Yavuz Bahadıroğlu’nun Yeni Akit’te yayımlanan konuyla alakalı yazısı (23 Ekim 2018) şöyle:
“Andımız” Var ya, “Andımız”!
Bugünlerde tartışılan “Öğrenci Andı” var ya, bazıları Atatürk yazdı zannediyor ve bu yüzden “dokunulmazlar” listesine koyuyor.
Malum: Atatürk icraatlarına dokunan yanar!
Ama “Öğrenci Andı”nın Atatürk’le ilgisi yok. En azından o yazmadı. Bu metni yazan ve 23 Nisan 1933′te okullarda okutan dönemin Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’tir (Mustafa Reşit Baydur)…
Muhtemelen, o dönemde faşizmle yönetilen Hitler Almanyasından, Mussolini İtalyasından veya Stalin Rusyasından etkilenmiştir. Çünkü bu tür serenatlar, o tarihlerde, “tek tip insan” yetiştirmek isteyen faşist ve komünist sistemlerde yaygın olarak kullanılıyordu.
Kendisi Rodos doğumludur (1893). İzmir’deki St. Jean Babtiste Kolleji’nden sonra Tıp Fakültesini bitirip doktor olmuş, uzun süre Aydın milletvekilliği yapmış, 19 Eylül 1932 ile 13 Ağustos 1933 arasında da Milli Eğitim Bakanlığını üstlenmiştir. Ayrıca Mübadele Komisyonu delegesi, Ankara İstiklal Mahkemesiüyesi, Türk Ocakları Merkez Heyeti Başkan Vekili, Türk Tarihi Tetkik Encümeni Genel Sekreteri, Türk Tarih Kurumu Genel Sekreteri, CHP GYK Üyesi ve Halkevleri kurucu üyesidir.
Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hz. Muhammed’in (hepsine selam olsun) Türk olduğunu iddia edecek kadar “uçuk ırkçı”dır!
“Öğrenci andı”nın nasıl çıktığını Prof. Afet İnan şöyle anlatıyor: “1933 yılının 23 Nisan Çocuk Bayramı idi. O, heyecanla Çankaya Köşkü›ne geldiği vakit, Atatürk›ün yanında bana bir kâğıt uzattı ve şunları anlatmaya başladı. ‘Sabahleyin ilk bayramlaşmayı kızlarımla yaptım. Onlara bir şeyler söylemek istediğim vakit, bir and meydana çıktı. İşte Cumhuriyetimizin 23 Nisan çocuklarına armağanı’ dedi…” (Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s. 213).
Kendi çocukları için yazdığı bu metnin, bütün öğrenciler tarafından her sabah topluca okunmasını, Milli Eğitim Bakanlığı (1933) sırasında yayınladığı bir genelge ile sağladı. 1972 ve 1997 yıllarında metinde bazı değişikler yapıldı. Nihayet 2013’te kaldırıldı.
Büyük Osmanlı İmparatorluğu’nun farklı etnik kökenlerden gelen çocuklarını her sabah “Türk’üm” diye bağırtmak anlamsız bulunmuştu. Ayrıca, Türk kökenlilerin, kendi köklerinden kuşku duyuyormuş gibi, “Türküm” diye bağırması da son derece anlamsızdı!
Yine de yeni rejimin “tek tip insan” yetiştirme amacına “hizmet” edeceği düşünülmüş olmalıydı.
Cumhuriyetin ilk yıllarında “ihtiyaç” duyulan bu anlayış, çok partili demokratik sisteme geçildikten sonra büyük ölçüde değişecek, ancak “and”, Atatürkdevrinden kalma olduğu için kimse dokunmaya cesaret edemeyecekti. Böylece tarih 2013’e gelecek, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, “Andımız olarak bilinen metnin yazarı Reşit Galip insanları kafataslarına göre sınıflandırıyordu” diyerek kaldıracaktı. Fakat Danıştay,“Hayır!” diyecekti, “bu metin Anayasadaki ilkelere uygundur!”
İyice anlaşıldı mı? Ne zaman tek parti döneminin tortuları temizlenmeye çalışılsa, karşımıza anayasa çıkıyor.
Ezanın, tekbirin ve Kur’an’ın Türkçe okunmasını gündeme getiren ve ilk Türkçe ezan çevirisini yapan da meşhur “Öğrenci Andı” yazarı Reşit Galip’tir diyerek konuyu “şimdilik” kapatmış olalım.