Anayasa Değişikliği Vesayet Düzenini Geriletecek mi?

Av. Ömer Faruk Karagüzel kardeşimiz, gündemdeki anayasa değişikliği meselesini Haksöz-Haber için değerlendirdi.

Anayasa Değişikliği Vesayet Düzenini Geriletecek mi?

ÖMER FARUK KARAGÜZEL / HAKSÖZ-HABER

“Yeni Anayasa” AK Partili yılların gündemden düşmeyen en tartışmalı konularından biri oldu hiç şüphesiz. Pek de anlaşılır olmamakla birlikte her seçim döneminde Ak Parti iktidarı iddialı bir biçimde yeni anayasanın yapılacağının sözünü vermiş fakat bir türlü başarılı olamamıştır. Özellikle 2011 seçimlerinden sonra kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu, 1 Kasım 2015 seçimleri sonrası devam eden komisyon çalışmaları sonrası canlanan yeni anayasa fikri komisyonun henüz üçüncü toplantısında dağılması ile yok oldu.

Bugün geldiğimiz noktada Türkiye tarihinde ilk defa toplum Yeni bir Anayasa yapım süreci için hazır olmuş durumda. Bürokratik oligarşi ve askeri vesayetin Türkiye’nin kırılma noktalarında verdiği refleksler neticesinde köklerini bulan ve gelişen toplumun yeni anayasa arzusu bugün artık bütünüyle kendisini kabul ettirmiş durumdadır.

Türkiye’nin istinasız her bölgesinde kendisi tarafından belirlenecek bir siyasal düzenin tanzim edilmesi düşüncesi hâkim. Yani toplum kendi talep ve istekleri doğrultusunda yeni bir sözleşme ve anayasal düzen tesis edebilme kabiliyetine sahiptir. Tıpkı 1921 Anayasası’nda olduğu gibi. Anadolu’nun her bölgesinde yapılan anketler, toplantılar, konferanslar, anayasa çalışmaları yeni bir düzen talebini doğrudan göstermektedir. Bu halin bir neticesi olarak da kurucu iradenin doğrudan milletin kendisi olduğunu söylemek mümkün.

Toplumun yeni bir sistem arzusu daha çok ekonomik, ekonomiyle bağlantılı olarak kültürel, uluslararası etkileşimler, kaynaklara dönüş, bilişim teknolojilerindeki gelişmeler, statükonun milleti usandıran yobazlığı gibi benzer pek çok nedenle köklerini bulmuştur. Toplumun yeni bir siyasal düzen tazmini talebi aslında bir biçimiyle esaretten kurtulma çabalarına işaret etmektedir.

Bu toplum yıllarca başı ezilmiş bir toplumdur. En küçük muhalif yükselişte İstiklal Mahkemeleri geleneğinin ortaya çıktığına, hortladığına şahit oluyoruz. Çok partili sisteme geçilirken toplum bir refleks gösterdi. Sandığa giderek iradesini koyabileceğini, Ankara’daki yönetimi değiştirebileceğini fark etti. Örgütlü değildi halk, sadece sandığa gitti, köyünde yaşıyordu, aktör değildi, yönetime dahil olamıyordu ama yönetenini seçebileceğini idrak etti. 1960 yılına gelindiğinde birkaç çapulcunun, 15 Temmuz darbesini andıran, medya, yargı, üniversite vs. ve birkaç radyoyu işgal etmesinin ardından gelen darbe 27 Mayıs Darbesi karşısında halk yine hiçbir şey yapamadı. Yapamadı, çünkü halk siyasal bir aktör olarak yine ortada değildi. Duruma boyun eğmek durumda, yalnızca seyretmek durumda kaldı. Ardından gelen darbeler silsilesi ise birbirini aratmadı. Her darbe sonrası oluşturulan anayasalar da olabildiğince devleti yüceltip, statükoyu askerin elinde tuttu.  

