Yasin Aktay’ın Yeni Şafak’ta yayımlanan konuyla alakalı yazısı ( 20 Mart 2019) şöyle:
Mısır’da Sisi’nin “Ebedi Başkan” Olma Girişimi
Askeri darbenin her geçen gün istibdadını daha da arttırmakta olduğu Mısır bugünlerde yeni bir anayasa değişikliği sürecinden geçiyor. Cümleyi “anayasa değişikliği tartışmaları” diye tamamlamayı isterdim, ama Mısır’da Sisi tarafından kararı verilmiş bulunan bir konunun tartışılması söz konusu değil. Parlamentodan Anayasa Mahkemesi’ne kadar, açık kalmış medyasından seçim kurullarına kadar herkesin gereğini yaptığı, yani formaliteleri tamamladığı bir süreç işliyor.
Gündemdeki anayasa değişiklikleri mevcut durumda sadece iki dönem ve 4’er yıl olarak sınırlanmış olan Cumhurbaşkanlığı için üç kez ve 6’şar yıl süresinin önünü açıyor. Üstelik uygulamayı mevcut Cumhurbaşkanlığı süresine de uygulayarak böylece Sisi’nin mevcut süresini iki yıl uzatıp bundan sonraki iki dönem de aday olma hakkı tanıyarak, 2034’e kadar Başkanlıkta kalma imkanı veriyor.
Yeni anayasa değişiklikleri aynı zamanda Mısır ordusuna ilk defa bütün açıklığıyla anayasayı ve ülkenin istikrarını gerektiğinde korumak üzere yetki tanıyor. Gerçi bu yetki 1952 yılından beri fiilen zaten var, ama şimdiye kadar anayasal bir temele dayanmıyordu. Böylece ordunun binbir türlü cürüm işleyerek yaptığı darbelerden dolayı ortaya çıkan cinayetler, faili meçhuller ve işkencelerden dolayı hiçbir şekilde yargılanamadığı bir mutlak iktidarın anayasal zemini iyice pekiştirilmiş oluyor.
Darbeyi gerçekleştirdiği andan beri ülkesi her geçen gün daha büyük bir ekonomik, sosyal ve siyasi krizin içine gark olmakta olan Mısır’da bu durumun sorumlularının kendi iktidarlarını daha da kalıcı hale getirme konusunda ortaya koyduğu bu gayretkeşlik Mısır’ın özgürlüğe susamış halkı için nefes alacak azıcık bir alan kalmışsa onu da kapatmaya dönük trajik bir adım.
Geçtiğimiz yıl içinde yapılan son başkanlık seçimlerine gidilirken Sisi’ye karşı adaylığını açıklayan, adaylığı konuşulan veya aday olma ihtimali görülen bütün isimler, makamlarına, şöhretlerine ve konumlarına bakılmaksızın tutuklanmışlardı.
O isimlerden biri Mursi’ye karşı da aday olan Ahmet Şefik Dubai merkezli bir entrika ile geri çekilmeye zorlanmıştı. Yine normal bir seçimde kazanmasına kesin gözüyle bakılan eski Genelkurmay Başkanı Sami Annan adaylığını ilan ettikten bir gün sonra tutuklandı. Hemen sonra eski Devlet Denetleme Kurulu Başkanı Hişam Cenine aday olarak telaffuz edilmeye başlandıktan sonra bıçaklı saldırıya maruz kaldı. O da bu saldırıdan dolayı güvenlik güçlerini sorumlu tuttuğu için tutuklandı. Sonra aday olma ihtimali olan ve olduğu taktirde bu ortamda yine kazanma ihtimali kesinleşen Ebulfütuh Abdulmünim El Cezire’de Sisi’yi eleştirdiği için tutuklandı.
