Bir Yunan'ın İslam’a giriş serüveni

ADEM ÖZKÖSE

Müslüman olup Ahmet ismini alan Yunan vatandaşı Victor’la Çemberlitaş civarındaki medreselerden biri olan Sinan Paşa’da bir araya geldik. İki saati aşan sohbetimiz esnasında hem ben hem de yanımdaki arkadaşlarım büyük bir heyecan yaşadılar. 15 Temmuz darbesi yaşandığı gece TRT World’de şahit olduğu “Allahuekber” sesleri ve Müslüman halkımızın direnişi bir zamanlar sosyalist olan Victor’un hayatını tamamen değiştirir. Yunan gencin “Allahuekber”in ne anlama geldiğini araştırmasıyla başlayan bu süreç son derece ilginç bir serüvenin ardından İslam’a girmesiyle sonuçlanır. “Belli dönemlerde farklı din ve ideolojilere inansam da hayatımın her döneminde içimde güçlü bir gaye arayışı vardı.  İslam bana aradığım bu gayeyi, anlamı sundu.” diyen Yunan kardeşimizin hidayet öyküsünü ilginize sunuyorum.

Bize kendini tanıtır mısın? Müslüman olmadan önceki hayatından kesitler dinleyerek röportaja başlayabiliriz?

Başta çocukluğum olmak üzere hayatımın uzun bir bölümü Yunan adalarında geçti. Burada ailemle birlikte yaşadım. Benim ailem de birçok Yunan aile gibi Hristiyan Ortodoks bir aileydi. Babam gençliğinden beri Yunan Sosyalist Parti’nin üyesiydi. Annem ise kendi halinde Hristiyan bir Yunan vatandaşıydı. Fakat ben hayatımın ilk dönemlerinde ne annemden ne de babamdan pek fazla etkilenmedim. Beni asıl etkileyen babaannemdi. Özellikle çocukluğumda babaannemle birlikte düzenli bir şekilde kiliseye giderdik ve ben de iyi bir Hristiyan olmaya çalışırdım. Ortaokulu bitirdikten sonra lise öğrenimime Atina’da devam ettim. Atina’daki arkadaşlarım daha çok sağcı, milliyetçi Yunanlardan oluşuyordu. Lise yıllarımda arkadaşlarımın etkisiyle ben de milliyetçi fikirlere yakınlaştım. Ayrıca okullarda aldığımız eğitim de bizi Yunan milliyetçisi olmamız için motive ediyordu. Liseyi bitirdikten sonra da üniversite eğitimi almak için İngiltere’ye gittim.

Hayatının bu ana kadarki aşamasında İslam ve Müslümanlar hakkında neler düşünüyordun?

2001 yılında İngiltere’ye gitmiştim ve tam bu dönemde İkiz Kulelere yönelik saldırılar oldu. Bu saldırıları görünce Müslümanların son derece barbar insanlar olduklarını düşündüm. Bu dönemde medyada da Müslümanlarla ilgili yoğun bir propaganda vardı. Ben de ister istemez bu propagandalardan etkilenmiştim. Zaten Yunan milliyetçiliği nedeniyle Müslümanlara karşı bir ön yargım vardı ve 11 Eylül saldırılarıyla Müslümanlarla ilgili olumsuz düşüncelerim daha da güçlendi. Üniversite okumak için İngiltere’ye gelmiştim ve Bristol şehrindeki West Of England Üniversitesi’ne devam ediyordum. Bu sırada Londra’ya gidip gelmeye başladım ve Londra’da yeni bir arkadaş çevresiyle tanıştım. Ben iyi bir futbol taraftarıydım ve futbola son derece düşkündüm. Bu nedenle Londra’daki futbol taraftarlarının kurmuş oldukları toplulukla irtibata geçtim. Aynı takımın taraftarı olmak aramızda güçlü bir bağ oluşturdu ve zamanla bu insanların çoğunun sosyalist olduklarını fark ettim. Onlarla konuşup sosyalizm üzerine okumalar yaptıkça önce Hristiyanlıktan ve milliyetçilikten uzaklaştım. Daha sonra da sosyalist olmaya karar verdim.

Sol ideolojinin hangi yönü sana cazip geldi?

Sosyalizm özgür ve eşit bir yaşam vadediyordu. Ben de gençtim ve özgürlük bana son derece cazip geliyordu. Solcu olmanın bana tek büyük faydası milliyetçilik fikrinden sıyrılıp farklı millet ve kültürlere daha ön yargısız bakmaya başlamam oldu. Mesela tatillerde İngiltere’den Yunanistan’a döndüğümde artık Türk kanallarını da takip ediyordum. Çünkü Türklere karşı hiçbir önyargım kalmamıştı. Farklı milletlere karşı geçmişteki ön yargılarımın çoğunun milliyetçi fikirlerimden kaynaklandığını da anlamıştım.

İngiltere’de okuduğun dönemlerde hiç Müslüman arkadaşların oldu mu?

Müslümanlarla daha çok Filistin için düzenlenen eylemlerde karşılaşıyorduk. Müslümanlar da biz de Filistin’in özgürlüğünü istiyorduk. Fakat bu İslam’a karşı bende bir ilgi oluşturmadı. Üniversiteyi bitirdikten sonra bu sefer de İngiltere’nin Newcastle şehrindeki üniversitede İngiliz Edebiyatı üzerine yüksek lisans yapmaya başladım. Üniversitenin yurdunda aynı odayı paylaştığımız öğrencilerden biri Pakistanlı bir Müslüman’dı. Günde beş kez namaz kılması bana oldukça garip gelmişti. Çünkü benim içinde yetiştiğim Hristiyanlık kültüründe haftada bir kez kiliseye gitmeniz yeterliydi. Pakistanlı bu arkadaşım bana Kuran’ın İsa Peygamber ve Meryem’den de bahsettiğini söyledi. Onunla birkaç kez daha İslam üzerine konuştuk; fakat İslam pek fazla ilgimi çekmedi.

