وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ ف۪ي شِيَعِ الْاَوَّل۪ينَ ﴿١٠﴾
وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ ﴿١١﴾
“Andolsun, senden önce geçmiş topluluklara da elçiler gönderdik. Onlara herhangi bir peygamber gelmeyegörsün, mutlaka onunla alay ederlerdi.” (Hicr / 12-11)
Muhakkak ki peygamberim, Biz senden önceki ümmetlere, toplumlara da peygamberler gönderdik. O toplumlar her ne zaman ki kendilerine bir elçimiz geldi, hemen onunla alay ettiler. Onu alaya aldılar. Ona iman etmediler.
Öyleyse bilesin ki ey peygamberim, sen ilk alaya alınan, ilk yalanlanan değilsin. Senden öncekilerin tamamının kaderidir bu. Senden önceki toplumlar da kendilerinin kurtuluşu için gelmiş, kendilerinin dünyada mutlu bir hayat yaşamaları, âhirette de cennete ulaşmaları adına gelmiş elçilerini yalanladılar, alaya aldılar, dinlemediler, değer vermediler. Kendileri için açtığımız rahmet kapılarından istifade etmek istemediler. Kendileri için takdir ettiğimiz şerefle ilgilenmediler.
BASAİRUL KUR’AN
Önceki milletlerden peygamberlerini yalanlayanlar, peygamberlerinin kendilerine sunduğu mesajı nasıl karşılamışlarsa, senin milletinden yalanlayıcı günahkârlar da senin onlara sunduğun mesajı, o şekilde karşılayacaklardır. Böylece biz bu yalanlama huyunu, düşünemeyen ve gelen mesajları güzelce algılayamayan kalplerine aşılarız. Bu, onların seçkin peygamberlere yaptıkları karşı çıkışların, işledikleri suçun karşılığıdır.
Yani Allah'ın sözünün her kalbe girişi ve orada alacağı akım bir değildir. Güzel bir tohuma iyi bir yerde verilen gelişme ve büyüme, çorak yerlerde verilmediği gibi, Allah'ın sözünün de suçlu kalblerdeki yankılanmaları, temiz kalblerdeki tecellilerine benzemez. Temiz kalblere edebî bir hayatın yayılması ile girip dizilen sözünü Allah Teâlâ, suça bulaşa bulaşa mizacı bozulmuş olan suçluların çürük kalblerine mızrak saplar gibi, aksi tesir ile sokar.
FİZİLALİL KUR’AN