Ankara’da İbadet ve Takva Kavramları İşlendi

Ankara Özgür-Der’de Bu hafta Ramazan Yazçiçek “Hayatın İçinde İbadet ve Takva Algısı” konulu bir konferans verdi.

Yazçiçek Selamlamadan sonra bu sıcak ve kucaklayıcı mekanda konferans vermekten son derece mutlu olduğu ifadeleriyle sözüne başladı.

Hayatın içinde ibadet ve takva algısı konusun üç ana başlık altında inceleyeceğini ifade eden Yazçiçek bunların, ibadet, takva ve din olduğunu, Din Kavramını ise Hayatın içinde ifadesini karşılaması bakımından incelemek gerektiğini ifade ederek Dinin, hayat tarzı olduğunu ve hayatın tümünü kapsadığını, hayatı ilgilendiren her şeyin din kavramıyla doğrudan ilgili olduğunu, Dinin itaat etmek, boyun etmek anlamlarından yola çıkarak ibadet ve kullukla bağımsız izahının mümkün olamayacağını belirtti.

Kur’an ve Din kavramlarının birtakım yerel ve küresel paradigmalar tarafından kasıtlı olarak anlam kaybına uğratıldığını ve farklı mecralara çekildiğini hatırlatmakta fayda mülahaza ediyorum. Diyen Ramazan Yazçiçek şöyle devam etti: İbadet kavramı Kur’an-ı Kerimde türevleriyle birlikte yaklaşık 270 kez geçmektedir. Bu yoğunluk ibadetin ne denli önemli olduğunu göstermektedir. İbadet kavramı, günde yaklaşık kırk kez namazlarda tekrar ettiğimiz Fatiha suresinin de içinde de yer almaktadır.  “ Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz” şeklindeki (ABD) kavramı, ibadet ve boyun eğmenin yalnızca Allah’a yapılabileceğinin açıkça ifade edilmesi ve aynı zamanda Allah’a verilen bir söz olduğunu da hatırlatmakta yarar var.

İbadet kavramı Zemahşeri’nin en kısa bir şekilde tanımladığı gibi itaat etmek ve boyun eğmek manalarına gelmektedir. Boyun eğmek ise ancak teslim olunması gereken varlığın sadece Allah olabileceği gerçeğine delalet eder. Zira ibadet ve itaat kastı güderek yöneldiğiniz makam karşısında içinizde O’na karşı herhangi bir şüphe ve tereddüt yaşamıyorsanız o zaman yaptığınız şey gerçekten ibadettir. Zira Allah’ın dışında yönelinen hiçbir makam kendisine boyun eğenler tarafından tereddüt ve şüpheden ari değildir.

İbadette neye nasıl ibadet edileceğine ilişkin kurucu öğe tevhid dir. Tevhid ise bütün insanlığı, itikad ve düşüncede, değişim ve dönüşümünü fıtratıyla uyumlu bir şekilde sağlayan, insan ile yaratıcısı arasındaki münasebeti en doğru bir şekilde düzenleyen ilahi bir yol ve istikamet çizgisidir.

İbadet Arapçada abd fiil kökünden Kulluk anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerimde “Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi anne ve babanıza da iyi davranmazı emretti.” İsra 23. Ayet.  Bu Ayetteki vurgu Allah Azze ve Celleye nispetle ibadetin sadece kendisine has kılınması Anne ve Baba açısından ise kendilerine iyi davranılması yönünüdedir.  Bir başka ayet-i kerimede “De ki: 'Şüphesiz ben, ancak sizin gibi bir beşerim; yalnızca bana sizin ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın.” Kehf Suresi Ayet 110 Yine aynı bir mealde Bakara Suresi 21. Ayette “ Ey insanlar sizi ve sizden önceki atalarınızı da yaratan Rabbinize Kulluk edin.” Ancak bu ayetlerle beraber her gün yüz yüze bulunduğumuz ve yaklaşık kırk kere namazlarda okuduğumuz bir ayet vardır ki kulluk ile ilgili en temel ölçüleri ortaya koymak bakımından manidardır. Zira bunu kırk kez tekrar etmekte bir anlam vardır. “ İyyake N’abudu we iyyake nestaîn” Bu ayet kulluğun sadece ve sadece şeksiz ve şeriksiz Allah’a yapılacağı ile ilgili bir vurguyu içerir bununla birlikte bir sözleşme metni gibidir. Zira kul burada sadece Allaha ibadet edeceğine ve sadece ondan yardım isteyeceğine açık bir şekilde söz vermektedir.

