Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Davos'taki tarihî çıkışının, İttihatçı Bahaddin Şakir'in Birinci Dünya Savaşı sırasında Filistin topraklarına yerleşmiş bazı Siyonistleri sürgüne göndermesi (tehcir) kararından beri en sert anti-Siyonist tavır olduğunu söyleyebiliriz. Kendisinin de ısrarla vurguladığı gibi anti-Semitik değil, anti-Siyonist bir tavır geliştirmek barış için çok önemli. | |
Başbakan Erdoğan haklı olarak Şimon Peres'e tepki gösterirken eski bir İsrail vatandaşı olan ve Yahudilikten ayrılan Gilad Atzmon'un yazdıklarından alıntılar yaptı. 2004 yılında Erdoğan'a 'cesaret madalyası' vermiş olan AJC (Amerika Yahudi Komitesi) Başkanı David Harris, şaşkındı. Açıklamasında Atzmon'un daha önce yazdığı yazılarda, "Yahudi devletinin insanlık tarihinin karşısındaki en büyük tehdit olduğunu" söylediğinin altını çizdi ve "Bu tarz saçmalıkları yazan bir yazarın, demokratik bir ülkenin başbakanı tarafından referans gösterildiği zaman, durup kendimize aklın nerede bittiğini, nefretin nerede başladığını sormamız gerekiyor." dedi. (Başkan Harris'e 'Akıl şimdi mi aklınıza geldi' diye sormayalım mı? Bebekleri öldüren akıl zaten tükenmiş değil miydi? Bilimde ve sanatta yığınla dâhi çıkaran Yahudiler, siyasette akıllarını neden iptal etmiş durumdalar sahi?) Başbakan'ın gündeme getirdiği Siyonizm'i ve hatta İsrail'i reddeden Yahudiler hiç de az değildir. Bir kere daha belirtelim: Yahudilik ile Siyonizm aynı şeyler değildir. Siyonizm'e karşı mücadele eden Yahudi G. Neuburger'in dediği gibi aslında birbirine uymaz ve uzlaşamazlar. "İyi bir Yahudi Siyonist olamaz; Siyonist ise iyi bir Yahudi değildir." Siyonizm, Tanrı'ya isyan ve Yahudi halkına ihanet demektir. Siyonizm, Yahudiliği bir ırka indirger. Irkçıdır. Siyonizm anti-Semitizmden, yani Yahudi aleyhtarlığından beslenir. Anti-Semitizm de, Siyonizm de Yahudileri binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan koparmak için uğraşır. Neuburger'e göre İsrail'de Tanrı'ya olan bağlılığın yerine Siyonist devlete olan bağlılık geçirilmiş ve devlet, çağdaş "altın buzağı"ya dönüştürülmüştür. Yahudiliğin mantığında bir yırtılmadır Siyonizm; kolay kolay tamir edilemeyecek bir yırtılma hem de. İsrail devleti kurulmamalıydı, çünkü Mesih gelecek ve o idare edecekti Kutsal Toprakları. İsrail kurulunca Tanrı'nın ve Mesih'in işine müdahale edilmiş oldu. Bu bir sapkınlıktı. Nitekim 1912'de Almanya-Polonya sınırında Agudath İsrail (İsrail Birliği) adlı bir örgüt kuruldu. Siyonizm'e karşı kongreler düzenleyen örgüt, Filistin'deki Arap önderleriyle eşit haklara sahip olacakları bir devletin kurulmasına ilişkin görüşmeler başlattı. Belki inanmayacaksınız ama örgütün Hollandalı Yahudi önderi Jacob de Haan'ın amacı, İsrail'de Siyonist bir devletin kurulmasını önlemekti. Ölümle tehdit edildi Siyonistlerce; ama yılmadı, Siyonist bir devletin kurulmasının içerdiği tehlikelere dikkat çekmeye çalıştı. Başına ne geldi, tahmin edersiniz: Kudüs'ün ortasında akşam ibadetinden dönerken Siyonist Hagadah örgütü militanlarınca katledildi. İsrail'de ırkçı bir devlet kurulmaması için mücadele veren Jacob de Haan'ın öldürülmesinden sonra Agudath örgütü resti gördü ve Siyonizm'le anlaşmak zorunda kaldı. Ama bir başka örgüt kuruldu Kudüs'te. Adı, Neturei Karta, yani Şehrin (Kudüs'ün) Koruyucuları. Örgütün önderi Haham Armam Blau, Siyonistlerin adaletsizliği, ahlaksızlığı ve ikiyüzlülüğü karşısında hakkın sesi oldu. Hem inanmış Yahudilerce hem de Müslümanlarca seviliyor, sözüne güveniliyordu. Kudüs'te doğmuş ve ömrü orada geçmişti. Yazılarında Siyonizm'in ortaya çıkışına kadar Yahudiler ile Müslümanların uyum içinde yaşadıklarını vurguluyor, Musa ibn Meymun gibi öğretileri Yahudilikte bir ekol sayılan Yahudi filozofunun eserlerini Arapça yazdığına dikkat çekiyordu. Haham Blau Siyonistlerce hapse atılmıştı. Çünkü Siyonist rejimdeki adaletsizlik ve ahlaksızlıklara karşı çıkmıştı. Müslüman ve Hıristiyan Filistinlilerin haklarını savunanların başında onu görüyoruz. Bu Haham Blau'yu tanımamızda fayda var, çünkü İsrail'in ikinci yüzünü temsil ediyor; anti-Siyonist yüzünü. Hatta o kadar anti-Siyonisttir ki kendisi, İsrail'i resmen tanıdı diye, Birleşmiş Milletler'i bile kınamıştı. Bütün Yahudiler Siyonist olmadığı gibi bütün Siyonistler de Yahudi değildir. Mesela İsrail'in kurulmasına giden ilk adımı 1917'de atan İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Balfour Siyonisttir ama Yahudi değildir. Bu şaşırtıcı değil, çünkü Siyonizm bir Yahudi ideolojisinden çok bir Hıristiyan ideolojisidir. Siyonizm'in hedefi, "aliyah", yani bütün Yahudilerin Siyonist devlete göçüdür. Ancak Amerikan Yahudilerini kandırmak o kadar kolay olmamıştır. İsrail'e yerleşmeyi reddeden Siyonist olmayı reddeden Yahudiler, İsrail'in aslında dev bir "getto"dan başka bir şey olmayan Yahudiler için bir tuzak olduğu kanaatindedirler. Eskiden Yahudiler Avrupa şehirlerinde kendi mahallelerinde otururlardı, şimdi de kendi İsraillerinde oturuyorlardı onlara göre. Başka kimleri sayalım: Filozof Constantin Brunner'i mi, Haham Abraham Geiger'i mi, Viyana Başhahamı Güdemann'ı mı, yoksa Amerikalı Haham Isaac M. Wise'ı mı? En iyisi, 1927'de ölen Ahad Ha'am'ın "Filistin'de Gerçek" başlıklı yazısından bir bölüm okuyarak vedalaşmak: "Yahudiler sürgündeki topraklarda köleydiler ve birden özgürlüklerine kavuştular; bu değişiklik onlarda despotizm eğilimini uyandırdı." Bu arada Yahudi yazar Norton Mezvinsky'nin sözlerini unutmuyorum: "Çözüm, İsrail devletini Siyonizm'den kurtarmaktır." ZAMAN |