Annemin Gazze'de paramparça olmuş aile buluşması hayali

Annem Aralık 2023'te kalbi kırık bir şekilde vefat etti. Hayatının büyük bir bölümünü çok sevdiği kardeşinden ayrı yaşamak zorunda kaldı.

Dr. Hassan El-Nabih’in al-Jazeera’de yayınlanan makalesini Barış Hoyraz, Haksözhaber için tercüme etti.


Annem Aralık 2023'te kalbi kırık bir şekilde vefat etti. Hayatının büyük bir bölümünü çok sevdiği kardeşinden ayrı yaşamak zorunda kaldı.

 “Ey ay, sevgili kardeşim Salah'a selamlarımı ilet!” derdi sevgili annem Şükriye. Uzun yıllar boyunca, biricik kardeşi Salah'ı Filistin'deki evinde görmenin özlemiyle yanıp tutuştu. Milyonlarca Filistinli gibi dayım da diasporada yaşamak zorunda bırakılmış, anavatanına dönmesi yasaklanmıştı.

Mayıs 1948'de Yahudi milisler Gazze Şehri'nin 18 km (11 mil) doğusunda bulunan köyleri Kofakha'ya saldırdığında annem dokuz, Salah Dayım ise sekiz yaşındaydı. İşgalciler insanları öldürüp evleri ateşe verirken aileleri canlarını kurtarmak için kaçmak zorunda kalmış.

Aile, Gazze'ye ulaşmayı başardı ve burada mülteci olarak içler acısı koşullarda yaşadı. Anneleri Zakia ağır bir hastalığa yakalanıp kısa bir süre sonra vefat ettiğinde durum daha da kötüleşti ve geride iki yetim bıraktı.

Salah dayı kendisini aileye destek olmak için yurtdışında çalışmak zorunda hissetti. 1965 yılında Kuveyt'e gitti ve orada öğretmen olarak çalıştı.

Sadece bir yıl sonra babaları Şeyh Hasan, Gazze'de vefat etti. Salah dayı yıkıldı ve geri dönüş planları yapmaya başladı.

Tam 1967'de geri dönmek üzereyken İsrail, tarihi Filistin topraklarının geri kalanını - Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Doğu Kudüs'ü - işgal etti.

İsrail işgal devleti, insan haklarını ağır bir şekilde ihlal ederek, o sırada işgal altındaki toprakların dışında bulunan Filistinlilerin geri dönüş hakkını reddetti. Bu da Salah dayının anavatanı Filistin'e dönemeyeceği anlamına geliyordu.

Buna karşılık, dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan herhangi bir Yahudi'nin -İsrail tarafından garanti edilen- Filistin'e göç etme ve yerleşme hakkı vardı ve hala da var.

Diasporadayken Salah dayı bizimle iletişimini sürdürmek için büyük çaba sarf etti. Posta ya da telefon iletişimi olmadığı için zaman zaman Gazze'ye ziyaretçilerle birlikte mektuplar, fotoğraflar, para ve hediyeler gönderirdi.

Bunların annem için özel bir değeri olsa da, daha fazlasını arzuluyordu. En büyük arzusu Salah dayıyı Filistin'de tekrar görmekti.

Yazarın dayısının bir fotoğrafı

Annemin, kardeşine duyduğu sevgiyi ve onu evinde görmek için duyduğu büyük arzuyu ifade etmenin sayısız yolu vardı.

En çok dayımın mektuplarından ve fotoğraflarından hoşlanırdı; onları kilit altında tutardı. Zaman zaman onu fotoğrafları öperken görürdüm. Benden de mektupları tekrar tekrar okumamı isterdi.

Salah dayı annemin dualarında hep vardı. Onun korunması ve bir an önce Filistin'e dönmesi için sürekli dua ederdi.

Geceleri gökyüzünde aya bakarken “Ey ay, sevgili kardeşim Salah'a selamlarımı ilet!” dediğini duymak yürek parçalayıcıydı. Bunu nadiren gözleri yaşarmadan yapardı.

Annemin duygusal sözleri, özlem dolu bakışları ve kederli tonu çektiği büyük acıyı yansıtıyordu.

Çocukken annemin Salah dayı için ettiği bazı duaları ve yakarışları ezberlemiştim. Bazen gökyüzünde ayı gördüğümde, “Ey ay, sevgili Salah dayıya selamlarımı ilet!” diye dua ederdim. Bu sözleri söylediğimi duyunca çok sevinen annem beni sıkıca kucaklardı.

