Anayasa tartışması

Abdurrahman Dilipak

Emekli generaller, emekli yüksek yargı mensupları, bir düzine adam. Baykal'ı da katın bunlara. Hiç biri hukuktan söz etmiyor, demokrasi ve insan haklarını ağızlarına almıyorlar. Güya rejim müdafası yapıyorlar..

Anayasa değişikliği diyince değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen yasalar, rejim, cumhuriyetin temel ilkeleri gibi birtakım şeyler söylüyorlar..

Cumhuriyetin temel ilkeleri diye, laikliği kasdediyorlar. Yoksa artık şapka devrimini, bey, efendi, hacı, hoca demeyi yasaklayan yasaları kasdetmiyorlar..

Laikliği din-devlet ayrılığı gibi anlıyorlar. Mesela Diyanet'in bu yapıdaki yerini, devletin dini vakıflara el koymuş olmasını filan hiç konuşmuyorlar.. Hilafetin mana ve mefhum olarak Büyük Millet Meclisi'nin şahsı manevisinde mündemiç olduğu konusuna hiç girmiyorlar..

6 ok'dan da fazla söz eden yok.. Ne yani, inkılabçılığı mı savunacaklar, 19.YY sonlarına doğru, faşizmden, komünizmden o zamanın moda siyasi akımlarından etkilenen kavram ve kurumları çağdaşlık sanan ve değişime direnen, muhafazakar insanlar nasıl inkılabçılığı savunabilir.. Cumhuriyeti savunduklarını söylüyorlar ama demokrasiden söz etmiyorlar mesela. Öyle ya “Liberalizm Türkiye'ye Galata'yı, demokrasi irticayı getirir” değil mi? Onlar Musolini'nin kara gömleklilerine hayran. Onlar İtalya'yı Latin geriliğinden kurtaran Musolini'nin terbiye diktatörlüğüne hayran. Onun için Hitler'in sözünü 10. Yıl albümüne en başa aldılar..

Herhalde devletçiliği savunacak halleri yok. Milliyetçilik de havada kalıyor.. Halkçılık, ulusalcılığın yerine geçer, cumhuriyetçilik yerine demokratikleşme öne çıkar diye korkuyorlar..

Hem bunlar nasıl halkçı olabilirler ki, ulusçuluk, devleti kuran sosyolojik bir adrese gönderme yapar. Bu adamlar, Türk ulusçuluğunun temelinde dini mübini İslâm olduğunu bilmez gözükürler. Okusalar, ilk meclisin nasıl açıldığını, şimdilerde irtica bayrağı diye damgaladıkları Kelime-i Tevhid bayrağının meclisin kapısında asılı olduğunu bilseler böyle konuşmazlar belki. Onun içindir ki, hilafet mana ve mefhum olarak meclisin manası içinde mündemiçtir. Lozan'da da bu böyledir, Kurtuluş savaşında da, ilk meclisin açılışında da. Azınlık denilen kesim gayrimüslim kesimdir..

Halkçılık, çoğulculuk, şeffaflık, katılımcılık, hürriyet birilerinin dudağını yakıyor olsa gerek. Belki de onun için bu kelimeleri telaffuz etmiyorlar.

Onun için çetelerin üzerine, kayıtdışı siyasetin üzerine gitmiyorlar..

Savundukları anayasa, 5 generalin masa başında hazırlayıp, topluma dayattığı bir metin. Darbe anayasası yani.. Bir hukuk ayıbı. Hukuk cellatlarının başımıza bela ettiği bir metin. Değiştirile değiştirile kuşa döndü ama hâlâ sorun olmaya devam ediyor.. Bugün o anayasayı artık, o anayasayı yapanlar bile savunmuyor.. Ama adına kanun adamı denen birileri, hukukun temel ilkelerini, evrensel hukuku, devletin, anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyet temeli sayılan değerleri hiçe sayarak, halkın değerlerine karşı meydan okuyup, onların kanları ve gözyaşları üzerine ahkam kesebiliyorlar. Darbe kışkırtıcılığı, iç savaş tahrikçiliği yapabiliyorlar.

Utanılacak bir durum..

En son eski bir askeri savcı olan Baki Tuğ da döneminde yaşanan şeylerden bir kısmını söyledi. Devamını devlet sırrı diye kapattı. Tuğ’un açıklamalarını gazeteler “Eski savcıdan şok ifşaat: 9 Mart cuntası, 3 milyon kişiyi öldürecekti” diye verdi.. 28 Şubat'ta da bunlar bunu planladı, bugün de planlıyorlar.. Hani “Kaos iyidir” ya! Yargıtay eski Başsavcısı Vural Savaş'ın açıklamalarını okumuşsunuzdur. Ne diyor Savaş, "Dünyada liberal çok uluslu şirketlerin politikaları doğrultusunda liberal potlitikaları uygulayan az gelişmiş ülkeler ve kişiler yalnızca onların uşaklığını yapmaktalar. Şu anda AKP'yi destekleyenler aynı zamanda PKK'yı da desteklemekte. Onlar için AKP, PKK yok, onlar için tek düşman hâlâ Kemalizmdir."

Daha kısa süre önce Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve gazeteci-yazar Murat Belge, yazmıştı. Belge, Ergenekon örgütünün 2009 darbe planını deşifre etmiş ve: "Kıyamet gibi kan akacaktı. Yasin Hayaller, O.S.'ler kapıyı kırıp, içeride kim varsa temizleyecekti. Sonra ordu durduruncaya kadar asıl istenmeyen unsurlar temizlenmiş olacaktı" dememiş mi idi?

1969 Mayıs'ında üniversitelerdeki öğrenci olaylarının merkezinde yer alan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin sol görüşlü talebe cemiyeti başkanı Erdal Yavuz, muvazzaf albayların, Anıtkabir'e yürüyenlere darbe gerekçesi olsun diye ateş açılacağını kendisine bildirdiklerini açıklamadı mı?

Korku dağları tutmuş.. Kimse konuşamıyor.. İyi bir bahaneleri var: Devlet sırrı! Peki ne zamana kadar?. Buna kim karar veriyor? Devlette keyfilik olur mu?

Bakar mısınız neler oluyor memlekette. Danıştay, Anayasa Maddesini askıya alıyor, bir kararı ile.. Hani, doğru-yanlış o ayrı mesele de, duruma bakar mısınız, Yüksek yargıçlar kalkıp, 5 generalin topluma dayattığı Anayasayı sahipleniyor ve “%98’le de gelseniz değiştiremezsiniz” diyorlar.. Hani değiştirilmesini teklif dahi edilmesi yasaklanan kanunu uygulayın, onu da uygulayamazlar. Ne yani savcılar kasket mi giyecekler sokakta!

Tabii biz bunları tartışırken Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi de kalkıp, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK’ya karşı gerçekleştirdiği sınır ötesi harekâta tepki olarak Kuzey Irak'taki Türk üslerini kapatma kararı alıyor.. Demek ki orada üssümüz varmış! Peki resmi kayıtlarda bir şey var mı bu konuda? Üs mü, tesis mi?

Memleketin haline bakar mısınız?

Allah encamımızı hayreyleye..

Bir köşe yazsısından dolayı 312 generalin birleşip dava açtığı bir ülkede, darbecilerin sokakta kaç kişi öldürecekleri üzerine planlar kurarken, kimsenin sesinin çıkmaması garip değil mi?

En büyük terör darbe olsa gerek. Hangi terörist 3 milyon kişinin ölümü üzerine plan yapabilir ki, darbecilerden başka!

Selâm ve dua ile..

 Vakit