Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER
Türkiye’de yerel yönetimler ile merkezi yönetim arasındaki ilişki biraz kafa karıştırıcı bir konu. İnsanlara sorduğunuz vakit belediye başkanlarını pekala validen daha yetkin görebilirler. Bunun yanında ilçe belediyeleri, merkezi ilçeler, bunların kaymakamlıkları vs. devreye girdiğinde iş iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Görünen o ki yeni hükümet sistemimiz de şu ana kadar bu kaotik hali çözebilmiş değil.
Girişte bahsetmeye çalıştığımız mesele ile doğrudan alakalı olmasa da merkezi yönetime bağlı olan valiliklerin imza attıkları bazı işler bu karmaşık ilişkiden izler taşıyor. Sosyal medyada #haddinibilbartınvaliligi hashtagi ile Türkiye gündemine giren tartışma bu konuya açıklık getirebilir.
Bartın Valiliği 28 Aralık 2020 tarihinde duyurduğu bir kararla Bartın’a farklı illerden gelenlere yönelik PCR testi uygulaması yapılacağını ilan etti. “İlimize her ne şekilde olursa olsun il dışından geldiği bildirilen, öğrenilen veya giriş noktalarındaki kontrollerde tespit edilen kişilerin gerek duyulması halinde PCR testine tabi tutulması konusunda İl Sağlık Müdürlüğünün yetkili kılınmasına, testi pozitif çıkanlar ile bunların temaslılarının karantina yurduna alınmasına…”
İstanbul’un birçok ilçesinden daha az nüfusa sahip olan bir il için ‘aşırı’ olarak nitelendirilebilecek bu ‘önlem’ haliyle tepkilere sebep oldu. Seyahat vs. başta olmak üzere kişisel özgürlükler, PCR testlerinin başarı oranı hakkındaki iddialar vb. şeklinde tezahür eden eleştiriler önemli noktalara dikkat çekmekle birlikte kısa sürede iş farklı raddeye ulaştı. Aşı karşıtı hatta koronavirüsün gerçekliği sorgulayan(!) komplocu olarak nitelenebilecek kullanıcılar aynı hashtag etrafında toplanmaya başladı. Özetle, ifrattan yine tefrit doğru.
Öncelikle salgın önlemleri anlaşılabilir oldukları müddetçe gereklilikleri tartışılmaması gereken hususlar olarak önümüzde duruyor. Netice itibariyle tam olarak çaresi hala bulunamamış bir hastalıkla uğraşıyoruz. O halde tedbirli davranmak her açıdan en doğru karar olacaktır. Ancak Valiliğin merkezi hükümete ‘klark’ çekercesine işlettiği ‘önlem’ uygulamaları mantık sınırlarını zorlayınca ortaya başka sıkıntılar çıkıyor. Ankara'ya 'çalışıyoruz!' görüntüsü vermek için yapıldığı belli olan zorunlu test uygulaması bu duruma başarılı bir örnek.
Netice olarak yine dengeli bir zeminde ilerlemeyen devlet-devlet ve devlet-toplum ilişkileri her anlamda sağlığımızı tehdit etmeye devam ediyor!