Andımız Dayatması Ne Zaman Son Bulacak?

Körpecik Çocuklara yapılan içi boş adanmalar ve insan onuruna aykırı inkârlarla süslenmiş ‘Andımız’ işkencesi bu yılda sürecek mi?

Türküm, doğruyum, çalışkanım

Ey Büyük Atatürk!

Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe,

Durmadan yürüyeceğime ant içerim!

Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.

“Ne mutlu Türküm diyene!”

Yeni bir eğitim öğretim döneminin başlamasıyla Türkiye’de ilköğretim çağındaki çocuklara yönelik kronikleşen Andımız’ın bu dönemde de okunacak olması bir insanlık adına utanç tablosudur.

İlkel hamasetin ve kişi (Atatürk) tapıcılığının en bariz örneklerinin sergilendiği bir zırvalığı çocuklara her sabah devlet zoruyla milli bir yemin olarak okutan anlayış daha ne kadar hüküm sürecek?

Sarhoş bir adamın (Reşit Galip) kaleme aldığı şiir, neden halen milli bir yemin olarak günahsız yavruların dilinde varlığını idame ettirmektedir?

Andımız’ın Hikâyesi

İçeriği kadar hikâyesi de berbat olan bu ‘Milli And’ (!)  Atatürk tarafından sofradan kovulan Reşit Galip’in affedilmek için Ata’sına yazdığı yaltaklanma metni olmaktan öte hiçbir anlam taşımamaktadır.

Kimdir bu Reşit Galip?

Reşit Galip, Tıbbiye’yi bitirdikten sonra çeşitli görevlerde bulunmuş Rodos göçmeni bir aileden gelmektedir.

1923 yılında M. Kemal’in Mersin ziyaretinde yaptığı olağanüstü abartılı konuşma kendisine milletvekilliği ve İstiklal Mahkemesi üyeliği gibi mevkilerin de kapısını açmıştı.

O konuşmada Reşit Galip Ata’sına hitaben ‘Muhterem Gazi, sen yalnızca bu milletin bir kahramanı değilsin, sen bunlardan çok daha büyüksün.’ diye sesleniyordu.

Sofra çevresinde mekan tutan tipik dalkavuklardan olan Reşit Galip bir gece sofrada bulunan Maarif (Milli Eğitim) vekili (Bakanı) Esat Sagay’la çetin bir kavgaya tutuşur.

Esat Sagay’ın Dolmabahçe sarayında (sofrada) yaptığı işleri anlatırken kız öğrencileri daha sıkı bir nizama tabi tutacağını, kısa etek, kısa çorap, kısa kol giymelerini yasak edeceğini öğrencileri biraz daha kapalı duruma koyacağını söylemesi’ Reşit Galip’in tepkisini çeker. Bu icraatın gericilik olduğunu Türk kadınının artık bu durumda yaşayamayacağını söyleyen Reşit Galip kadın meselesinin Gazi İnkılaplarının en ehemmiyetlisi olduğunu beyan ederek itirazda bulunur.

Meselenin uzamasını istemeyen Mustafa Kemal, Reşit Galip’in ısrarları sürünce kendisini sofradan kovar. Burası halkın sofrası Allah gelse beni bu sofradan kaldıramaz diyerek sofradan kalkmak istemeyen Reşit galip ve M. Kemal’in bu olayla birlikte arası açılır.1

Bu hadiselerin yaşandığı dönem olan 1933 yılında, ceberut yönetime ve başındaki diktatöre ters düşmenin bedeli tüm imkânlardan mahrum olmak demektir. Bu durumun farkında olan Reşit Galip, hemen bir mektup kaleme alır ve Atatürk’e özrünü şu sözlerle ifade eder:

"Yüce, büyük Paşam, siz insanların ruhunu, fikrini açık bir sayfa gibi okursunuz. Size, tapınırcasına bir iman, sevgi ve saygı ile bağlı olduğumu, teveccüh ve itimadınızı hayatımın kıymeti ölçülmez mazhariyeti saydığımı bilirsiniz. Kusur ve kabahatimin çok büyük olduğunu biliyorum. Onun affı ancak sizden istenebilir. Çünkü siz, af ile ders ve ceza vermek mertebelerinden çok daha yükseklerdesiniz. Sizi üzmüş olmak ıstırabının dayanılmaz acısını bütün şiddetiyle çektim. Ellerinizi bin kere öperek affınızı dilerim."2

Gazisine yaranmak için bu mektupla da yetinmeyen Reşit Galip’in Andımızı yazdığı günü Afet İnan 'Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler' isimli eserinde şöyle anlatıyor.

“1933 yılının 23 Nisan Çocuk Bayramı idi. O, heyecanla Çankaya Köşkü’ne geldiği vakit, Atatürk’ün yanında bana bir kâğıt uzattı ve şunları anlatmaya başladı. ‘Sabahleyin ilk bayramlaşmayı kızlarımla yaptım. Onlara bir şeyler söylemek istediğim vakit, bu and meydana çıktı. İşte Cumhuriyetimizin 23 Nisan çocuklarına armağanı’ dedi…”

İşte Reşit Galip’in Gazi’sine beğendirdiği bu yaranma metni okullarda mecburi olarak okutturulmaya devam ediliyor. 1933 yılında Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip İmzası taşıyan bir genelgeyle yasalaşan ve körpecik beyinlere reva görülen bu işkence 80 yıl sonrada ısrarla sürdürülmekte.

Zorunlu eğitimin inatla yalana zorladığı Arap, Kürt, Arnavut, Çerkes, Ermeni vs. milletlerden körpecik çocuklar, “Türküm, Doğruyum, Çalışkanım” gibi daha başından itibaren bir sürü yalanı her gün okumaya mahkûm durumdadır. Bunca zamandır devam ettirilen bu uygulama sadist bir ruh halinden ilham alarak bugüne değin sürdürüldü. Merak edilen ise daha ne kadar devam edeceği.

_____________________

1- (Anlatan Hasan Cemil Çambel, Ahmet Şevket Elman, Dr. Reşit Galip, ikinci kitap, Ankara, 1954, s.f 238 )

2- (Yener Oruç, Atatürk'ün "Fikir Fedaisi" Dr. Reşit Galip", Gürer Yayınları, İstanbul, 2007)

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!