Halkın arzusu ve beklentisi artık sistemin totaliter yanlarından sıyrılarak yüzünü kendisine çevirmesiydi. Ceberut devlet ve onun biricik balyozu olan darbe anayasaları, toplumsal tepkinin örgütlü ve belirgin hale gelmesiyle adeta kadük hale geldi.

Ekonomik ve siyasal etkenler başta olmak üzere Türkiye’deki pek çok kokuşmuşluğun toplumsal hayatta verdiği bezginlik hali AK Partili yılları Türkiye siyasetinde tek başına iktidara getirdi. O günlerden başlayarak aşamalı olarak sürdürülen militarizmle mücadele süreci Anayasa yapım sürecini oldukça elverişli hale getirdi. Son olarak yaşanan 15 Temmuz Darbe Girişimi başarısızlığı militarizmin ve askeri vesayetin çöküşü anlamına geliyordu, öyle de oldu.

Askeri vesayetin uhdesinde gerçekleştirilen YAŞ toplantılarından, kapatılan askeri hastanelere, Jandarma Genel Komutanlığı’nın İçişleri Bakanlığı’na devrine kadar gerçekleştirilen tüm düzenlemeler Türkiye’de var olan ve perde arkasında yönetim iddiası taşıyan yapılara indirilen balyozu ifade ediyordu.

OHAL KHK’ları ile gerçekleştirilen ve ivedilikle sağlanmak durumunda kalınan bu düzenlemelerin kanuni manada daha güçlü hale getirilmesi için Türkiye toplumunun yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu ise açık. Verili iktidarın MHP dışındaki mevcut siyasi partiler ile yeni bir anayasa mutabakatı oluşturma çabaları ise şu konjonktürde beyhude göründüğünden, iktidarın kayda değer bir Anayasa Değişikliği Paketi gerçekleştirmek istediği aşikar.

Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi konusunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dar boğazdan çıkışa inandığı yeni sistem için zorladığı süreç, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yol açmış olmasıyla olgunlaştı. İlk etapta anayasa değişikliği Meclis’e gelecek ve referandum için 330 oya ihtiyaç var. Bahçeli ise hem mecliste hem referandumda oyunun “evet” olacağını şimdiden ilan etti. CHP’den ise malum sesler ayyuka çıkmış durumda. Başkanlık sistemine karşı “kanımızın son damlasına kadar savaşacağız”, “referandumda evet oyu veren vatana ihanet içindedir” açıklamaları bunlardan sadece birkaçı. Geçtiğimiz günlerde Ankara Barosu’nun hazırladığı ve adeta milletvekillerine yol tayin eden bildiri de bu minvalde değerlendirilebilir.

Anayasa Değişikliği Neler Getiriyor?

Anayasa Değişiklik teklifi temelde yasama yürütme ilişkilerinde değişiklik hedeflese de, yüz yıllık parantezde varlık bulan ve milleti baskı altında tutan vesayet sisteminin Anayasa’daki artıklarını da ortadan kaldıracak hukuk devleti ilkesinin güçlenmesini sağlayacak hükümler içermektedir. Kanaatimizce mezkûr değişikliklerin en kayda değer olanları da şunlardır:

-Askeri Yargının Kaldırılması: 82 Anayasası askeri mahkemelerin görev alanını geniş belirlemiştir. Askeri vesayet düzenin kurduğu özerk yapıyı sistematik halde tutmak için Askeri Yargıtay yanında Danıştay’dan bağımsız bir Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kurmuştur.

Yeni düzenleme ile birlikte Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi de dahil olmak üzere bütün askeri mahkemeler kaldırılacak yetkileri Adli ve İdari yargıya devredilecektir.

-Jandarma Genel Komutanın MGK’dan Çıkarılması: 15 Temmuz askeri darbe girişimi sonrası tümden İçişleri Bakanlığı’na bağlanan Jandarma Genel Komutanlığı Milli Güvenlik Kurulu üyeliğinden de çıkarılacaktır.

