APO 2

Abdurrahman Dilipak

Dün kaldığımız yerden devam edelim.

Apo, Kürt açılımı konusunda istekli.. Hükümete mesaj gönderiyor. “Risk almak gerek” diyor, yoksa Ergenekoncuların konuyu ele alacakları uyarısında bulunuyor.. Avrupa’ya güvendiğini söylüyor, “Onurumuza laf ettirmeyiz ama bölücü, ayrılıkçı filan da değilim” diyor. “Birlikte yaşamaktan yana” olduğunu söylüyor.. “Çözümden yana olan herkesle konuşulması gerektiğini” ifade ediyor.. “Eğer bu fırsat da kaçırılırsa yapacak fazla bir şeyi olmadığını” belirtiyor.

Bu ifadeler, Bekaa’daki sözleri ile örtüşmese de, geçen zaman içinde köprünün altından çok sular aktığını da gösteriyor..

Apo asıl planını daha sonra açıklayacak.. Ama hükümetin başlattığı süreci desteklediğini gösteriyor bu sözler..

Hükümet her ne kadar Apo’yu muhatap almasa da, bu sözlerin DTP’de etkisini gösterdiği açık. Ancak bu aşamadan sonra PKK ve DTP’de neler olacağını kestirmek kolay değil.. Bu projeye katılmayan çevrelerin, bu açılımı başarısız kılmak için önümüzdeki günlerde bir şeyler yapmaları mümkün..

Aslında Cumartesi anneleri ile şehid analarının buluşması, toplumda barış umutlarını yeşertiyor ama kandan, kavgadan nemalanan çevreler boş durmuyor.. Birileri dağdan indirilmeye çalışılırken, birileri dağa çıkmaktan söz ediyor..

Bu arada Mehmet Eymür de ilginç açıklamalarda bulundu.. Eymür, Apo’nun yakalanmasını engelleyenler arasında Çevik Bir, Yalçın Küçük, Cumhuriyet gazetesi ve bir üst düzey ANAP yöneticisinden söz etti..

Demirel işin başından beri bu işi biliyor ve susuyor.. Anlatıldığına göre 1989 yılında Demirel, bir yakınına uzun uzun PKK’nın eylemlerinden ve ülkeye verdiği zararlardan söz etti. Konuşmasının sonunda ise büyük sırrı açıklar: “Abdullah Öcalan’ın İstanbul’dan Ankara’ya gelmesine keşke izin verilmeseydi. O zamanlar Dev-Genç’i bölmek için böyle bir yol izlendi... Kürt gençlerini Marksistlerin elinden kurtarmak ve Dev-Genç bölünmek istendi. Bunda başarılı olundu olunmasına ama Abdullah Öcalan yağdan kıl çeker gibi kaydı gitti. Keşke Tuzluçayır’da öldürülseydi!”

Baki Tuğ’un Apo’yu daha önce yakalayıp, sonra da bıraktığı söylenir eskiden beri..

