Nitekim onu götürdükleri ve onu kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, biz de ona (şöyle) vahyettik: "Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin." (Yusuf – 15)
Ne zaman ki onun hakkında kuyunun derinliklerine atma karar verdiler. Biz de vahy ettik Yusuf’a kuyunun derinliklerinde. Andolsun ki kendileri habersizken bu yaptıklarını onlara haber vereceksin. Bizim Yusuf’u seçtiğimizi, Yusuf’a değer verdiğimizi bilmiyorlardı onlar. Onlar bir gün bu kuyunun seni nerelere taşıyacağını, karşılarına nasıl bir konumda çıkacağını bilmiyorlardı. Seni kuyuya atma cürümünün karşılığında başlarına nelerin geleceğini bilmiyorlardı. Bir gün gelecek Yusuf haber verecek onlara niçin oraya attıklarını. Evet bunlar ileride başlarına gelecekti, ama şu anda onlar bundan habersizdiler. Attılar kuyuya ve artık kurtuldular Yusuf’tan. Kurtuldular babalarının Yusuf’a meylinden. Artık babaları tüm sevgisini kendilerine yönlendirecek.
BASAİRUL KUR’AN
Şu an Hz. Yusuf’u yanlarına alıp götürmüş bulunmaktalar. İşte, iğrenç komplolarını gerçekleştirmek üzereler. Allah, tam bu sırada, korku içerisindeki küçük Yusuf’a, bunun geçici bir sıkıntı olacağını, hayatına mal olmayacağını, daha sonra kardeşlerini bu tutumlarını tanımayacakları bir anda hatırlatma olanağına kavuşacağını vahyediyor.
Hz. Yusuf’u kuyunun derinliklerine bırakma noktasında hepsi görüş birliğine varmış bulunuyordu. Böylelikle, ondan kurtulmuş olacaklardı. Bu ölümcül korkuyla burun buruna gelen Hz. Yusuf’un o sıkıntılı, o çetin anda ne bir kurtarıcısı vardı, ne de bir destekçisi… Güçlü olan on kişinin karşısında, küçük bir çocuk olarak tek başına ve yapayalnızdı… İşte, korku ve karamsarlık içinde kalmış Yusuf’un imdadına, tam bu sırada yüce Allah yetişiyor. Ona kurtulacağını, yaşayacağını ve bir gün kendisine karşı bu iğrençliği yapan kardeşleriyle yüzyüze geleceğini vahyediyor. Üstelik o an onlar, karşılarındaki kişinin bir zamanlar küçücük bir çocukken kuyunun derinliklerine bırakıp gittikleri Yusuf olduğunun farkına bile varamayacaklardır.
Arapça "onlar anlamazlar" ibaresi yaklaşık olarak üç anlama gelebilir:
a) Biz Yusuf'a ihsanda bulunuyorduk fakat kardeşleri ona vahyedilmekte olduğunu anlamıyorlardı.
b) Bilesin ki, onlar bu günahı senin birgün böyle bir duruma ulaşabileceğini hayallerinden bile geçirmedikleri için işlediler.
c) Bugün günahı işliyorlar ama yarın başlarına neyin geleceğini bilmiyorlar.
FİZİLALİL KUR’AN