’ı kadına tecavüz etmişler. Takılarını da çalmışlar. Yani, zulüm kendilerini Bangladeş hırsızları aracılığıyla da buluyor. Bangladeş bildiğimiz gibi fakir bir ülke. Nüfusu da çok! Mültecilerin sayısı 300 binden fazla. Yani kapasitelerini aşıyor. Tüm bunlara karşın, BM ve Güvenlik Konseyi bu sorunu görmezden gelmeye devam ediyor. Bu nedenle de Bangladeş’in olumsuz tavır sergilediğini görüyorsunuz. 
Pakistan’daki mültecilerin sayısı da Bangladeş’tekilerin sayısına yakın. Ancak orada vatandaşlık hakkı kazandılar. Bu nedenle Pakistan’da mevcut mülteciler hakkında Pakistan hükümetinden de mültecilerden de BM’den de bir şikayet duymuyoruz. Çünkü kendilerine vatandaş muamelesi yapılıyor. 

Suudi Arabistan’a gelince altmış yıldır onurlu bir konum ortaya koyuyordu. Öyle ki göçmen ve mültecileri karşıladı, bakımlarını üstlendi, durumlarını düzeltti ve birçok kere ikamet izni verdi. Ancak son zamanlarda Bangladeşli ailelere ilişkin bir emir çıkarıldı. Bu emir, Bangladeş pasaportu taşımalarından ötürü Burmalı ailelere de uygulandı. Böylece dört senedir düzenli olarak ikametlerinin yenilenmesi durduruldu. Tabi ki bu durumdan zarar gördüler. İşlerine son verildi ve eşlerinin, çocuklarının muameleleri, yeni doğan çocuklara doğum belgesi verilmesi, çocukları devlet okullarına kaydı durduruldu. Birçok çocuğun da ikameti geçersiz olduğu gerekçesiyle (yenilenmediği için) devlet okullarından kaydı silindi. Şu an Burmalıların dosyası Mekke Bölge Müsteşarlığının elinde, İçişleri Bakanlığı tarafından, aralarında Bangladeş ve Pakistan pasaportu hamilleri de olmak üzere Burmalıların koşullarının düzeltilmesi için bir buçuk yıl önce çıkarılan emrin uygulanması amacıyla incelemede bulunuyor. Bu dosyadan kamu hakları genel müdürü sorumlu tutuldu. Burmalılar bize güzel haberler veriyor. İnşallah hayırlı sonu bekliyoruz. 

Pakistan, Bangladeş ya da Myanmar pasaportu bulunmayan Burmalılar’ın durumu nedir?

Doğrusu kimliği belirsiz 300 bin Burmalı Cidde’den gönderilmek üzere tutuklu bulunuyor. Durumlarının incelenmesi için bir komite kuruldu. Bangladeş de Pakistan da kendilerini teslim almayı reddetti. Sonra Burma’ya teklif edildiler. Burma da reddetti. Hatta Burma büyükelçisi Cidde göçettirme bürosuna gelerek bu Burmalılar hakkında forum doldurulmasını talep etti. Forumların birer nüshası Riyad’daki Myanmar büyükelçiliği tarafından Burma’ya gönderildi. Bu şahıslar hakkında Arakan’dan olup olmadıklarına dair açıklama istendi. Ancak şu ana kadar dört ay geçmesine karşın hala hiçbir cevap gelmedi. Suudi hükümeti serbest bırakılmaları için bir karar çıkardı. Göçettirmede mevcut Burmalıların inşallah salınmak üzere sayılması için Rohingya Müslümanlarından 3 kişinin oluşturduğu bir komite kuruldu. Suudi hükümeti mülteciler konusunda Myanmar hükümetiyle görüşerek çaba harcıyor. Belki de Pakistan ya da Bangladeş pasaportu yerine kendilerine Burma pasaportu çıkarılması için uğraşıyor. Bu konuda işlerin nereye vardığını tam olarak bilemiyoruz. 

TİMETÜRK 

Röportaj Haberleri

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"