İnternette bir arama yaparsanız, Pilot Necati hakkında şu bilgilere ulaşıyorsunuz: “Pilot Necati’nin olduğu iddia edilen mezar, Ankara’daki Karşıyaka Mezarlığı’nda M/7 nolu adada ve 291 nolu parselde bulunuyor. Karşıyaka Mezarlığı Deniz Gezmiş’in de mezarının bulunduğu bir yer. Mezardaki parsellere bakıldığında Pilot Necati’nin mezarının olduğu alandaki mezarlara 1979-1980-1981-1982 yıllarında ölenlerin ağırlıklı olarak defnedildikleri görülüyor. Fakat çelişkiler daha ilk başta dikkati çekiyor. Eğer gerçekten Pilot Askeriye’den emekliyse neden hava şehitliğine değil de Karşıyaka Mezarlığı’na gömüldü?. Neden mezarın üzerinde resim bulunuyor ve uçak figürü çizilmiş durumda bununla ne mesaj verilmek istendi. Çünkü şu ana kadar Pilot Necati’nin basına yansıyan hiçbir fotoğrafı yokken o fotoğrafın gelenek olmadığı halde konulması düşündürücü değil mi? Mezar üzerinde oğlu İlker tarafından yapıldığı yazılıyor. SSK bilgilerine ulaştığımızda İlker (eğer bilgiler doğruysa) 1982 yılında iki yaşında oluyor. Peki iki yaşındaki bir insan babasının mezarını yapabilir mi? Mezarın üzerindeki bilgiler ve daha sonrasında ölü bilgilerine baktığımızda pilot Necati’nin 1956 yılında doğduğu ve 1982 yılında öldüğü söyleniyor. Oysa Pilot Necati’nin 1976 yılında Öcalan’la tanıştırıldığı düşünüldüğünde Pilotun o zaman 20 yaşında olduğu görülüyor. Peki, bir insan 20 yaşında hem Siyasal öğrencisi olup hem de pilotluktan atılabilir mi? Pilot Necati’nin 1976 yılında yakalattığı ve pilotu gören ve tanıyan PKK’nın Ankara Grubundaki tek işçi kökenli İbrahim Şahin ise pilotun o sıralar 26-27 yaşlarında olduğunu belirtiyor. Aynı şekilde PKK’nın ilk kuruluşunda yer alan ve pilotun resmine bakan birçok insan da mezardaki resmin pilota ait olmadığını söylüyor.” Nasname internet sitesine yazan bir vatandaş ise İzmir’deki pilotun akrabalarına dayanarak şunları söylüyordu: “Abdullah Öcalan’ı yakalayıp Türkiye’ye getiren kişilerin içerisinde Pilot Necati de vardı. Öcalan’a ‘Memlekete Hoş Geldin Abdullah Öcalan’ diyen kişi de bizzat Pilot Necati’dir.” Tuncay Özkan ise “Operasyon” adlı kitabında Pilot Necati’nin bilinen Pilot Necati olmadığını söyler. İlyas Aydın ile Necati Kaya’nın aynı kişi olduğu iddiası da konuşulur öteden beri.

Yani çoğa koysan almıyor, aza koysan dolmuyor..

Askerler susuyor, MİT susuyor, Emniyet susuyor!

Herkes susuyor.. Susmak hiçbir şeyi çözmüyor..

Aslında bana kalırsa bu insanlar da bu düzenin kurbanı.. Asıl arkadaki resmi görmek gerek.

Çevik Bir biliyor olsa gerek. Eruygur ve Tolon da biliyordur herhalde..

Haberal da biliyor olmalı. Bir yerlerden haberalmış ya da haberverilmiş olabilir... Haberal’ın üzerinde kim varsa, herhalde bir de onun üzerinde birileri vardır..

Doğramacı’nın adı pek çıkmıyor bu işlerde mesela. Koç’un, Doğan’ın da bu işlerden bilgisi olması lazım aslında..

Sanki bir korku tünelinden geçiyor gibiyiz..

Unutmamak gerekir ki, bir kişiye yapılan bir haksızlık, bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir..

Derdim birilerini deşifre edip, onlardan hesap sormak değil, bu cinayet makinesini durdurmak.. Bu makine sadece yoluna çıkanları yemiyor, kendi evlatlarını da yiyor.. Herkes bu sistemin kurbanı..

Şam’da Apo’nun dairesinin altında ve üstünde oturanların söyleyecekleri bir şey yok mu?

Bu uğurda kaç kelle gitti, yazık değil mi? Daha kaç kişinin gitmesi gerekiyor, gerçeğin ortaya çıkması için?.

Kaç yıl geçti? Kaç insan öldü, kaç yüz milyar para kayboldu. Kaç ocak söndü?.

Bu konuda bir şeyler söyleyecek kimse yok mu?

Ramazan geliyor. Belki birileri insafa gelir.. Aslında fotoğraf artık büyük ölçüde belli.. Bana kalırsa bu işin geri dönüşü yok. Öyle “dağa çıkmakla 50 yıl filan direnme”leri filan laf! “Bizim Sovyet” kendi içinde çözülmeye başladı bile..

Selam ve dua ile..

VAKİT