Barış Hoyraz “zincir” kelimesinin katılımcılara neler çağrıştırdığını sorarak seminere başladı. Özetle şunları söyledi: “Zincir kelimesinin bir kullanımı da ‘Hükümlülerin eline, ayağına vurulan demir bağdır’. Hükümlülere veya esirlere bu zincirler başkaları tarafından vurulmuştur. Hiç kimse kendi ayağına veya eline zincir vurmaz. Fakat bizler elimize ayağımıza değil ama zihinlerimize ve kalplerimize birçok zincir vurmuşuz. Bu zincirlerden kurtulmak için de hiçbir çaba harcamıyoruz. Bunlarla bütünleşmişiz, bizlerin birer parçası olmuşlar. İnandığımız gibi yaşa(ya)mayınca, yaşadığımız gibi inanmaya alışmışız. Zincirler bizlerin yapacaklarımızın önündeki kendi inşa ettiğimiz yapay duvarlardır. Bu duvarları da gözümüzde o kadar büyütmüşüz ki, aşmamızın imkanı yokmuş gibi gözüküyor. Bunlardan bir an önce kurtulmamız gerekmektedir. Herkesin farklı zincirleri olabilir; kiminin zinciri nefsi, kimininki ise taassubu, Kur’an’a bakış açısı olabilir.”
Eğitim ve Perspektif
“Her Müslüman hayatının sonuna kadar temelde bir öğrencidir, bu bir süreç meselesidir. İki günü bir olan ziyandadır. Müslümanlar bilgilenme ve perspektif meselesini de halletmek zorundadır. Kur’an’dan ayrı düşüncelerle doğru bir perspektif yakalamamız imkânsızdır. Vahiy bilgisini aklederek özümsemek, çok yönlü bir şekilde kendini yetiştirmek ve planlı çalışmak gerekir. Bunun yanında ahlaki gelişimi ve davranış eğitimini de merkeze almamız gerekir.
Kitap okumadığı, düşünce dünyasını geliştirmediği, okuduklarını da pratiğe aktaramadığı için bugün sadece kendi cemaat, dernek ve vakıflarına kapanan, sadece kendi abilerini önder, öncü gören, sadece muhafazakar partilere oy vermekle görevlerinin bitmiş olduğunu düşünen, mücadele ruhundan uzaklaşmış, hangi makam koltuklarına oturabileceğinin hesaplarını yapan, kendine olan güvenini kaybetmiş, ümmet ve kardeşlik bilincinden uzaklaşmış, millileşmiş, haftada birkaç defa katıldığı dersleri, sohbetleri avunma vesilesi sayar hale gelmiş, kendi ayakları üzerinde duramayan, sürekli sayının artması ve niteliksiz bir cemaate dönüşmesine kapı açan, yapılacak olan işleri hep başkalarından bekleyen, fildişi kulelere hapsolmuş, İslam adına yanlış ve ölçüsüz ön kabuller oluşmuş, tartışma üslubundan uzak, sürekli kendi doğrularını dayatan, bireysel düşüncelerinde aşırı ısrarcı olan, yeniliklere kapalı, hakkı ve sabrı tavsiye etmekten uzaklaşmış bireyler ve gruplar oluşmuştur. Doğru bir okuma yaparak ve ardından pratiğini de göstererek bu kirlerden mutlaka kurtulmamız gerekmektedir.”
Ders boyunca salonda bulunan haziruna da söz verilerek aşağıdaki belirtilen konu başlıkları hakkında konuşulmuş, çözüm önerileri sunulmuştur:
- Harekette kadının rolü
- Kendiliğindencilik zaafı
- Taassuplarımız
- Bireysellik ve tembellik
- Konum tespiti ve hedeflerimiz
- Kur‘an’la birlikte düşünme
- Sorumluluk bilinci
- Ahlak ve davranışlarımız
- Okuma yapma ve kendini geliştirme
Dersin sonuna doğru, ortaokul öğrencilerine sorulan “Sizce Müslümanların eksiklikleri nelerdir?” sorusunun cevaplarını içeren kısa bir video kaydı izlendi. Video da aslında çocukların da seminer boyunca konuşulan birçok konu ve çözüm önerilerinde isabet ettikleri görüldü.
Dinleyicilerden ekleme yapmak isteyenler de konuştuktan sonra ders sona erdi.