Yüksek Seçim Kurulu, medyanın rehberliği ile öyle kararlara imza atıyor ki, artık bizim de bu kuruldan beklentilerimiz (!) artmaya başladı..
Muhtaç insanlara devletin yapacağı yardımı, medya “seçim yatırımı” olarak gösterdi diye, suç duyurusundan tutun, “Seçmenin iradesi etkileniyor” söylemine kadar değişik tepkilerle engellemeye çalışan YSK kararını görünce, ben de “acaba” dedim?
Seçmenler arasında fark gözetmeksizin ve herhangi bir siyasi partiye yönlendirme olmaksızın yapılan yardımları; YSK,“Serbest seçim” ilkelerine aykırı buldu ya.. Vatandaşa yapılan yardımları, “Seçmenin iradesini etkileme” olarak yorumladı ya..
Ben de “acaba?” dedim!
Acaba YSK, Anayasa Mahkemesi’ne de bir posta koyar mı?
Tunceli Valisi için koydu..
“Yardım yapamazsın, seçmeni etkiliyorsun. Seçmenin kullanacağı oyun yönünü değiştiriyorsun” dedi.
Acaba aynı YSK, Anayasa Mahkemesi’ne de benzer bir çıkışta bulunabilir mi?
“Anayasa Mahkemesi kararı da nereden çıktı?” diyeceksiniz.
Hemen anlatalım..
Efendim; CHP’nin son açılımları başlamadan önce, seçim dönemlerinde bile, seçmen iradesine saygı gösterilmediği günlerde, KemalKılıçdaroğlu’nun öncülüğünde, Anayasa Mahkemesi’nde bir dava açılmıştı..
Davada ne talep ediliyordu?
“İzinsiz Kur’an kursu açanlara, mevcut cezalardan çok daha fazla cezalar verilsin!”
Evet, Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’li milletvekili arkadaşları, aynen bunu istediler, Anayasa Mahkemesi’nden..
“Bu ne biçim iş, bu ne biçim dava?” diye hayret ediyorsunuzdur mutlaka.
Biraz daha açayım konuyu..
Biliyorsunuz, Türkiye’de Kur’an kursu açmak (kıyaslama için beni bağışlayın), bale kursu açmak gibi serbest değil!
İzne tabi!
Sadece izinle de iş bitmiyor. Ayrıca, kimler bu kursa gidebilir, ne zaman gidebilirler, o da sınırlamalara tabi. Örneğin 6 yaşındaki çocuğunuzu bale kursuna yollayabilirsiniz ama, 12 yaşını doldurmadan Kur’an kursuna gönderemezsiniz. Siz gönderseniz de, Kur’an öğretecek olan hocalarımız, o çocuğu kursa almamaya mecbur! Alırlarsa, cezaevinin yolları görünür!
İşte Kur’an öğrenimi, böyle yasaklarla kısıtlanmış durumda.
2005 yılında, Türk Ceza Kanunu değişirken, yukarıda belirttiğim Kur’an öğrenimine getirilen sınırlamalara aykırı davrananlara verilecek cezalar (o tarihlerde biz, cezaların hepten kaldırılmasını istemiştik ama), AKPartili milletvekillerince azıcık azaltılmıştı!
Sen misin cezaları azaltmaya kalkışan!
CHP, yeni kanundaki cezaların az olduğunu, Kur’an kursuna 12 yaşından küçüklerin gitmesi halinde o kursun sorumlularının çok daha ağır cezalara muhatap olmaları gerektiğini belirterek, Anayasa Mahkemesi’nde dava açmıştı..
Evet, yanlış okumuyorsunuz..
Bugünlerde başörtü dağıtan, çarşaf açılımına imza atan, hatta Kocaeli Belediye Başkan adayı Sefa Sirmen’in ağzından, “Her mahalleye Kur’an kursu açacağız” vaadinde bulunan CHP, komşu çocuklarına Kur’an öğretenlerin, mevcut kanundaki cezadan çok daha fazla cezalara muhatap olması gerektiğini, o cezaların kesinlikle hiçbir indirime tabi tutulmadan, cezaevinde yatılarak çekilmesi gerektiğini belirterek, Anayasa Mahkemesi’nde dava açmıştı.
Bugünlerde başörtülüye, sakallıya, İmam Hatipliye, tüm mütedeyyin insanlara gülücükler dağıtan KemalKılıçdaroğlu da, o davanın ilk imzacılarındandı.
İşte o dava, dün sonuçlandı.. Anayasa Mahkemesi, “Hayır, CHP’nin isteği doğru değil. Kur’an kursu açarken izin almayanlara, kanunda öngörülen 3 aylık hapis cezası yeterli. Bu konuda TBMM’nin takdir yetkisi var.Biz ona karışamayız” diyerek, Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının “12 yaşından küçüklere Kur’an öğretenlere, 1 yıl, 2 yıl, hatta daha fazla ceza verilmesi gerekir” isteği ile açtığı davayı reddetti!
Benim de aklıma hemen, CHP’nin açtığı dava sonunda, üniversitelilere belediyelerden verilen burslar iptal edilince, CHP’ye üniversite gençliğinden gelen tepkiler geldi.. CHP’liler dava açarken açıyorlar da, sonunda karar çıkınca da, kaçacak delik arıyorlar. Üniversiteliler için burs iptalinde, henüz daha kendilerini toparlayamadılar.. Bir de dünkü kararda, Anayasa Mahkemesi, CHP’nin talebini kabul etseydi, işte o zaman hepten yanmışlardı..
Onun içindir ki, benim kanaatim, Anayasa Mahkemesi dün CHP’nin talebini reddederken, aslında CHP’ye büyük bir destek çıkmış oldu. Düşünsenize, Anayasa Mahkemesi, CHP’nin talebini kabul edip, Kur’an kursu açarken izin almayanlara, 12 yaşından küçüklere Kur’an öğretenlere verilecek cezaların daha yüksek olması gerektiğine hükmetseydi, miting alanlarında CHP’liler ne yapacaklardı? Nereye kaçacaklardı?
Anayasa Mahkemesi’nin, bugüne kadarki çizgisi ile, CHP’nin davasını aslında kabul etmesi gerekirdi. Ama CHP’yi korumak için, davayı reddettiler.
İşte, ben de şimdi, “Acaba” diyorum.. Acaba YSK, Anayasa Mahkemesi’ne bir çıkışta bulunup, “Seçmenin iradesini etkiliyorsunuz. CHP size dava açtı.Siz de normalde o davayı kabul edecektiniz.Şimdi reddettiniz.Seçmenin CHP hakkındaki iradesini etkilemiş oldunuz” der mi?.. Ne dersiniz?.. Der mi acaba?..
VAKİT