Metin Gürcan / Al-Monitor
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2014 yılı Aralık ayı itibarı ile Türkiye’nin 78 milyona yaklaşan nüfusunun yüzde 29,4’ü 0-17 yaş arasındaki çocuklardan oluşuyor. Özellikle Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Güneydoğu Anadolu bölgesinde ise çocuk oranı yüzde 50’ler düzeyinde, yani her iki kişiden biri çocuk.
Yine TUİK verilerine göre Türkiye'de hapishanelere giren hükümlü çocuk sayısı 2009-2014 arası 5 kat artarak 2014’de 7 bin 595'e ulaştı. 2010, 2011 ve 2012’de binli rakamlarda dolaşan çocuk hükümlü sayısı 2014'te 2013’e kıyasla yüzde 23,8 artış gösterdi. Yaş grupları dikkate alındığında, 2014'te Türkiye’de hapishaneye giren çocuk hükümlülerin 1028'i (yüzde 13,5) 12-14 yaş grubu, 6 bin 567'si (yüzde 86,5) de 15-17 yaş grubundakilerden oluşuyor.
Al-Monitor’a konuşan ancak ismini açıklamak istemeyen bir ceza avukatına göre Türkiye genelinde ceza ve infaz kurumlarında hukuki süreçleri devam eden nezaret altındaki ve tutuklu çocuk sayısı ise on binli rakamlara ulaşmış durumda.
Türkiye hukuk sistemi çocuğu, “on sekiz yaşını doldurmamış kişi” olarak tanımlıyor ve Türk Ceza Kanunu’nun 31. Maddesi Türkiye’de çocukların ceza hukuku karşısındaki sorumlulukları bakımından durumlarını üç yaş grubu altında farklı hükümlere bağlıyor. İlk grup olarak, suç tarihinde 12 yaşını doldurmamış küçüklerin ceza hukuku karşısında sorumluluğu bulunmamakta. 12 yaşını doldurmuş olup, henüz 15 yaşını doldurmamış olan çocukların ceza hukuku karşısındaki sorumluluklarının olup olmadığı hususunda kanun koyucu kesin kanaat bildirmemiş. Son grup olan 15 yaşını doldurmuş ancak 18 yaşını doldurmamış olan çocukların ceza hukuku karşısında sorumlulukları bulunmakta. Ancak, bu çocuklar hakkında indirimli ceza politikası izlenmekte.
Ancak bu çocuklar konu “terör suçu” olunca çok da şanslı olamıyor. Sert hükümleri olan 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 2. Maddesi "terör suçlusunu" tanımlıyor ve terör örgütüne üye olmasa dahi örgüt adına suç işleyenleri de "terör suçlusu" sayıyor. TMK’da tanımlanan bu suçlarda çocuk veya yetişkin ayrımı yapılmıyor. Yani bu maddeye göre çocuk veya yetişkin ayrımı yapılmaksızın bir kişi bir terör örgütüne resmen üye olmasa bile şayet bir terör eyleminin içinde iken yakalandı ise “terör suçu” işlediği için otomatikman “terör suçlusu” olmaktan tutuklanıyor.
Yine TMK'nın 5. Maddesi "terör suçu ile ilgili cezaların arttırılması" hükmünü getirdiğinden terör suçu münferiden işlendiğinde 6 yıla kadar, toplu işlendiğinde ise kişi 9 yıla kadar hapis cezası istemi ile yargılanabiliyor. Her ne kadar Türk Ceza Kanunu'nun 31. Maddesi gereği çocuk statüsü için indirim oranları öngörse de “terör suçları” için bu hükmü işletmek için uygulamada zorluklar görülebiliyor.
Al-Monitor’a konuşan avukat Türkiye’nin güneydoğusunda çatışmaların başladığı 22 Temmuz’dan bu yana terör eylemlerine katılarak “terör suçu işlediği” gerekçesi ile gözaltına alınan veya tutuklanan kişilerinin büyük çoğunluğunun 12-17 yaş arası çocuklar olduğuna, özellikle bu çocuklar arasında da 15-17 yaş arasındaki gençlerin çoğunluğu oluşturduğuna dikkat çekiyor.
