Amerika’nın İlk Müslüman Yasağı: 1503

Müslüman yasakları, Amerika’da 1503’ten beri varlığını sürdürüyor... Bu Müslümanların, Amerika’daki özgür ve köleleştirilmiş topluluklara dinleri ve isyanlarıyla zarar verebilecekleri korkusunun bir sonucuydu.

Margarita Rosa’nın Yaqeen İslam Araştırmaları sitesinde yayınlanan makalesini Durmuş Kancı Haksöz Haber için çevirdi:

26 Haziran 2018’de ABD Yüksek Mahkemesi, Trump yönetiminin,çoğunluğu Müslüman ülkelerden olan vatandaşlara vize verilmesini engelleyen üçüncü Müslüman yasağını onayladı. Çoğu Amerikalının bilmediği şey Müslümanların Amerika’ya girmelerinin özellikle yasaklanmış; ilk topluluk kategorisi olduğudur. Müslümanların Amerika’ya girişine karşı ilk kararname 1503’te, Kristof Kolomb’un Amerika topraklarına ayak basmasından sadece 10 yıl sonra verildi. Müslümanların ‘Yeni Dünya’sakinlerini ‘’kirletmeyecekleri’’ ne de köleleştirilmiş Afrikalılar arasında isyan yaymayacaklarını garanti altına almak için sonraki yıllarda sayısız özdeş kararlar onaylandı.

Müslümanların nasıl Amerikalılar tarafından engellenen ilk grup olduğuyla alakalı bir tartışma yoluyla Amerika tarih kayıtlarından, Müslümanların yokluğuyla bağlantısını tarihselleştirdim. Ayrıca, Amerika’daki Müslüman karşıtı düşüncenin tarihsel yolculuğunu ortaya çıkarttım. Nihayetinde, erken Amerika’nın Müslümanların ve Yahudilerin dışlanması üzerine kurulduğunu ve bu dışlanmanın köleleştirilmiş siyah Müslümanların dışlanması ile birlikte başladığını gösteriyorum.

İlk Müslümanlar Yasaklandı: Köleleştirilmiş Siyah Müslümanlar

1503’te, İspanya Krallığı tarafından Kristof Kolomb’un yerine geçmesi için gönderilen yönetici Nicolâs de Ovando, İspanyol kraliçeye ondan, esir nüfus arasında isyankarlığa ve marronage’e (firar etme eylemleri) sebep oldukları için ‘’ladino’’ kölelerin Amerika’ya ithal edilmesini engellemesini rica ettiği bir mektup yazdı.1 “Ladinos” derken ne demek istedi? Bu sorunun cevabı, ilk Müslüman yasağının zamanlamasını belirlemenin anahtarıdır. “Ladino” terimi, İspanyolca ya da Portekizce konuşan ve eskiden beri “yerli olmayan” İberyalılara uygulanmış olanlara atıfta bulunmak için kullanıldı.2 Avrupalı Yahudiler, Müslümanlar ve İspanyolca ya da Portekizce konuşanların nesilleride “ladinos” olarak adlandırıldı. Öyleyse, Ovando'nun bu terimle siyah Müslümanlara atıfta bulunduğunu düşündüren nedir? Tarihçi Michael Gomez’in “ladino” terimini yorumlamasına bakarak, aşağıdaki tarihsel koşulları kabul etmeliyiz.

İlk olarak İspanyollar, Amerikan sömürgeciliğinin başlamasından birkaç yüzyıl önce Sahra altı insanları (başlangıçta Arap Kuzey Afrikalılar yoluyla) köleleştirmekteydi. İkincisi, bu köleleştirilmiş toplulukların birçoğu düşük ihtimalle Müslüman olmasalar da, bunların çoğu ya Kuzey Afrika'da ya da İspanya'da Müslüman oldu (ancak çok sayıda kişinin zaten Müslüman olduğunu varsayabiliriz.) Üçüncüsü, ilk olarak Amerika'ya götürülen köleleştirilmiş topluluklar -İspanya'dan devredildiğinden- bu köleleştirilmiş insanların, İspanya'da kaldıkları süre zarfında İspanyolca öğrenmiş Müslümanlar olması muhtemeldir. Bu üç noktayı tarihsel gerçekler olarak kabul edersek, ilk Müslüman yasağı 1503'te gerçekleştirilmiştir. Ancak bu erken tarihi kabullenmeyecek olanlar bile, ilk Müslüman yasağının yaklaşık bir nesil sonra 1523'te Yahudilerin (muhtemelen Avrupalı) ve Müslümanların, Meksika'ya girmesinin yasak olduğunu kabul ederler.3