Müslüman olma serüvenin nasıl başladı?

Yunanistan’a döndükten sonra Atina’daki solcularla irtibat kurdum. Bir solcu olarak hayatımı devam ettiriyordum. 2016 yılının 15 Temmuz gecesi hayatımda yeni bir dönemin başlamasına neden oldu. Türkiye’de darbe olduğunu duyunca TRT World kanalını açıp gelişmeleri seyretmeye başladım. Halkın darbecilere karşı verdiği direniş, sokaklarda sürdürülen mücadele gerçekten etkileyiciydi. Silahsız insanlar silahlı darbecilere karşı direnirken “Allahuekber” diye bağırıyorlardı. Ayrıca camilerden de  “Allahuekber” sesleri geliyordu. 15 Temmuz gecesi Türkiye’deki insanların direnişinden ve anlamını bilmediğim “Allahuekber” sözcüğünden yoğun şekilde etkilenmiştim. Önce “Allahuekber”in ne anlama geldiğini araştırdım. Bu sözün anlamını öğrenince ve Türkiye’de insanların “Allahuekber” diyerek direndiklerini hatırladıkça içimde İslam’a karşı büyük bir ilgi oluşmaya başladı. Araştırdıkça İslam bana son derece mantıklı geliyordu ve içimde Müslüman olma isteği artıyordu. Bu sırada Covid süreci başladı ve bu süreç benim hayatımdaki bir çok şeyi sorgulamama neden oldu. Bu sürecin sonunda da Müslüman olmaya karar verdim ve Müslüman olup İslam’ı daha iyi öğrenmek için 2021 yılının başında İstanbul’a geldim.

Türkiye’ye geldikten sonra neler yaşadın? Kelime-i Şehadeti ilk ne zaman getirdin?

İlk olarak Maltepe’ye bağlı İdealtepe semtinde bir otelde kalmaya başladım. Burada benim gibi otelde kalan ve İngilizce bilen Murat isminde bir Türk’le tanıştım ve Müslüman olmak istediğimi söyleyerek ondan yardım istedim. Murat’ın ilk tepkisi; “İslam insana birçok sorumluluk yüklüyor. Günde beş kez namaz kılman, oruç tutman gerecek. İyi düşün ve kararını tekrar gözden geçir.” demek oldu. Daha sonra Murat’ın Müslüman olmasına rağmen İslam’la pek fazla bağının olmadığını fark ettim. Fakat ben yine de ısrar ettim ve beni İslam’a girmem için bir camiye götürmesini istedim. Sonra Murat’la otele yakın bir camiye gidip caminin imamıyla tanıştık. İmam bizi camideki odasına götürdü. Orada Murat’ın tercümanlığıyla bana İslam’ın ne olduğunu ve imanın şartlarını anlattı. Sonra da bunları kabul edip etmediğimi sordu. Ben kabul ettiğimi söyleyince bu sefer de birlikte Kelime-i Şehadet getirdik. Bir gün sonra da imamla birlikte Maltepe Müftülüğü’ne gittik ve orada da bana İslam’a girdiğime dair bir belge verdiler.

Müslüman olduktan sonra İslam hayatında en temelde neyi değiştirdi?

İslam hayatıma bir gaye kazandırdı. Artık Allah’a daha da yakınlaşmak, O’nun iyi bir kulu olmak istiyorum. Belli dönemlerde farklı din ve ideolojilere inansam da hayatımın her döneminde içimde güçlü bir gaye arayışı vardı. İşte İslam bana aradığım bu gayeyi, anlamı sundu. Müslüman olduktan sonra önce namaz surelerini ezberledim. Daha sonra bir hocadan akaid dersi aldım. Başka bir hoca da bana günlük hayatta lazım olacak kuralları öğrenmem için fıkıh dersi verdi.  

İlk defa namaz kıldığında neler hissettin?

Namaz kılmayı bilmiyordum, bu nedenle ilk defa namaz kılarken sadece bana söylenenleri yaptım. Allah’a yönelmek, O’na yakın olmak ve O’nun huzurunda olmak benim için bambaşka bir duyguydu. Bu gerçeği düşündükçe çok duygulandım. İlk defa namaz kılarken o an gerçek dini, aradığım Allah’ı bulduğumu hissettim.  

Peygamberimiz Hz. Muhammed senin için ne anlam ifade ediyor?

Peygamberimiz Hz. Muhammed benim bu hayattaki en önemli rehberimdir. Hayatını okuyup öğrendikçe Peygamberimize olan sevgim ve hayranlığım da artıyor.

Bir süredir Türkiye’de yaşıyorsun. Son olarak senden Türkiye’deki Müslümanlarla ilgili gözlemlerini dinlemek istiyorum.

Türkiye’de İslam’a yakın bir kesim olduğu gibi İslam’a oldukça uzak bir kesim de var. Türkiye’de benim tanıdığım insanlar dışarıdan gelenlere, benim gibilere tebliğ yapıyorlar. Fakat bence asıl tebliğ Müslüman oldukları halde İslam’la bir hayli mesafeli bir hayat süren seküler Türklere yapılmalı. Bunun için de onlara İslam’ı doğru anlatacak bir üslup geliştirmelisiniz. İslam’ı sevdikleri halde iyi bir şekilde yaşayamayanlar ise mutlaka iyi Müslümanlarla bir arada olmaya dikkat etmeliler. Çünkü iyi Müslümanlarla birlikte olursanız belli bir süre sonra siz de onlar gibi olur, onlara benzemeye başlarsınız.