"İngiltere'de Belçika bayrağı, Twitter'da Brüksel mesajları... Aynı dayanışma Ankara saldırısı sonrası neredeydi?"
Hull Üniversitesi hukuk fakültesi öğrencisi Yasmin Ahmed'in İngiliz Independent Gazetesi'nde yayımlanan yazısı bu başlığı taşıyor. Büyük ilgi gören ve sosyal medyada çok paylaşılan makaleyi yayımlıyoruz:
Yine bir terör saldırısı ile sarsılan Avrupa, tepkisini bu kez de rutin olarak görmeye alıştığımız şekilde ortaya koydu.
Sosyal medya ve Facebook hesaplarımızda güvende olduğumuza dair bildirimde bulunuyoruz, Twitter'da hashtag'ler açıyoruz, karikatürler paylaşıyoruz. Sanal dünyada bunlar olurken, gerçek dünyada da komşu Avrupa ülkelerinde Belçika bayrağı göndere çekilecek, projeksiyonla ulusal anıtlara yansıtılacak. Verilen tepkiler, marazi bir cenaze ritüeline benzemeye başladı. Ve muhtemelen bunlar, yaşanan bu anlaşılmaz dehşeti sindirebilmemiz ve teröre meydan okuyabilmemiz açısından önemli.
Paris Belediye Başkanı Twitter'da yayınladığı mesajında Eyfel Kulesi'nin Belçika bayrağı renklerinde ışıklandırılacağını açıkladı, İngiltere'de başbakanlık binasında Belçika bayrağı göndere çekildi ve BBC'de yayınlanan bir habere göre, Twitter'da dünya genelinde öne çıkan başlıklar listesini "Brüksel" kelimesinin farklı dillerdeki versiyonları kapladı.
Le Monde gazetesi çizeri Plantu'nun Fransa'nın Belçika ile dayanışma içerisinde olduğunu anlatan karikatürünü paylaşıyoruz ama ortada bir sıkıntı var. Türkiye'de teröristlerin elinde ölenler için karikatürümüz neredeydi? İngiltere neden Ankara'daki saldırıların ardından başbakanlık konutunda Türk bayrağını göndere çekmedi?
Geçtiğimiz hafta üç kişi öldü, 36 kişi yaralandı. Şubat ayında 28 kişi ölmüş, 60 kişi yaralanmıştı. Ocak ayında gerçekleştirilen iki ayrı saldırının bilançosu ise 18 ölü, 53 yaralı oldu. 2015 yılında yaşanan saldırılarda da 141 ölü ve 910 yaralı şeklinde ağır bir tablo vardı.
Bir terör saldırısının ağırlığı, ölen ve yaralananların sayısı ile ölçülmemeli. Siyasi bir amacı kanıtlamak için bir kişinin bile canını almak büyük zulümdür. Ancak rakamlar da ortada. Türkiye'de çok daha fazla can kaybı yaşanırken Avrupa sessiz kaldı.
Öyle görünüyor ki gösterdiğimiz dayanışmanın belli sınırları var ve bu sınırlar, rahatsız edici bir şekilde Batı Avrupa haritasına benziyor. Türkiye, ilgi alanımızın hemen dışında kalıyor. Onun adına üzülebileceğimiz kadar bize yakın değil.
Türkiye, tatile gittiğimiz egzotik bir yer, anlamamız ya da dayanışma göstermemiz gereken bir üke değil.
Türkiye'deki saldırıların ardında yatan gerekçeler, Brüksel saldırılarınınkinden farklı. Bu saldırıların bazıları, Türk devletine karşı yüzyıldır yürütülen Kürt bağımsızlık hareketi adına düzenleniyor; bazılarının arkasında ise Brüksel saldırılarının da faili olan kökten İslamcılar - IŞİD - var. Fakat kullandıkları taktik aynı: terör. Dolayısıyla bu saldırılara yönelik ortak tepkimiz de aynı, yani anlayış ve dayanışma şeklinde olmalı.
Duyarsızlığımız ve İslam'a yönelik şüphemiz, IŞİD gibi terör örgütlerini besliyor. Kendisi de terör saldırısından sağ kurtulmuş bir Müslüman olan Nobel ödüllü Pakistanlı aktivist Malala Yusufzay, bir süre önce verdiği röportajda, terör kurbanlarının Doğulu ve Batılı olarak ikiye ayrılmasını eleştirerek şöyle diyordu: "Niyetiniz terörü durdurmaksa, bunun için tüm Müslüman nüfusu suçlamaya çalışmayın, çünkü bu şekilde terörü durduramazsınız."
Onun şu son uyarısına kulak asmalıyız: "Bu, daha fazla teröristin radikalleşmesine yol açar."
Al Jazeera