Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER
Fazlı Teoman Yakupoğlu yıllardır “Teoman” sahne adıyla Türkiye’de müzik icra ediyor. Yaptığı müzik ve yaşam tarzıyla Teoman’ın seküler bir insan olduğunu söylemek mümkün. Teoman, 29 Eylül'de çıkaracağı yeni şarkısını "sağ cenahın ünlü şairi" diye tanımladığı Necip Fazıl Kısakürek'e adayınca ise ortalık karıştı…
Seküler cenahtan beklenen tepkiler hızlıca geldi. Yıllardır ne iş yaptığını kimsenin anlamadığı Ertuğrul Özkök ise Teoman’a en fazla tepki gösteren isimlerden birisi. Teoman’ın “aydın eleştirisi” olarak okunabilecek yeni parçası üzerine uzun ve sıkıcı bir yazı kaleme alan Özkök tam kendisinden beklenen şeyi yaparak ciddiyetten uzak, zevzek üslubuyla samimi bir özeleştirinin içini boşaltmaya çalışıyor.
Gelen tepkiler yüzünden Teoman yeni şarkısı ve bu şarkı üzerinden ne amaçladığını açıklayan bir paylaşım yapmak zorunda kaldı:
"Dün bir post attım. Necip Fazıl Kısakürek'e adadığım bir tekli çıkartacağıma dair. 'Kendi Vatanında Parya'...
Bir hiciv şarkısı olacak. Cem Karaca'nın 'Sahibi Geldi' şarkısından esinlenen, gençlere öğüt olarak.
Son bölümü okursanız anlarsınız, benim yaşlılardan hiç ümidim yok. Gençler, yaşlıların yaptıkları hataları tekrar etmesin, köhneleşmiş kavgalar onların dünyalarında olmasın.
Çok uzatmayacağım:
-Bu ülke kimin?
-Bu ülke, üzerinde yaşayan herkesin.
Siyasete değil, toplumsal barışa hizmet etsin isterim bu şarkı.
Sevgiler,
Teoman.
Teoman, 'Kendi Vatanında Parya'nın son bölümünü de paylaştı;
yaşamak bir orman gibiyi söylemiyor şimdi aydın
onun hislerini anlatan başka biri var.
aa, şimdiye kadar nasıl anlamamış nasıl bir şey diye olmak öteki
a vah vah, yoksa zannettiği kadar zeki ve kültürlü olmayabilir miydi.
aaa, bakın aydın ve hislerini kim anlatıyor en iyi şimdi
necip fazıl kısakürek diye biri, hani sağ cenahın o ÜNLÜ şair ismi,
aydın duymuş muydu daha evvel bu ismi
hayır, duymamıştı, hiç okumamıştı vardı yapacak daha önemli işleri
ah be şimdi geç kaldı, halbuki onu anlatıyordu necip fazıl’ın dizeleri
Teoman der ki, hiçbir şey için geç değil
Otur, düşün, kendini, insanı, dünyayı anla
Sen sen ol, kimseye üsten üstten bakma
Zaten saçma bişey kendi vatandaşınla kavga
Toplumu değiştirmek de kalmadı ayrıca sana
Bak sevgi ve mantık böceği oldu, Teoman bile bu yaştan sonra
Türkiye’ye söylüyor, biraz sakin olsun herkes, efendi olsun, kibar olsun
Geçmişi boş ver, sünger çek, önünde geleceğin
Kırma kimseyi, böbürlenme yapma afra tafra
Yoksa devran değişir, doğduğun, doyduğun
Olursun bir gün sen de parya kendi öz vatanında
Seküler bir insan olarak Teoman, muhafazakarlar tarafından değer verilen bir şaire ithaf ettiği şarkısını “toplumsal barış” adına paylaştığını ifade ediyor. Aynı zamanda insanlara üstten bakan, seçkinci aydın tiplemesini de Necip Fazıl’ın dizelerinden hareketle hicvederek oldukça farklı bir işe imza atıyor.
