Bugün, Cumhuriyet Bayramı kutlanıyor. Ne yapalım; ilkokul çocukları gibi, şimdi kalkıp Cumhuriyet’i mi tanımlayalım! Herkes biliyor, “Cumhuriyet ne demek”!
Veya biliyor görünüyor!
Kelime, halk anlamındaki “cumhur”dan türetilmiş.
Halk kelimesinden türetilen bir kelimenin, daha ne tanımını yapacağız ki?
Halkın önemsendiği, ön planda olduğu bir yönetim şekli işte.
Dikkat buyrun,Anayasa Mahkemesi’nin, Yargıtay’ın, Danıştay’ın, şunun bunun değil.
Laikliğin falan da değil..
Halkın önemsendiği!..
Son bir hafta içinde sürekli tekrarlanan bir kavram olan “laikliğe öncelik verilen” değil, “halka öncelik verilen” bir sistem..
Evet; tam da, Anayasa Mahkemesi’nin iki tartışmalı kararının gerekçesinin açıklanmasından bir hafta sonra, Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak, uygulamadaki çelişkileri, daha net olarak gözlerimizin önüne serdi.
Anayasa Mahkemesi, “Halk-malk ne ki? 411 milletvekili de ne imiş? Anayasa’nın başlangıcında yazılı olan temel kurallar var. Bu kurallara hiç kimse, halk dahil hiç kimse dokunamaz” diyor.
Biz kalkmışız, Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyoruz!
Ne büyük çelişki değil mi?
Merak ediyorum, Anayasa Mahkemesi üyeleri, Cumhuriyet Bayramı’nı gerçekten kutluyorlar mı?
Bu bayramın önemini gerçekten kabul ediyorlar mı?
Mesela düşünüyorlar mı, “Niye bu ülkede laiklik bayramı yok da, Cumhuriyet Bayramı var?” Öyle ya; bu ülke için önemli olan “halk” değil, “laiklik” ise, laiklik bayramı olmalı değil miydi?.
Herkesin, Cumhuriyet’in bayramını değil, laikliğin bayramını kutlaması gerekmez miydi? Ama böyle bir bayram yok.
Tam aksine, halkın karşısına dikilen “laiklik” kavramının kutsanacağı bayram yerine, “halk”ın kutsandığı bayram var:Cumhuriyet Bayramı..
Anayasa Mahkemesi bu bayramı nereye oturtuyor?
Anlamını nasıl izah ediyor?
Eğer bir ülkede, halkın temsilcilerinin değiştiremeyeceği bazı kurallar varsa, o ülkede Cumhuriyet Bayramı nasıl kutlanır?
Kutlanırsa, bu ikiyüzlülük olmaz mı?
Evet; merak ediyorum, Anayasa Mahkemesi üyeleri, bu çok sıradan soruları, kendi kafalarında sorguluyorlar mı?
Yoksa, “Kimse bir şey anlamaz. Halka karşı şirin görünmek gerekir.Onun için Cumhuriyet Bayramı kutlanılır. Ama sonrasında da, halkın önüne ‘laiklik’ çıkartılır. Temel kurallar çıkartılır. Kuruluş felsefesi çıkartılır. Kurucu iktidar çıkartılır. Kafalar karıştırılıp, yönetim fiilen bir avuç egemenin eline teslim edilir” diye mi düşünüyorlar?
Çok basit bir olay aslında bu..
Bir ülkede, ya Cumhuriyet Bayramı diye bir bayram olmaz..
Ya da; halkın önüne, halkın kabul etmediği, halkın çoğunluğunun reddettiği dayatmalar konulmaz..
Türban konusunda, halkın % 70’ini temsil eden 411 milletvekili, “yasak olmasın” dedi mi?
Dedi..
Buna 9 kişilik Anayasa Mahkemesi’nin, ne hakkı var karşı çıkmaya?
“Cumhuriyet yönetimi” kavramı bağlamında soruyorum, ne hakkı var?
“Cumhuriyet ile değil, yargıçlar diktatoryası ile yönetiliyoruz” dersiniz, anlarım.
“Yönetim, hakimlerde imiş” derim..
Ama, hem Cumhuriyet deyip, hem de halkın kabul ettiği bir değişikliğin uygulamaya sokulmamasını nasıl izah edeceğiz?
Buyursun, kim izah edecekse etsin..
Önce bu izah edilsin, ondan sonra bayram kutlansın..
Buyurun Anayasa Mahkemesi’nin sayın üyeleri.... “Cumhuriyet” ile, “Cumhurun istediği uygulamanın hayata geçirilememesi”ndeki çelişkiyi bir izah edin..
Edebiliyorsanız eğer!
VAKİT