Amiral battı!

Abdurrahman Dilipak

Amiral gemisinde bir karışıklık var.. Birileri hem kaşıyor, hem kaşınıyor..

Bir yandan da geleceği okuyanlar, “ya Şeriat, ya darbe” uyarısı yapıyor..

Zaten birileri de Gül ve Erdoğan'a “Şeriat ilan etmesi” için çağrı yapmıyor mu?.. Boğaz Köprüsü'nde Kuzeye doğru, AK Merkez'de kaldırımda namaza duranlar da cabası..

Baykal boşuna beyaz çarşaf uyarısı yapmıyor.. İş kara çarşaftan çıktı, beyaz çarşafa geldi dayandı..

Amiral gemisinin yanındaki destek gemilerinden çatlak sesler gelmiyor mu! “Kan akacak” diye açık açık yazıyorlar. Darbe çağrısı yapıyorlar.. “Kahrolsun Şeriat” diye, halkın dinine hakaret ederek “Ordu göreve!..” diye sokağa dökülenler de cabası! “Nasrul Muhammedi (Hz. Muhammed'in dinine yardım edenler) / Muhammed'in ordusu” anlamında kendine “Mehmetçik” adı verilen ordunun Hz. Muhammed'in getirdiği dine karşı kıyama çağıranlar karşısındaki sessizlik de dikkat çekici!..

‘Laiklik Tayyip Erdoğan'ın küçücük beynine sığmaz’ demek ne demek? Hani “Sahibinin sesi” konuşuyor, ötekisi mikrofon uzatıyor..

Şu birkaç günde araç yakmaların yeniden başlaması raslantı değil.. Bombalı araç, intihar bombacıları boşuna çıkmadı.. İMF Başkanı'nın ağzından “Kriz uyarıları” boşuna değil..

Kurtlar, sisli havayı sever.

Birileri bulanık suda balık avlamak istiyor..

“Şu konuşanlara bakın”, söyledikleri sözlere kulak verin, “kim, kimdir!” anlarsınız..

Adamlar “Sahibinin sesi”...

Asıl sıkıntı, Koç ve AD grubunun kendi içindeki sorunlarından kaynaklanıyor sanki..

Koç, TÜSİAD’ı da yanına alarak, aynı grubtaki “Beyaz Türkler”le birlikte bir cephe oluşturuyor gibi..

Özkök’ün öfkeli demeçlerinin arkasında bu olsa gerek.

Mediadaki yorumlara bakılırsa; sanki yarın “petrol yolsuzluğu, borçlar, vergi cezaları gündeme gelse, ‘Biz muhalefet ettik, onun için üstümüze geliyor..’” diyecekler. Onun için de ortamı germeleri gerek gibi. En azından böyle bir hava oluştu.

Bizdeki Hormonlu Holdinglerin hali ABD'nin haline benziyor. ABD ekonomisi hâlâ dünyanın en büyük ekonomisi, ama dünyanın en borçlu ülkesi hangisi? O da Amerika..

Hani malum Media bir ara Yimpaş'a, Kombassan'a falan inanılmaz şekilde yüklenmişti. Bu holdinglerin tamamının topladığı para, malum holdinglerin kamudan kullandığı kaynakların kaçta kaçı acaba? Ya da batıkları, vergi borçları.. Tabi bu konuda o çevrelerden ses yok!!

Bana göre, Türkiye'de öyle şirketler var ki; tek başına petrol kaçakçılığı, ertelenmesi istenen borçları sebebi ile bile kriz patlayabilir.. Sektördeki acımasız rekabet, iç hesaplaşmalar, itiraflar, Türkiye'de kriz üretmek isteyen istihbarat örgütleri bu bilgileri sızdırabilir..

Kamu, KİT borçlarından kurtulmak isterken, birtakım örtülü KİT / Kayıtdışı KİT görünümündeki özel (?!) şirketlerin borçları kamuya yüklenemez.

Bu işler bugüne kadar al gülüm - ver gülüm şeklinde götürülüyordu.. Birileri bu ilişkileri kayıtdışı siyasetin fonlanmasında kullandı ve işler bu noktaya kadar geldi ve tıkandı..

Şu anda öyle şirketler var ki; (kimisinin kapısında 50.000 çalışanı var) başlarına bir iş gelirse gerçekten kriz patlar.. Ama bu, beklenen İstanbul depremi gibi bir şey. Bir gün bu patlayacak.. Kimse bu felaketi durduramaz artık. Bu da önemli bir konu.. Ama bu iş böyle devam edecek olursa, kriz daha da derinleşecek ve bu iş bir gün inceldiği yerden kopacak..

Bu şirketlerin kârları, bugün dibe vurmuş durumda. Adeta kârsız çalışıyorlar. Bir zamanlar geldiği gibi gidiyordu. Har vurup harman savuruyorlardı. Kaçaklar göze batmıyordu. Bal tutan, parmağını yalıyordu. Ama artık bitti. Öte yandan kaçaklar hâlâ devam ediyor. İşin içindekiler kötü gidişi gördüklerinden, gemisini kurtaran kaptan havasına girdiler. Malı götürüyorlar..

