Danıştay 8. Dairesinin ilköğretim okullarında kaldırılan andımız törenleriyle ilgili yönetmelik hükmünü iptal etmesini protesto etmek için Özgür-Der Ankara şubesinin düzenlediği eyleme İHH Ankara, Mazlum-Der ve İnanç Özgürlüğü platformu da destek verdi. Eylem Abdi İpekçi Parkı’nda 14.00’da gerçekleştirildi.
Kemalist vesayeti protesto etmek isteyen Özgür-Der üyeleri eylem alanında bir başka vesayetle karşı karşıya kaldılar. Basın açıklaması için alanda izne gerek olmamasına rağmen, izin alınmadığını gerekçe gösteren polis komiserleri basın metninin okunmasına engel olmak için meydanda toplanan Müslümanlara sözlü ve fiili müdahale bulundu. Gözaltı yapacaklarına dair tehdit söylemleri kullanarak vesayetin yüzünü bir kez daha gösterdiler.
Sunuculuğunu Serkan Yıldızhan’ın yaptığı eylemde ilk olarak Haksöz Dergisi yazarı Hamza Türkmen “Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan Ekim 2013’te şöyle demişti: Andımız olarak bilinen metnin yazarı Reşit Galip, Türkçe ezan zulmünün mimarlarındandır… 30’larda Hitler ve Stalin gibi toplumu formatlamak için bu tür uygulamalar yapılıyordu.” diyerek hatırlatmada bulunan Türkmen “Bakın Danıştay’a başvuran solcu Eğitim-Sen değil, itidalden kopmuş olan Türk Eğitim-Sen’dir” ifadelerine yer verdi.
Hamza Türkmen konuşmasının devamında “Güçleri yetse ezanı da Türkçeleştirme kararı alacaklarını” belirterek “Danıştay Eski Türkiye’ye; Kemalist, Batıcı, Türkçü vesayet Türkiye’sine dönüş kararı alıyor.” dedi. Türkmen son olarak andımız metninin Türkiye toplumunun ortak değerleri açısından ırkçı ve inkârcı bir metin olduğunu, hiçbir insani, ahlaki, pedagojik ve ilmi anlam ve fayda ifade etmediğini vurguladı, Hükümeti milliyetçi reflekslerden kopmaya ve Danıştay’ın bu kararına tavır almaya davet etti.
Konuşmanın ardından grup adına Enes Küçükyıldız’ın okuduğu basın açıklamasına geçildiği. Metnin okunması sırasında polisin fiili müdahale etmesi sebebiyle açıklama yer yer kesintiye uğradı.
Bütün müdahalelere rağmen okunan basın açıklamasının tam metni şöyle:
Danıştay’ın “Ant” Kararı Vesayetin Yeniden Güçledirilmesidir!
Resmî ideolojinin günlük ritüellerinden biri olan ve geçen dönemler zarfında çocuklarımıza zorla okutturulan andımız ilkelliği Danıştay 8. dairesinin aldığı bir kararla tekrar gündemimize girmiş bulunmaktadır.
Özgür-Der olarak 28 Şubat 1997 darbecilerinin eliyle her kademede uygulanan başörtüsü yasağına karşı yürüttüğümüz mücadeleye 2011 yılından itibaren resmî ideolojinin andımız törenlerine karşı çıkmayı da eklemiştik.
Ancak bu eylemliliğimiz birifinglendirilmiş yargı tarafından engellenmeye çalışılmış ve Özgür-Der'e 2012 yılında kapatılma davası açılmıştı.
Paralel olarak başta Eğitim-Bir Sen olmak üzere sivil ve İslami birçok kuruluş da resmî ideolojinin okullardaki andımız törenlerine karşı kampanyayı yükseltmişlerdi. Zira okullar reşit olmayan çocuklarımıza resmî ideolojinin yüklendiği yerler değil; bilgi ve hayat becerilerinin geliştirildiği yeteneklerinin yönlendirildiği kurumlar olmalıydı.
