Anne-babalar çocuklarına ince ayar yapmalı

Doğumdan sonra, bebeğinizin her şeyini paylaşmalısınız. Onunla birlikte ilgilenmeli, birlikte oynamalı, hizmetini paylaşarak yapmalısınız…

Bir bakıma onun gibi bebekleşmeli ve onunla birlikte büyümelisiniz.

Bir taraftan da kendinizi yenilemeli, bebeğinize yeterli bir donanıma sahip oluncaya kadar kendinizi geliştirmelisiniz.

Çocuğunuzun bebeklik döneminde kendinizi besleyip geliştireceksiniz ki, çocuğunuz soru sorma yaşına geldiğinde, soruları cevapsız kalmasın.

Biliyorsunuz ki, “Ağaç yaşken eğilir…”

Bizim temel problemimiz bilmemiz gerekenleri bilmemektir...

Ve de öğrenmeye karşı direnmek...

Anne baba olarak yeterince bilgili değiliz. Bu yüzden de bilinçli anne baba olamıyoruz.

Sonuçta çocuklarımıza yalnızca duyumlardan oluşan bir yanlışlar manzumesi sunabiliyoruz.

Duyumlar belli yaşlara gelmiş, merakını yitirmiş bizim gibilere yetse bile, her şeyi merak eden çocuklara ve sağlam kriterlere ihtiyaç duyan gençlere yetmez.

Merak kuyusuna düşerler ve o kuyuda boğulabilirler!

İçkiyi merak, kumarı merak, uyuşturucuyu merak, flörtü merak derken, çocuğumuz dönülmez yollara giriverir...

Nemrut ateşleri kurban istiyor!

Bazı meraklar yanlıştır! Yanlış merak karanlık kuyuya benzer, çocuğu yutar. Çocuğun yutulmaması için, anne babalar yerinde ve zamanında bilinçli müdahaleler yapmalı, her anlamda hayata ışık tutmalıdırlar.

Tabii çocuğa ışık tutabilmek, ışık (bilgi) sahibi olmayı gerektirir.

Anne ve babaların kendilerini eğitmeleri ve çocuklarına örnek teşkil edebilecek seviyeye gelmeleri son derece önemlidir.

Çünkü çocuklar önce anne babalarını taklit ederek hayata hazırlanırlar.

İyi örnek olabilmek için, anne babaların sürekli olarak kendilerini geliştirmeleri, bunun için de öncelikle öğrenmeye açık olmaları gerekmektedir.

Oysa vaktimizin çoğunu televizyon alıyor. İnsanımız günde ortalama beş saat televizyon seyrediyor. Okuma oranımız ise yüzümüzü kızartacak kadar düşük…

Yani yapılması gereken şey ortada: Televizyonu kapatıp kitabı açmak…

Kitap okumamak için uydurduğumuz bahanelerin hiçbiri geçerli değil... Ne kitapların fiyatı, ne zaman kıtlığı, ne şu, ne bu… Her şeye para ve zaman bulduğumuz halde kitaba bulamamamız okumaya niyetli olmayışımızdandır…

Zaten okumamanın mazereti olamaz. Bu konuda sadece kendimizi kandırıyoruz. Tembelliğimize ve bencilliğimize kılıf uyduruyoruz.

Unutmayalım: Bahanelerimiz çocuklarımızın geleceğini kurtarmaz. Kitaba vermediğiniz parayı, günün birinde çocuğunuzun içkisine ya da Allah korusun tabutuna vermek zorunda kalabiliriz.

Dostunuz olarak hepinize şunu tavsiye ediyorum: İyi kitaplar okuyun. Yeni şeyler öğrenmeye vakit ayırın. Evinizi bir anlamda okullaştırmaya çalışın.

Ve asla şunları yapmayın…

• Kendi hayatınızı abartarak ve yaldızlayarak çocuklarınıza anlatmayın...

• Aile içinde, özellikle de çocuklarınızın yanında kavga etmeyin...

• Eşinize bağırıp çığırmayın...

• Ailede ona-buna emir vermeyin...

• Çocuklarınıza karşı çok cimri olmayın...

• Sürekli olarak parasızlıktan, ekonomik sıkıntılardan, borçlardan filan yakınmayın...

• Çocuklarınızı boyuna sorgulamayın...

• Arkadaşlarının, ya da birbirlerinin yanında onları küçük düşürmeyin...

• Sürekli olarak daha başarılı çocukları onlara örnek göstermeyin...

• Hiçbir zaman çocuklarınızı aşağılamayın...

• Çocuklarınızla oynadığınız her oyunu mutlaka kazanmaya çalışmayın...

• Başarılarını ve başarısızlıklarını abartmayın...

• Çocuklarınızı başarıya değil, insanlığa kilitleyin ve mutlaka bir birinizi çok severek onlara da sevmeyi öğretin…

• Okumaktan, öğrenmekten korkmayın...

• Çocuğunuz haklı çıktığı zaman köpürmeyin, yanlışınızı savunmaya kalkışmayın…

• Televizyondan bütünüyle vazgeçemiyorsanız bari sürekli açık tutmayın, program seçin ve en az haftada bir gün televizyonu tümüyle kapatıp muhabbete kapı açarak “aile” olun...

• Sadece çocuklarınızın değil, anne-baba olarak sizin de yanılabileceğinizi kabul edin...

• Aşırı ilgiden ve ilgisizlikten kaçının, dengeli olun...

• Onların her konuda sizden bilgisiz olduklarını düşünmeyin. (Çünkü bazı konularda çoğumuzdan daha bilgilidirler).

• Sık sık “Biz anadan-babadan böyle gördük”, “geleneklerimiz böyle” gibisinden mazeretlere sığınmayın. Zira bazen gelenekle gerçekler farklıdır.

• Çocuklarınıza hayatı anlatın. Ama bunu, çocuğun yaşına göre, kimi zaman masallaştırarak, kimi zaman hikâyeleştirerek yapın. Hikâye ve masallar hayatı kavramayı kolaylaştırmak içindir.

• Unutmayın: Çocuklarınıza küçük şeylerden zevk almasını öğretirseniz, onlara büyük bir servet bırakmış olursunuz. (Etienne Gilson)

VAKİT