Şu noktada sanki şöyle bir durum var. Artık ipler koptu. Birilerinin ise son umudu bir darbe. Bir darbe olur, ara rejim döneminde borçları sildirir, eski hesapları kapatırlarsa, bu iş biter. Onun için de zinde kuvvetleri, harekete geçmeye mecbur bırakmaları gerekiyor. Bir zamanlar (28 Şubat'ta) Hürriyet gazetesinin manşetine çıkarttığı gibi “Topyekun bir savaş” başlattılar.. Dış basını kendiler tahrik edip, sonra da kendi seslerinin yankısını abartarak ve çarpıtarak vermeye çalıştılar.. “Kaosa kalkan 411 el” gibi başlıklar attılar..

Bu arada çete bağlantılı birileri, adamlarını sokağa salmış, AK Parti'li siyasetçiler, AK Parti'nin atadığı ne kadar bürokrat varsa, bilgi ve belge arıyorlar. Kendilerine yakın istihbarat toplayan kaynaklardan, bilgi sızdırmaya çalışıyorlar.. Tehdit ve şantaja hazırlanıyorlar sanki!..

Peki darbe olursa ne olacak.. Darbeciler kendilerini kurtarabilecekler mi?

Önce, darbe olacak mı?

Darbe teşebbüsü olsa bile, başarılı olacaklar mı?.. Ya darbe bastırılırsa, ya da kontrolden çıkarsa.. %80'e karşı, kendi arasında çelişkili bir kadroya kim ülkeyi teslim eder?! “Kaos çıksın da, ne olursa olsun” diyenlerden başka!..

Yönetime el koysalar bile, orada durabilecekler mi?

Dursalar bile kendilerini kurtaracaklar mı?

Aksine; bu darbe kışkırtıcılığı, sonunda keskin sirke gibi küpüne zarar vermekten başka bir işe yaramıyor..

Başörtüsü krizini üretenler de bu çevreler. Toplumda böyle bir kriz yok. Bu işin arkasında çeteler, kayıtdışı siyaset ve ekonomi odakları var. Birtakım makamlardaki tedirginlik havasını, bunların da bir parçası oldukları derin yapı örgütlüyor..

Unutun başörtüsünü, laiklik ve irtica tartışmasını. Onlar, işin kandırmacası.. Terör de öyle. Birileri düzeni böyle kurmuş..

Erdoğan'ı kızdırdılar. Ama önce kendileri öfkeli bir şekilde saldırdılar.. Erdoğan'ı hesaplaşmaya çağırıyorlar.. Özkök’ün Truva aforizmasının arkasında böyle bir gönderme mi var bilmiyorum, ama birileri Kutan'la “savaş baltalarını toprağa gömmek” için ileri sürdüğü tekliflerini Erdoğan'a da dolaylı yoldan ilettiler anlaşılan; ama, demek ki olmadı. Yeniden “toprağa gömdükleri savaş baltalarını geri çıkarttıklarına göre” durum kötü.

Gölge savaşı başlıyor. “Topyekûn saldırı”ya geçecekler.. Yedekleri de göreve çağırdılar.. Herkes yüzlerini gizliyor ve şifrelerle konuşuyor.. Amaçları, yöntemleri, silahları ve adamları belli. Erdoğan'ın elindeki dosyalardaki bilgiler, bana göre, bunları bitirmek için yeter de artar bile. Kim bilir; belki de birileri bu çevrelerden kurtulmak için bunları Erdoğan'ın önüne kurbanlık koyun gibi sürüyorlar. Aslında, Nokta dergisinin başına bela olan Özden Örnek raporunda da bunu yapmışlardı, ama Erdoğan ayağına verilen topa vurmadı..

Erdoğan şimdi ne yapacak, göreceğiz..

Aslında bugün malum çevreleri kışkırtanlar, aynı zamanda bu eski dostlarından kurtulmak isteyenler. Çünkü kontrolden çıktılar.. Kendine hayrı olmayan, sosyolojik tabanını kaybetmiş, ayakta durmakta bile zorlanan, kendisi himmete muhtaç bir dede konumuna düşen bu adamları, kim ne yapsın..

Hep diyorum ya, başarısız bir darbe girişiminin ardından hepsi tasfiye edilecek sanki.. Akıllı olanlar şimdiden bu zorlu hesaplaşmanın dışında kalırlar.

Geldikleri gibi gidecekler. Karacan ve Simaviler nasıl bir gecede gittiler, ve birileri bir gecede media patronu olduysa; şimdi de devran döndü ve tarih sanki yeniden tekerrür etme noktasında.

Biz, tarihin yaşayan tanıklarıyız. Akılla çözemediğimiz sorunları, hayat, kendi kuralları ile çözecek. Bu işin sonunda Amiral gemisinin batıp batmadığı belli olacak.. Kaptanın huzursuzluğu bundan gibi..

Laikçi darbe çığırtkanlarına ve onların işbirlikçilerine ilanen tebliğ olunur.. Selam ve dua ile..

Vakit gazetesi