Teoman’ın gösterilen tepkiler yüzünden şarkısını açıklamak zorunda kalması oldukça komik… Ertuğrul Özkök ise Teoman’ı o kadar anlamamış ki cehaletini konuşturan bir yazı kaleme almış. Belki de Teoman’ın Ertuğrul Özkök’e ne yapmak istediğini anlatabilmesi için başlı başına bir makale yazması gerekiyor. Hatta belki sırf bu iş için bir şarkı yazsa anca…
Özkök “Sevgili Teoman o ‘Parya’ şiirini bir de konserleri yasaklananlara okusan” başlıklı yazısında henüz başlıktan Teoman’ı anlamadığını göstermiş oluyor. Teoman şarkı yazarak toplumsal barışa katkı sunmak isterken Özkök ayrıştırmaya devam ediyor…
Tabi ki saçmalık bununla sınırlı değil. Teoman’ın “parya” kelimesinin anlamını bilmediğini iddia eden Özkök kelimen sözlük anlamını dahi aktararak alışıldık üslubunu gösteriyor. Sanki Teoman’ın bu kelimenin anlamını bilmemesi mümkünmüş gibi lafı uzatan Özkök ardından şiir hakkında tam bir Kemalist’e yakışacak sığlıkta sözler sarf ediyor:
BİR; Bu şarkının sözlerini yazmadan önce "parya" kelimesinin sözlük anlamına baktın mı?
Bakmadıysan ben buradan yazayım:
"Hindistan'da görülen kast düzenine göre, kast dışı kalan, hiçbir toplumsal sınıftan olmayan, her türlü haklardan yoksun olanlara verilen ad…"
Yani Necip Fazıl'ın şiirde hepimizin çok hoşuna giden o kelimesinin, şiirdeki manasında farklı bir yorum var.
İnsan, kelimenin anlamı itibariyle zaten kendi vatanında parya olur.
Anlayacağın oraya "öz vatanında" ekinin şiirsellikten başka kattığı bir yenilik yok.
O şiirin adındaki "Sakarya" kelimesi sence nereden geliyor?
(*) İKİ; O şiirin adının ne olduğunu her halde biliyorsundur.
"Sakarya Türküsü'dür…"
Necip Fazıl 1949'da trenle Sakarya Nehri üzerinden geçerken yazdı denir.
Şimdi sana Cumhuriyet'te doğmuş bir çocuk olarak soruyorum.
Tarihte "Sakarya" denince senin aklına ne gelir?
Şu soruyu sorarsan, cevabı da kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu millet, tarihinin hangi evresinde "Öz vatanında parya" haline gelmiştir?
Senin aklına ne gelir bilmem ama benim aklıma, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Anadolu'nun işgali gelir…
22 gün 22 gece devam eden bir savaşın adıdır o nehir…
Türk'ün Kurtuluş Savaşı'nda göğüs göğüse kazandığı zaferinin adıdır "Sakarya Meydan Savaşı…"
Kaybedilmiş bir vatanı yeniden öz vatanı haline getirmesinin ilk adımıdır.
Senin Cihangir camin kışla haline gelse ne dersin?
Bir başka şair (Mehmet Cevat Örnek), bir başka şiirde, "Minareler süngümüz, kubbeler miğfer, camiler kışlamız" da demiştir…
Şiirde kulağa güzel geliyor da, senin "Upper Cihangir"indeki caminin askeri kışlaya dönüp, bütün cemaatinin süngülü asker haline gelmesi hoşuna gider miydi?
Hepimize ait bir mabedin toplumun bir bölümüne karşı savaş tabyası haline getirilmesi yani…
Necip Fazıl, şair olarak "dinin ve kinin davacısı" bir gençlik de istemişti…
Sen der misin şarkılarında "Kininin, nefretinin davacısı ol ey arkadaş" diye…
Hadi dininin davacısını anladık, ya kininin davacısı ne oluyor?