Ve 2013 yılında resmî ideolojinin andımız dayatmasının ve başörtüsü yasaklarının kaldırıldığını bizzat bugünkü Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan açıkladı. Bu güzel icraatla “Eski Türkiye” denilen Kemalist vesayet sistemin birçok ders müfredatı dışında ideolojik cenderesinden çocuklarımız kurtarılmış ve özgürleştirilmişti.
Şimdilerde yeniden hortlayan yargı içindeki fıtrat, özgürlük ve ilim karşıtı zihniyet, bizleri 28 Şubat, 12 Eylül ve Tek Parti rejim şartlarına döndürmek isteyen bir yobazlık içindedir.
Danıştay 8. Dairesi, Kemalist ve Türk milliyetçisi bir eğitim sendikasının açtığı dava üzerine ilköğretim okullarından kaldırılan andımız törenleriyle ilgili yönetmelik hükmünü iptal etmiştir. Karara mahkeme başkanı ise karşı oy yazısı ile muhalefet ettiği bu karar metninde hukukilikten ziyade ideolojik tespitler ön plana çıkmış ve yetki gaspı yapılmıştır. Ayrıca mahkeme yönetmeliği iptal kararında ‘bilimsel gerekçe’ ölçütüne sığınarak sübjektif ideolojik ve dayatmacı yorumlarını bilimsellik demagojisiyle öne sürmüştür.
Yargıdaki bu tablo son HSYK seçimlerinde yağmurdan kaçarken doluya mahkûm olunduğunun bir ilanıdır. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yargı mekanizmasını işgal eden Kemalist, Türkçü, Batıcı ideolojik kadroların FETÖcü ihanetin tasfiyesinden sonra milliyetçilik adı altında vesayeti yeniden hortlatacak büyük bir imkân yakaladıkları aşikârdır. Eğer Danıştay’ın bu kararına Hükümet ve özellikle Milli Eğitim Bakanıönleyici tedbirler almazsa “Eski Türkiye’nin” yani vesayetin ve Kemalist hurafelerin önünün yeniden açılmasının sorumlusu olacaklardır.
Bugüne kadar bu dayatmaya karşı çıkan, itiraz eden bizler bundan sonra da bu zalimane anlayışa karşı çıkmayı sürdüreceğiz! Bununla beraber ant mevzusunun sadece bir sonuç olduğunu, bu noktada sorunun kökenine inilip eğitim alanında ortaya çıkan çarpıklığın topyekûn giderilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz. Danıştay’ın bu kararı resmî ideolojinin gölgesi altında eğitim adıyla sürdürülen öğütme, yontma, biçimlendirme faaliyetinin tümüyle sorgulanmasının kapısını aralamalıdır.
Öte yandan iktidar bu kararın son tahlilde ülke çapında estirilen milliyetçi-şoven havanın bir tezahürü olduğunu ve bu kirli, bulanık atmosferin bundan sonra da bu tür dayatmaları, yetki aşımlarını, vesayetçi tutumları cesaretlendireceğini de görmelidir. Ülkede ve bölgede yaşanan birtakım kritik gelişmelere bağlı olarak politik bir tercih olarak güçlendirilen milliyetçi atmosferin sadece bu ülke insanının zihnini bulandırmakla, toplumsal yapıyı kirletmekle kalmadığı, vesayet odaklarına da güç ve cüret bahşettiği anlaşılmak zorundadır!
28 Şubat artığı cunta özlemi kuranlara buradan yeniden haykırıyoruz ki,
Meydanlarda tankların arkasına sığınarak teslim alamadıkları bu halkı soğuk mahkeme salonlarında gördükleri rüyalarla teslim alamayacaklardır.
Vesayetleri kırarak geldiğimiz bu günleri Şubat soğuklarına teslim etmeyeceğiz.
Ve tekrardan hatırlatıyoruz, Rabbimize olan ahdimizi yeniliyoruz ki;
“Bizim hayatımız, yapıp etmelerimiz ve ölümümüz Alemlerin Rabbi olan Allah içindir!..”
Selam olsun Allah’dan başkasına boyun eğmeyenlere,
Selam olsun özgürlük ve adalet şiarını yükseltenlere…