Ancak 2013’te Seçilme Hakkı Kazananların Anıtkabir Ziyareti

"Seçme ve seçilme hakkını kadınlara bahşeden" Atatürk'ün mezarı Anıtkabir'e teşekkür ziyaretleri yapıldı. Ziyarete gidenler arasında başörtülü vekiller de vardı. Oysa o vekiller 84 değil sadece 5 yıl önce yani 2013'te seçilme hakkına kavuşabilmişti.

Halime Kökçe, Star gazetesindeki “Başörtülülerin laiklikle imtihanı” başlıklı yazısında Kemalistlerin yasakları sonrasında ancak 2013’te ancak seçilme hakkına ulaşabilen başörtülülerin anıtkabir ziyaretlerini yorumlamış:

Hala başörtüsünü konuşmak zorunda kalmamız ne acıklı ve hastalıklı bir durum... 

Geçen hafta "Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 84. yılı" dolayısıyla türlü etkinlikler yapıldı. "Seçme ve seçilme hakkını kadınlara bahşeden" Atatürk'ün mezarı Anıtkabir'e teşekkür ziyaretleri yapıldı. Ziyarete gidenler arasında başörtülü vekiller de vardı. Oysa o vekiller 84 değil sadece 5 yıl önce yani 2013'te seçilme hakkına kavuşabilmişti. Başörtülü olduğu için Merve Kavakçı'yı Meclis'ten haddini bildirerek kovanlar da Anıtkabir'e koşmuştu; başörtülülere geçit vermedikleri için Atatürk'ten aferin almaya...    

***   

Seçme tamam da seçilme hakkını bizler ancak 2013'te, AK Parti iktidarının 11. senesinde alabildik denilmemesi, yasakçıları kendi utançları ile baş başa bırakma nezaketi mi, yoksa yeniden müstahak olacağımız şeyler için kendi kendimizi kandırmamız mı? 

Bu sistematik yasağın savunucusu olup da bugün temel haklar bahsini yerli yerine oturtabilmişler için taaccüp, arınma vesilesidir. Yok Mine Kırıkkanat gibi eline fırsat geçse yeniden ikna odaları kuracak, belki ona bile gerek duymadan başörtülüleri toplama kamplarına kaldıracak olanlar için ise unutmak-unutturmak en büyük iyiliktir. 

Başörtüsü yasağının gazete manşetleriyle savunulduğu, okula, devlet dairelerine öğrenci ya da kamu personeli olarak girememenin yanında neredeyse hastaneye hasta, mahkemeye davalı olarak dahi gidilemeyecek günlere gelmiştik, unutanlar için hatırlatalım... 

Bu ayıbın sahipleri cezalandırılmalı ömür boyu utanmaları gerekirken fırsat bulunca baş göstermekten çekinmiyorlar.   

*** 

Tartışma bir türlü bitmiyor dedik ya, son olarak Halkın Kurtuluşu Partisince "Türk Silahlı Kuvvetler personeline başörtüsü serbestisi getiren düzenlemenin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle" açılan davada, Danıştay savcısının, "laiklik ilkesine aykırıdır" şeklindeki düşüncesi ve Anayasa Mahkemesi’nin "Laiklik başörtüsü özgürlüğünün güvencesidir" kararıyla gündeme geldi. 

Danıştay'a 2016-2017 yıllarında ortaöğretimde ve kamu görevinde başörtüsünün serbest olmasıyla ilgili yine kimi parti, TSK, kişi ve STK'larca davalar açıldı. Danıştay ise başörtüsüne ilişkin düzenlemelerde, "laiklik ilkesi ile temel hak ve hürriyetlerin kullanılması konusunda bir orantısızlık, kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmadığı" yönünde kararlar verdi. 

Buna rağmen, "Din ve vicdan hürriyetinden bahisle dinsel mensubiyetleri öne çıkartan kıyafetlerin kamusal alanda kullanılmasının Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan 'laiklik ilkesi'ne aykırı olduğu” görüşünü savunanlar hiçbir zaman pes etmedi. 

En son, Anayasa Mahkemesi, başörtüsü yasağından dolayı üniversiteden ilişiği kesilen bir öğrencinin, aldığı bursları iade etmek zorunda kalmasının din özgürlüğü ve eğitim hakkının ihlali olduğu gerekçesiyle yaptığı başvuruyu değerlendirdi ve "Laik bir siyasal sistemde, dini konulardaki bireysel tercihler ve bunların şekillendirdiği yaşam tarzı devletin müdahalesi dışında, ancak koruması altındadır. Bu anlamda laiklik ilkesi din özgürlüğünün güvencesidir" şeklinde bir içtihat oluşturdu. 

Görülen o ki yasakçıların da yasağa karşı olanların da dayanağı laiklik. Başörtülüler için laiklik bir imtihana dönüştü. AYM Türkiye'deki en üst ve bağlayıcı kurum olmasına rağmen kararın yarın bir gün yine laikliğe dayandırılarak tersine çevrilmeyeceğinin garantisi yok. 

Haliyle son çare olarak, din ve vicdan özgürlüğünün gereği olarak başörtüsü takma hakkının Anayasa ile güvenceye alınması akla geliyor. Oysa temel hak ve özgürlükler hiçbir şekilde sınırlandırılamayacağından serbestiyetlerinin zikredilmesi de söz konusu olmamalıdır. 

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!