Yine 17 Aralık’tan bu yana Türkiye’nin güneydoğusundaki 6 kent merkezinde eş zamanlı devam eden ve en az 10 gün daha devam edeceği öngörülen “Büyük Temizleme Operasyonunda” güvenlik güçlerine direnenlerin çoğunluğu da yakalandıklarında “terör suçu” ile yargılanacak olan bu çocuklar. Türkiye’de “çocuk terörist” olarak adlandırılan 17 yaş ve altı bu gençlerin cezai sorumluluklarından bahsedebilmek için onların kendilerine isnat edilen suçun “hukuki anlam ve sonuçlarını algılama” ve “davranışlarını yönlendirme” yeteneklerine sahip olması gerekiyor. Ancak “anormalin normalleştiği” çatışma bölgelerinde bu çocukların cezai sorumluluklarının bulunup bulunmadığına yönelik titiz bir soruşturma süreci gerekirken, yoğunlaşan çatışmalar nedeniyle hem kolluk güçlerinin hem de yerel yargının ne bunu yapacak gücü ne de vakti var. Konu terör olunca “çocuğun korunması ihtiyacı” veya “çocuğun suça itilmesi” olgusu gibi çocuk hukuku değerleri ister istemez ikinci plana itiliyor.
PKK’nın bu eğitimsiz ve tecrübesiz çocukları çatışmalarda cephenin önüne sürmesindeki stratejik akıl ne olabilir?
Bu çocuklar öncelikle çatışmaların olduğu kentlerin ve o mahallelerin çocukları. Bu çocuklar çatışmalarda hayatlarını kaybettiklerinde veya gözaltına alındıklarına o mahalle ve sokakta yaşayanlar topluca güvenlik güçlerine ve devlete tepki gösteriyor. Bu sayede PKK bu çocukları kullanarak halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirebiliyor.
Diğer yandan PKK bu eğitimsiz ve tecrübesiz çocukların dayanamayacaklarını bilmesine rağmen Türk güvenlik güçlerinin önüne sürerek çatışmalarda hayatını kaybeden çocukların ölümleri ve cenaze törenleri sayesinde örgüt lehine kitlesel mobilizasyonu sürekli sıcak tutabiliyor.
Ayrıca eğitimli ve tecrübeli savaşçılarının büyük bölümü Suriye’de olan PKK için bu çocukların Türkiye’deki kent çatışmalarında büyük yükü sırtlaması sayesinde Türkiye’deki çatışmaları daha az maliyetli, daha az riskli ve daha etkin şekilde yürütebiliyor.
Son olarak PKK bu çocukları çok genç yaşlarda devletle karşı karşıya getirerek ve adli sicillerini bozarak onları çok da maliyetli olmayan şekilde toplumdan koparmış ve eleman olarak devşirmiş oluyor.
PKK’nın son günlerde eğitimli ve tecrübeli kadrolu teröristleri ile genelde belki biraz meraktan, belki biraz gençlik heyecanı, belki biraz arkadaş çevresi baskısı, belki biraz da ideoloji nedeniyle halı saha maçına gidercesine sokağa çıkıveren bu “kazara çocuk teröristler” ile müşterek hareket ettiği “”şehir gerillası” birimleri kuruyor.
Türk Genelkurmay Başkanlığı 17 Aralık günü Türkiye’nin güneydoğusunda başlayan operasyonlarda 69 teröristin ölü ele geçirildiğini duyurdu. Ne yazık ki bu teröristlerin kaç tanesinin “kadrolu” ve kaç tanesinin “kazara çocuk terörist” olduğunu bilmiyoruz.
Ancak şu bir gerçek ki kentlerdeki çatışmaların düzeyi arttıkça Türk güvenlik güçlerinin sahada, Türkiye hukuk sisteminin de yargı süreçlerinde 22 Temmuz’dan bu yana karşı karşıya olduğu “çocuk terörist” sorunu giderek daha ciddi boyutlara ulaşıyor. Bu olguya nasıl yaklaştıklarını anlamak için Ankara’daki siyasi karar alıcıların kararlarına ve sahadaki uygulamalara bakıldığında Ankara için olgunun “terörist” tarafı ağır basıyor, “çocuk” tarafı unutuluyor gibi. İşte bu aslında tam da o çocukları cephede ön saflara sürerek ölümleri veya yakalanmaları sayesinde onların yaşadığı mahalle ve kentteki halk desteğini alma amacında olan PKK’nın işine yarıyor. PKK bu “çocuk teröristler” Türk güvenlik güçlerince öldürülse de kazanıyor, yakalansa da kazanıyor.