İbadet bilerek ve isteyerek yönelmek sevgi ve saygı duyarak boyun eğmek anlamına geldiğini ifade eden Ramazan Yazçiçek sözlerini şöyle sürdürdü:  İnsanın ruhen ve bedenen rabbine yönelmiş olması anlamına da gelen ibadetin, Kur’an’ın ilk suresi olan Fatiha da yer alması ve hemen akabinde gelen bakara suresi ve devamındaki surelerde kulun nasıl davranacağına ilişkin rabbine verdiği bir sözün mahiyetini de ortaya koyması bakımından önemlidir.

İbadet sadece Rasulullah tarafından vahiyle bildirilen bir olgu değil, ondan önce gönderilen bütün peygamberler tarafından da insanlara bildirilen ilahi bir emirdir. Nitekim Nahl Suresi 16. Ayet-i Kerimede “Biz her ümmete Allah’a kulluk edin ve Tağuta kulluk etmekten kaçının diyen bir peygamber(Rasul) gönderdik.”Bu Ayet açıkça göstermektedir ki kulluk sadece Allah’a yapılır. Allah’tan başkasına değil. Zira yaratmak nasıl ki Allah’a ait ise kulluk ta sadece Allah’a ait olabilir. Bu tevhidin zorunlu şartıdır. İbadet sevgiden kaynaklı bir yönelmedir. Zira kişi sevdiğine doğru bir yönelme gösterir.  "İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah'tan başkasını O'na ortak edinir; Allah'ı sever gibi onları  severler.  İman  edenlerde  ise, Allah  sevgisi  daha  fazladır."  (2/Bakara, 165)  Bu Ayet-i Celile de göstermektedir ki insanlar sevgide ibadette itaat ve yönelişlerinde bir birine zıt iki kutupta buluna bilmektedirler. Bunlardan biri tevhid dir ki Allah’tan başka ilah ve M’abudu reddeder. Diğeri Allah’a ortak koşarak ortak kıldığı nesnelere Ulûhiyet ve Rububiyet atfederek onlara yönelir ve ta’zimde bulunur.

İkinci Kavram takvadır. Takva bilerek ve isteyerek Allah’a boyun eğmedir. Bu Tevhidin diğer bir boyutuyla “Kelimetu’taqwâ” olarak ifade edilmesidir. O halde takva ile ibadet bir birini bütünleyen ve tevhid ile manası tamamlanan iki bağlılık unsurudur.  Takva tefekkürle Kur’an Ayetleri üzerinde düşünmek ve tevhidin gereklerince hareket etmektir. Bu ise tefekkürdür, tezekkürdür ve gereklerince ibadettir. Takva davranışlarını Allah’ın razı olacağı şekilde disipline etmek Allah’ın razı olmayacağı şeylerle alakasını kesmektir. Nitekim Kur’an-ı Kerimde Yapılması emredilen şeyler olduğu gibi yapılmaması istenen şeyler de vardır. İşte bu ölçülere riayet ederek davranma biçimine kısaca takva demek mümkündür.

Din Kavramı: Dinin; hayatın içinde ifadesine mukabil geldiğini daha önce söylemiştik. Kur’an-ı Kerimde din kavramı çok geniş bir yer tutar ve bu ayetler iyice incelediğimizde din kavramının, insanların sosyal, siyasal, iktisadi, kültür, inanç ve geleneklerinde yaptıkları tercihlerle çok yakın bir ilişki içinde olduğunu görürüz. Zira din adalet, Ölçü, borç (Sorumluluk) yaşam biçimi, yöneliş ve boyun eğme gibi birçok anlamı içerdiğini görmekteyiz. Kur’an-ı Kerimde Allah’ü Teala “ Bugün size dininizi tamamladım ve size din olarak İslamı seçtim” ifadesiyle dinin bir hayat algısı ve biçimi olduğu ve insanın yaşam alanının tümünü kapsadığını bu alanlarla ilgili hükümler va’z ettiğini uyulması ve kaçınılması gereken ölçüleri koyduğunu görürüz. O halde özetlersek kişinin hayat tarzı ne ise dini odur. Ya da tersi bir ifade ile kişinin dini ne ise hayat tarzı da odur. Bu tespitle Ramazan Yazçiçek sözlerini bitirerek konferansı bitirdi.   

Haber: Yusuf Dursun

Fotoğraf: Nevzat Çetin

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi