Anket Sonuçları Sahaya Sürülürken

Sahada olmaktan, talep edilmekten daha çok bilimsel ve objektif temalı anketlerde öne çıkmak büyük bir marifet sayılıyor. Anketler üzerinden kurulmak istenen algının gerçeği değiştirebileceği zehabı maalesef hala piyasada prim yapıyor.

Kenan Alpay / Haksöz Haber

Topluma güven telkin etmek için kullanılan pek çok aracın yanı sıra sonuçlarını kamuoyuyla düzenli olarak paylaşılan anketler ciddi bir stratejik imkândır. Anketler siyasi parti ve aktörlerin elinde çok işlevsel bir araç ve imkândır elbette. Ancak Türkiye’de anket ve kamuoyu yoklama işinin öylesine suyu çıkarılmıştır ki bu araç ve imkânlar güven telkin etmek yerine çoğu zaman şüphe ve endişeyi besleyip büyütmektedir.

30 Mart yerel seçimleri ve 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin yayınlanan anketlerin, bu anketleri yayınlayan şirketlerin, bu şikeli anketlerin arkasına geçip daha çok toplumsal destek talep eden siyasetçilerin ciddi bir muhasebesi yapılmadı oysa.

Hiç geriye dönüp bakılsın, yanılgı ve tuzaklar üzerine konuşulsun istenmiyor. “Bu seferki çok gerçekçi, müthiş çarpıcı sonuçlara ulaştık, kamuoyunun muhalefeti neden haklı gördüğü bu sonuçlarda gizli veya toplum işte bunun için iktidarı cezalandırıyor” gibi anonslarla geçilen anket sonuçları beklendiği üzere bu mevsimde yine ‘trend topic’.

Biz Yükselmiyoruz, Onlar Düşüyor

Siyaset tarzı giderek enteresanlaşıyor, hızla tuhaflaşıyor. Bu durumu teyit eden en önemli alanlardan biri de anketler üzerinden geliştirilen önermeler. Sahada olmaktan, talep edilmekten daha çok bilimsel ve objektif temalı anketlerde öne çıkmış olmak büyük bir marifet sayılıyor. Anketler üzerinden kurulmak istenen imaj ve algının mevcut gerçeği değiştirebileceği zehabı maalesef hala piyasada çok prim yapıyor.

Geçen gün AK Parti Genel Başkan yardımcısı Süleyman Soylu’nun partilerin oy oranlarına ilişkin atıf yaptığı dağılım tablosu ilginç tartışmalar çıkardı ortaya. Soylu, Türkiye’nin 1960’tan sonra en yüksek oy oranına şahit olacağını iddia edip “Yüzde 53’ü görürüz. Muhalefetle 28-30 bandında fark olur. Sayın Kılıçdaroğlu, seçim sonuçlarını görünce bir daha CHP Genel Merkezi’ne gidemeyecek” cümleleri doğal olarak CHP cenahında tepkilere neden oldu. Tepki normaldi ama tepkinin içeriği konusunda bazı sıkıntılar olduğu da gözlerden kaçmıyordu.

CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin’in bu iddialara yanıt vermek üzere beyanat verirken kurduğu ilk cümle şu: “Süleyman Soylu hayal görüyor”. Başkaları gibi Soylu’nun da hayal görmesi mümkündür, buraya takılmayalım. Asıl mesaj arkadan gelen cümlelerde: “AKP, şu anda kamuoyu yoklamalarında yüzde 35-38 bandında görünüyor. AKP, yüzde 40’ın altına düştüğü an bilin ki Sayın Soylu ve arkadaşları AKP Genel Merkezi’ne gidemeyecekler. Bize ulaşan anketlere göre CHP’nin oyları yüzde 30’un üzerinde. Bu sonuçlara göre iktidar el değiştirecek.

Sayın Soylu, bir şeyi doğru söylüyor; Sayın Kılıçdaroğlu, seçim sabahı CHP Genel Merkezi’ne gitmeyecek. Çünkü Başbakan olacağı için doğrudan Başbakanlık Binası’na geçecek ve görevi Sayın Davutoğlu’ndan devralacak.”

Şaşırtıcı olan sadece doğru olup olmadığını değil yapılıp yapılmadığını dahi bilmediğimiz bir anket üzerinden kamuoyuna verilen mesajın bu kadar kesin olmasıdır. Muhtemelen farkında değil fakat Tekin’in “AKP 38’de, CHP ise 30’un üzerinde” mesajı o kadar iğreti ve tutarsız ki, oy oranlarını telaffuz ederken bile partisinin yükselişine vurgu yapmaktan ziyade iktidarın kaybetme ihtimaline vurgu yapıyor. Göğsünü gere gere ‘iktidarı devralmak üzere yükseliyoruz’ diyemeyen CHP’nin resmi ve gayrı resmi sözcüleri utana sıkıla “AKP’nin oy oranlarındaki gerileme ihtimalleri” üzerine yatırım yapmaya mecbur hissediyorlar kendilerini.

Yazının Devamı >>>

Yorum Analiz Haberleri

Döktüğün kan yetmedi mi hala utanmadan konuşabiliyorsun?
"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?