1993'te dördüncü oğlum doğduğunda annem hastanedeydi. Yeni doğmuş bebeği kollarında tutarken ona şefkatle baktı ve “Ne kadar sevimli bir bebek! Çok küçük ve herkes tarafından seviliyor!” Ona bir isim seçmesini istedim; Salah demesini bekliyordum. Ancak, bir süre derin düşündükten sonra, “Ona Talal diyelim” diye cevap verdi.

Talal çok güzel bir isim ama ben hiçbir çocuğum için bu ismi düşünmemiştim. Yine de sevgili annemi hayal kırıklığına uğratmak istemedim. Onun tercihini merak ederek, “Sevgili anneciğim, yeni oğluma koyacağım bu isim hiçbir aile üyesinde yok. Neden özellikle bunu tercih ettin?” diye sordum. O da “Olmayanlar ortaya çıksın!” diye cevap verdi. Bu onun cevabının birebir çevirisidir.

Arapça kelimeler genellikle temel anlamlarını tanımlayan üç harfli köklere dayanır. T-L-L kökü “görünme ya da ortaya çıkma” anlamını taşır. Annemin zihninin Salah dayı ve diasporadaki ailesiyle meşgul olduğu ve Filistin'e dönmelerini umduğu belliydi. Bu ismin, kaybolan sevdiklerinin geri dönüşü için iyi bir alamet olmasını umuyordu.

Annemin en derin dileğini yerine getirme çabalarımız sırasında, Salah dayı ve ailesinin Filistin'i ziyaret etmesi için İsrail işgal otoritesine ve Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi'ne çeşitli taleplerde bulunduk. 1994 yılında bir onay aldık.

Dayım ve ailesi kısa bir süre sonra Gazze'ye geldi. Annem ve kardeşi arasındaki duygusal kavuşma tarif edilemezdi. Ne yazık ki bu ziyaret kısa sürdü. Salah dayım ve ailesi 1995 yılında bir kez daha gelebildi. Filistin'de kalamaması annemin ıstırabını yeniden alevlendirdi.

Teknolojideki ilerlemeler sayesinde Salah dayı ve Kuveyt'teki ailesiyle uzaktan iletişim kurabildik. Annem onları internet üzerinden görmekten ve onlarla konuşmaktan büyük heyecan duyuyordu.

Trajik bir şekilde, dayım 2017 yılında ciddi bir şekilde hastalandı; ağır bir felç geçirdi ve konuşamaz hale geldi. Sağlığı kötüleşti ve 2021 yılında vefat etti. Tek erkek kardeşinin diasporada ölmesi annem için gerçekten yürek parçalayıcıydı.

Onun ölümünden sonra annemin sağlığı kötüleşti. İsrail'in Gazze'ye yönelik acımasız savaşı sırasında durumu daha da kötüleşti. İnsanlık dışı abluka ve hastanelerin hedef alınması nedeniyle doğru düzgün tıbbi bakım alamadı. Annem 1 Aralık 2023'te vefat etti.

O ve kardeşi huzur içinde yatsın!

Dayımın ve annemin yaşamları ve ölümleri, İsrail'in son seksen yılda insan hakları yasalarını ve Birleşmiş Milletler kararlarını açıkça ihlal ederek Filistinlilere uyguladığı büyük adaletsizliği göstermektedir.

İsrail'i Filistinlilere yönelik zulmünden sorumlu tutmak uluslararası toplumun önceliği olmalıdır. Özgürlük ve haysiyet arayışlarında Filistinlilerle dayanışma içinde olmak bölgedeki tüm uluslar için istikrar ve barışı getirecektir.

* Dr. Hassan El-Nabih Gazze'de yaşayan Filistinli bir eğitimci ve araştırmacıdır. Mısır'daki Ain Shams Üniversitesi'nden İngiliz Dili ve Edebiyatı alanında lisans, California State University, Fresno'dan Dilbilim alanında yüksek lisans ve Boston College'dan Dil Gelişimi alanında doktora derecelerini almıştır. Kendisi 40 yıldır İngilizce eğitmenliği yapmaktadır.

Çeviri Haberleri

Gazze'yi Berlin'den görmek
Ben kendi Nakba'mı yaşıyorum
Soykırımcı İsrail geçmişte yaşıyor
Ey dünya! Gazze açlıktan ölüyor
Gazze'de Schrödinger gibi bir kutuya sıkıştım