Böylece Sisi, seçimlere tek başına katılmış oldu. Haa, karşısında seçimin formel şartı yerine gelsin diye bizzat kendisinin aday gösterdiği ve adaylık açıklamasında insanların yanlış yapıp kendisine oy vermemesini, kendisinin de Sisi’ye oy vereceğini açıklayan biri vardı: Musa Mustafa Sisi. Seçim sonuçları tahmin edildiği gibi yüzde 99’lara dayanan bir rakamla Sisi’nin zaferiyle sonuçlanmıştı.
Şimdi Sisi, bu şekilde sonuç alabildiği seçim sandıklarını bu anayasa değişikliği için de kuruyor ve aynı neticeyi almasına kimse bir engel görmüyor. Sisi’ye engel olabilecek tek şey, belki uluslararası toplumun bu maskaralığa karşı ses çıkarması olabilir. Ama o uluslararası toplumdan bir şey beklenemeyeceğini yeterince gördük. İdamın tartışmasına bile tahammül edemediğini bildiğimiz AB liderleri daha geçtiğimiz ay içinde Sisi’nin hukuksuzca, işkence altında alınmış ifadelerine dayanarak, katleder gibi 9 kişiyi idam ettiği günlerde onu cesaretlendirir gibi Şarmelşeyh’te onunla mutlu bir poz vermiş onu adeta bu katliamları dolayısıyla kutlamıştı.
Zaten Sisi’nin bu değişiklikleri yapmaya cesaret edebilmesinin bir sebebi de bugünkü dünya konjonktürünün kendisine bu fırsatı bugün için yeterince sağladığını düşünmesi. İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İslam ve Küresel İlişkiler Merkezi’nde “Mısır’daki Yeni Anayasal Değişiklikler: Sebep ve Sonuçları” başlığı altında düzenlenen ve benim de konuşmacı olarak katıldığım panelde cevabı aranan sorulardan biri de buydu: Sisi, daha önce defalarca böyle bir şeyi asla istemeyeceği, yani özellikle başkanlık süresinin uzatılması yönünde bir anayasa değişikliğine gitmeyeceğini taahhüt etmiş olduğu halde neden bugün böyle bir şeye girişiyor? Bu zamanlamanın bir anlamı var mı?
Mısır’ın liberal Devrimin Yarını Partisi (Ghad el Savra) Genel Başkanı Eymen Nur, benim de katıldığım panelde bu konuda çok çarpıcı bir cevabı vardı:
“Sisi, darbesinde de, bütün hukuksuz uygulamalarında da, insan hakları ihlallerinde de sırtını dayadığı Muhammed b. Selman, Muhammed b. Zayid ve Trump’a güveniyor. Ancak bugünlerde özellikle ABD’de Trump’ın, Suudi Arabistan’da da MBS’in yaşamakta oldukları sıkıntılardan dolayı bir geleceğinin olmadığını düşünüyor. Onlar iktidardan uzaklaşmadan önce kendisini telaşla garanti altına almak istiyor. Açıkçası, başkanlık süresinin bitmesiyle birlikte bütün yaptıklarının hesabının sorulacağından korkuyor. Bu hesabı vermemek için kendi iktidarını her şeye rağmen kalıcı hale getirmekten başka bir yol görmüyor.”
Anayasa bir toplumsal sözleşmedir. Ancak Mısır’daki anayasa yapım veya değiştirme sürecinde toplum tamamen devre dışı.Yapılan değişikliklerin halkın yararını sağlamak gibi bir amacı hiç yok. Bütün amaç halihazırda ülkeye musallat olmuş istibdadın kendini koruması ve hükmünü kalıcı hale getirmesi.
Firavun’un ülkesinde tarih tekerrür ediyor ve kendisini her şeyin üzerinde gören başkan, mevcut konumuyla beşerin sınırlarına dayanmış, biraz daha ötedeki tanrısal konumu talep ediyor.
Mısır tarihi ise tam da bu tanrısal konuma talip olan Firavunların Musa’yla da tanışmalarının mukadder olduğu bir tarihtir.