-Sıkıyönetim Düzeninin Tümden Kaldırılması: 82 Anayasası Olağan ve Olağanüstü dönemler ile Sıkıyönetim zamanlarındaki sivil ve askeri kolluk düzenlemelerini bir sisteme oturtmuştur. Özellikle sıkıyönetim rejimlerinde Anayasa’nın 122. Maddesi gereğince, sıkıyönetimde sivil kolluk güçlerinin sahip olduğu yetkiler askeri makamlara geçer ve askeri mahkemelerin görev alanı asker olmayan kişileri de içine alacak şekilde genişletilir maddesi Anayasa’dan bütünüyle çıkarılacak, Sıkıyönetim komutanlıkları ile inisiyatifin askerlere geçtiği sıkıyönetim usulü kaldırılmaktadır.

-Devlet Denetleme Kurulu’nun TSK’yı Denetleyebilmesi: 82 Anayasası Cumhurbaşkanı’nın talimatı doğrultusunda bütün devlet kurumlarını Devlet Denetleme Kurulu aracılığıyla denetlemektedir. Yalnızca TSK bu kapsamında dışındadır. Halihazırda Cumhurbaşkanı talimatı bile olsa bu kurum denetlenememektedir.

Yeni değişiklik ile birlikte Devlet Denetleme Kurulu’nun Silahlı Kuvvetleri denetleyebilmesinin önü açılmış ve aynı zamanda gerek görüldüğü takdirde idari soruşturma açabilme yetkisi tanınmıştır.

-Cumhurbaşkanı’nın Yapacağı İşlemlerin Yargısal Denetime Açılması: 82 Anayasası’nın 104. Maddesi Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini yasamanın da ötesinde güçlü tutmuş fakat yargısal denetime kapatmıştır.

Yeni değişiklik ile birlikte Cumhurbaşkanı yapacağı işlemlerde yargısal denetime tabi olacak; yargılanması kademeli bir sürece bırakılacaktır.

-YAŞ Kararlarının Yargı Denetimine Açılması: 82 Anayasası YAŞ kararını yargı denetimine kapatmıştır. Yeni düzenleme ile birlikte Silahlı kuvvetler uhdesinde komuta kademesinin belirlenmesinde rolü olan Yüksek Askeri Şura kararlarına karşı yargıya başvurulabilecektir.

-Yürütme Organında Çift Başlılığın Kaldırılması: Anayasa Değişiklik Teklifinin en önemli başlıklarından olan maddedir. Bu teklife göre Cumhurbaşkanı yürütme yetkisine sahip kişi olurken, yardımcıları, bakanlar ve üst düzey kamu görevlilerin atanması ve bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görev ve yetkilerinin belirlenmesi Cumhurbaşkanı’nın uhdesine bırakılacaktır.

Partili cumhurbaşkanlığının da önünü açan düzenleme, Cumhurbaşkanının partisiyle ilişiğinin kesilmesi kuralı da Anayasa’dan çıkarılmaktadır.

-Milletvekili Sayısı Arttırılacak ve Seçilme Yaşı 18 Olarak Belirlenmekte: 82 Anayasanın 75. maddesinde yer alan, “Türkiye Büyük Millet Meclisi genel oyla seçilen beşyüzelli milletvekilinden oluşur” cümlesi, “Türkiye Büyük Millet Meclisi genel oyla seçilen altıyüz milletvekilinden oluşur” biçiminde değiştirilirken Seçilme yaşı 18 olarak belirlenmektedir.

Ayrıntılarında birtakım düzenlemelerin de olduğu anayasa değişiklik paketi, oligarşik vesayetin uhdesinde yürütülen ve ister askeri olsun isterse sivil tüm dayatmalara karşı milletin meşru iradesini güçlendireceği açıktır.  Zira 82 yılından beri meclisin yeni bir anayasa yapamadığı vasatta mezkûr düzenlemelerin yeni anayasanın da önünü açacağı düşünülmektedir.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!