Ahmet Varol / Yeni Akit
Zulüm rejiminin hüküm sürdüğü Myanmar’ın Arakan bölgesinde yine Müslümanlara yönelik muhtelif saldırılar düzenleniyor. Son saldırıların özellikle 9 Ekim’den sonra yoğunlaştığı ve kırk günden beridir çeşitli şekillerde sürdürüldüğü ifade ediliyor. Bu saldırıların içinde hava saldırıları da var. Ayrıca bölgedeki askerî merkezler ve polis merkezleri de takviye edildi.
Saldırılara gerekçe olarak sınırın ötesinden Arakan tarafına geçen birkaç yüz kişilik bir grubun bazı polis merkezlerini hedef alan eylemler düzenlediği iddiası kullanıldı. Myanmar yönetiminin bölgedeki Müslümanlara saldırmak için yerine göre asılsız iddialardan yararlandığı ve bu iddianın da aslının uluslararası çapta bir araştırma ile teyit edilmiş olmadığı göz önünde bulundurulursa doğruluğunun kesinleştirilmiş olmamasının en başta göz önünde bulundurulması gerekir. Verilen bilgi doğru olsa bile saldırıların bölge ahalisi tarafından yapılmadığı kesin. Çünkü rejim tarafından verilen bilgilerde baskınları düzenleyenlerin sınır ötesinden geldikleri ve ellerinde kesici aletler bulunduğu, bu âletlerle polis merkezlerine yönelik saldırılar düzenledikleri ifade ediliyor.
Arakan içinde yaşayan Müslümanların ise bu tür saldırıları düzenlemeleri ihtimali yok. Çünkü kendilerini sürekli baskı altında gördüklerinden, hem resmî güçler hem de Budist çeteler tarafından kıskaca alındıklarından bu tür eylemlere kalkışmalarının kendilerine çok ağır bir maliyetinin olacağını biliyorlar. O yüzden saldırıların belki yurtlarından çıkarılarak Bangladeş topraklarına sığınmak zorunda bırakılmış gençler tarafından düzenlenmiş intikam saldırıları olması ihtimali var. Onların hem kendi yurtlarına hükmeden zulüm rejiminden, hem de sığındıkları Bangladeş topraklarına hükmeden rejimden gördükleri eziyet ve haksızlık sebebiyle sonucunu hesaba katmadan intikam saldırıları gerçekleştirmiş olmaları mümkün.
Fakat Myanmar hükümeti faturayı bölgedeki tüm Müslümanlara çıkarıyor ve olaylarla herhangi bir ilişkilerinin olup olmamasına bakmaksızın tüm bölge Müslümanlarına yönelik saldırılar düzenliyor. Saldırılar yüzünden bölgede yaşayan çok sayıda Müslüman yine evlerini, köylerini terk etmek zorunda bırakıldı.
Hükümet güçlerinin bu tür saldırılar düzenlemesi doğal olarak Arakan bölgesine hükmeden Budist yönetimin Şebbiha çeteleri niteliği taşıyan milis güçlerinin de cesaretlenmesine ve Müslümanlara yönelik saldırılarını, şiddet uygulamalarını artırmalarına neden oluyor.
Bütün bu zulüm uygulamaları, saldırılar ve baskılar Arakanlı Müslümanları göçe zorlamayı amaçlıyor. Fakat onların sığınabilecekleri bir yerleri de yok. Bazıları Bangladeş’e sığınmayı tercih etti. Ancak Bangladeş hükümeti birtakım siyasi sebeplerden ve özellikle Myanmar hükümetiyle herhangi bir sorun yaşamak istemediğinden dolayı onların sınırlardan geçmelerine bazen imkân tanısa da içeride rahat bir şekilde hayatlarını sürdürebilecekleri ortamı oluşturmuyor. Kendilerine iş bulmalarının önünü tamamen tıkıyor. Dolayısıyla buradaki mülteciler çok kötü şartlarda ve çoğunlukla sağlıksız gıda maddeleriyle beslenerek hayatlarını sürdürüyorlar.
Bangladeş’in bu tutumundan dolayı bundan bir süre önce özellikle Budist Şebbiha çetelerinin saldırılarından kaçan Arakanlı Müslümanlar basit teknelerle denize açılmışlardı. Uzun süre hiçbir ülkeden sığınma hakkı elde edemediler. Sonunda Endonezya’nın Açe bölgesine sığınmalarına imkân tanındı.
Şimdi yeni bir saldırı dalgasıyla, kesintisiz devam eden şiddet uygulamasıyla karşı karşıyalar. Canları ve malları sürekli tehditle karşı karşıya. Ama dünya onların maruz kaldığı büyük problemi görmüyor.