Var mı Kuran'da böyle bir söz…
Tevrat'ta var, Kuran'da yok…
Necip Fazıl'ın ne kadar kötü bir insan olduğunu ve Kur’an’ın bile onun sözlerini kabul etmediğini kanıtlamaya çalışan Özkök’ün komik çabası aslında Teoman’ın şarkı sözlerindeki haklılık payını gösteriyor.
Teoman, Necip Fazıl’dan bir alıntı yapınca Necip Fazıl’ın söylediği her şeye kefil mi oldu? Bu kadarını Necip Fazıl ile aynı değerler dünyasına sahip olan bir muhafazakar-dindar bile yapamaz… Ama 28 Şubat’tan kalma reflekslerini sürdüren Ertuğrul Özkök yürüyen egosuyla bir de Teoman’ı “şiiri anlayamamakla” suçluyor. Bu da Teoman’ın “üstten bakan aydın” eleştirisindeki haklılığı ortaya çıkartıyor. Özkök şöyle devam ediyor:
Şiiri anlamamışsın, anladığını sandığını da geç anlamışsın
Olmamış sevgili kardeşim…
Ya okuduğun şiiri tam anlamamışsın…
Anladığın kadarını zamanın ruhundan koparmışsın…
Kopardığın kısmı ile yanlış zamanda, yanlış mahallede, yanlış adreslere gidip, yanlış insanların yakasına yapışmışsın.…
Bir de üstüne üstlük Nuri Bilge Ceylan'ı da yanlış bir davada kendine tanık haline düşürmüşsün…
Olmamış yani…
En sonunda ise Kemalistlerin alışıldık “Cumhuriyet’in kazanımları” vurgusuyla akıl dışı yazısına tüy diken Ertuğrul Özkök en büyük mağdurun ise Kemalistler olduğunu kanıtlamak istiyor:
Erdoğan nerede doğdu, nerede başkan oldu?
Ve sana son bir hatırlatma…
Bugün ülkenin 20 yıldır iktidarda bulunan Cumhurbaşkanı İstanbul'un yoksul bir mahallesinde doğmuş, Cumhuriyet'in sağladığı imkânlarla imam hatip okulunda okumuş, seçimlerde bileğinin hakkı ile seçilmiş bir liderdir.
Ülkenin eski Cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel, Isparta'nın bir köyünde doğmuş yoksul ve dindar bir anne babanın çocuğudur.
Hiç düşündün mü nasıl geldiler bu fukara çocukları, öz yurtlarının en üst makamlarına kadar?
Sakarya sana ne ifade ediyor ve 30 Ağustos ve 9 Eylül
Git, bir daha bak o parya şiirinin adına…
"Sakarya Türküsüdür" adı…
Hâlâ anlamadın mı…
Yanına bir de "Dumlupınar" ekle…
Hâlâ anlamadıysan bir de "Birinci, İkinci İnönü" savaşlarını ekle.
Hâlâ anlamadıysan, 26 Ağustos, 30 Ağustos, 9 Eylül tarihlerini ekle…
Anladın mı şimdi, bugün o fukara çocuklarını devletin tepesine taşıyan "İstiklal Savaşı ruhunu…"
Parya dediğin dindar insanların namaz kıldığı 140 bin camide okunan 5 vakit ezan sesinin nereden geldiğini…
Ertuğrul Özkök “çocuk kandırmaya çalışır gibi” debelense de bir anlamı yok! Dindarlar “Cumhuriyet’in imkanları” sayesinde değil “Cumhuriyet’in engellemelerine rağmen” bir yerlere gelebildiler. Yaşanan tartışmalar sayesinde Teoman’ın yaptığı vurguların tartışılması gerektiğini bir kere daha görmüş olduk. Onu “anlayamamakla” itham eden Ertuğrul Özkök zırcahil olarak geldiği dünyadan öyle göçüp gitme derdinde olmalı ki anlayamadığını anlayamıyor… Çünkü cahillerin en büyük problemi cehaletlerini bir halt sanmalarından kaynaklanmaktadır.
Teoman da kendisinde başka bir şeye saygı duymayı beceremeyenler için boşuna uğraşmamalı… Anlayana sivrisinek saz anlamayana…