Anti-Erdoğan cephesi

Kurtuluş Tayiz

Seçimler yaklaştıkça siyasetin tansiyonu yükseliyor. Liderlerin üslubu gittikçe sertleşiyor, Meclis'te her gün bir başka kavga yaşanıyor. Medya ise her zamankinden daha hırçın ve daha saldırgan.

Anti-Erdoğan cephesi için zaman daralıyor. Seçimler yaklaştıkça endişeleri artıyor. Mevcut siyasi tabloyu değiştirecek hamleleri bir-iki ay içinde yapmak zorundalar. 30 Mart'ı AK Parti iktidarının düşüşünün başlangıcına çevirmek istiyorlar. Bu da hiç kolay değil. Gezi'de önemli hava yakaladılar, 17 Aralık'ta hükümeti sarstılar, MİT'in koruması altındaki TIR baskınlarıyla büyük bir gövde gösterisi yaptılar; ama tüm bu girişimlerin, sandık sonuçlarını tersine çevirmeye yetmeyeceğinin de farkındalar. Bu yüzden ellerindeki bütün oyuncuları sahaya sürdüler, geri planda tuttukları güçlerini seferber ettiler. Daha düne kadar karşıt cephelerde görünen kesimlerin bugün anti-Erdoğan cephesi içinde yer almaları bu yüzden. Seçimler yaklaşırken ahlaki kaygıları bir tarafa bıraktılar. Göstermelik “farklı” duruşlar silindi, yan yana durmaktan utanç duymuyorlar artık.  CHP lideri Gülenci, Gülenciler solcu ve ulusalcı, ulusalcılar Cemaatçi…

Medyada da görünür farklılıklar ortadan kalktı. İstanbul sermayesinin televizyon, gazete ve internet siteleri, CHP'nin ulusalcı medyası, solcu gazeteler ve Gülen medyası, birbirinin peşi sıra, koro halinde “baltalar elimizde, uzun ip belimizde, biz gideriz seçime hey seçime…”şarkısıyla 30 Mart'a yürüyor.

Sandığa güvenemedikleri için de endişeli, kaygılı, hırçın ve saldırganlar. Bu arada sandık dışı bütün oyunları sahneye koymaktan da çekinmeyeceklerdir.

Kürt siyasi hareketini de aynı koroya dâhil etmek için baskı uygulamaya başladılar. İmralı'daAbdullah Öcalan'ın 15 yıl önceki sorgu görüntülerini piyasaya sürüyorlar. Usta kalemşorları, Öcalan'a uyarı yazıları yazmaya başladı; “Erdoğan'la anlaşıp Türkleri satacaksan aklından bile geçirme” tonunda… Bir diğeri de BDP'yi tehdit edip duruyor neredeyse her gün;“yolsuzluklara omuz veriyor, AKP'nin payandası oluyorsunuz” diye… Şantajla, baskıyla Öcalan'ı, BDP'yi hizaya sokmaya çalışıyorlar. Bütün siyasal güçleri, anti-Erdoğan cephesinde bir araya gelmeye zorluyorlar.

Her gün ayrı bir yalan, ayrı bir kumpasla psikolojik harekât yapıyorlar. Seçimler için kalan bu az süreyi iyi değerlendirmek zorundalar. Ama 30 Mart'ta kendilerini kocaman bir hayal kırıklığının beklediğinin de farkındalar. Bu yüzden ilkesizlikte sınır tanımıyorlar, çirkinleşmekten kaçınmıyorlar, ahlaksızca davranmaktan çekinmiyorlar; zira bu son savaşları, tarihin trenini kaçırmak üzereler.

İktidar partisi için 30 Mart, yeni bir milat. İçte ve dışta güven tazeleme fırsatı. Sandıktan başarıyla çıkacaklarından eminler ama her an sürpriz komplolarla karşılaşmaktan da çekiniyorlar. Kontrolü elden bırakmamaya çalışıyorlar. Dikkatli adımlar atıyorlar. Heyecanlılar. Ayrıca sandıkta en küçük puan kaybının bile aleyhlerinde yenilgi rüzgârına çevrileceğini biliyorlar. Onun için şimdiden işleri sıkı tutuyor, seçim çalışmalarına ağırlık veriyorlar.

Sandık dışı oyunlar, komplolar, kumpaslar söz konusu olmadığı müddetçe kimlerin, hangi güçlerin bir araya geldiğinin, hangi cepheyi kurduğunun bir önemi yok. Önemli olan seçim yarışının karakolda değil, sandıkta sonuçlanmasıdır. 30 Mart, sadece AK Parti için değil, Türkiye için de bir milat olacak, siyaset kurumu, bu seçimlerden güçlenerek çıkacaktır. 

AKŞAM GAZETESİ