Zaten 1526'da, köleleştirilmiş siyahi Müslümanların Amerika'nın herhangi bir yerine ayak basmaları özellikle yasaklanmıştı.4

İspanya Krallığı, 11 Mayıs 1526’da “siyah Wolof (Batı Afrika kıyı) köleleri, doğu Akdeniz ülkeleri ve Müslümanlarla birlikte yetiştirilenler” den Amerika’ya gönderilmesini yasaklayan resmi bir kararname yayınladı.5 Bu üç kriter, yasağın İslam ile bağlantısı olan herhangi bir köleye karşı olduğunu göstermekte. Ekseriyeti Müslümanlardan oluşan müteakip kararnamelere göre, bu mantıklı olacaktır.

İspanya makamları, köleleştirilmiş Afrikalılar arasında Müslümanların varlığını, ithalatlarına karşı geçirilen çok sayıda yasa ile kanıtlandığı gibi son derece tehlikeli buldu. Özellikle ithal ettikleri kölelerin dinî aidiyetlerini bulma konusunda kararlı olmayan köle tüccarları köleleştirilmiş Müslümanları ithal etmeye devam edecekti.6 Bu yüzden, 1532’de Porto Riko, San Juan Konseyi,İspanya Krallığına umutsuzca ricada bulunduğu mektubu gönderdiğine şaşırmayacağız. ‘’Bugün itibariyle, artık daha fazla Wolof kölelerinin bu adaya girmemesine hükmediliyor çünkü onlar çok savaşçılar ve bizim topraklarımızda savaşmaktan başka bir şey yapmıyorlar.’’7 Ek olarak, Porto Riko Konseyi mektubunda “ayaklanma olduğu zaman, başkaldıranların bu köleler olduğunu” belirtti.8 Bu umutsuz rica/öneri, köleleştirilmiş Wolofların köleleştirilmiş Müslümanlarını, Amerika tarihinin diğer köle gruplarından ayıran en önemli özellikleri -kurtuluşlarını elde etmek için tekrar tekrar çaba sarf ettiklerini- göstermektedir.

Köle ayaklanmalarının artmasından korkan İspanya Krallığı, Porto Riko Konseyi’nin ricasına cevap vermekte hızlıydı. Sadece birkaç ay sonra İspanya Kraliçesi, Amerika ile İspanya arasında denizcilik yasaları oluşturmaktan sorumlu konseye bir mektup gönderdi. Bu mektupta, 1526’yı ‘’herhangi bir Wolof kölesinin’’ Amerika’ya ithal etmesine karşı yasaklamalarını, ‘’hadsizlik ve itaatsizliklerinden dolayı’’ onların ‘’San Juan ve diğer Adalar’a zarar verdiğini yineledi.’’9

Bu kararnamelerden açıkca anlaşılmalıdır ki, köleleştirilmiş Müslümanlar Amerika’daki yerleşik İspanyol düzenine karşı bir tehdit olarak kabul edildi. Ve bu nedenle girmeleri yasaklandı. Ancak Avrupalı Müslümanların da İspanyol kuruluşu tarafından aynı derecede istenmeyen oldukları belirtilmelidir. Bu genel yasağın Müslümanlara yönelik uygulanma nedenleri bu makalenin geri kalan kısmında incelenmiştir.

İber Yarımadası'ndaki Müslümanlar, M.S. 711-1609

İber Yarımadası’nda (İspanya ve Portekiz) Müslümanların varlığı M.S. 711’lerde Şam bölgesinden yarımadaya, Müslüman birliklerin ve mültecilerin gelmesiyle, İspanya ve Portekiz üzerinde siyasî kontrol kurdukları zaman da başladı.

11. yüzyılda, İber Yarımadası’nda Müslüman hâkimiyetinin pekiştirilmesinden 400 yıl sonra, kuzeyden gelen Katolik birlikler-tarihsel olarak iki önemli harekete başlayarak- Müslüman hakimiyetini bastırmaya başlayacaktı. Bunlardan ilki, Katoliklere ait olduğu düşünülen topraklar üzerinde tekrar kontrolü ele geçirmek için yürütülen bir dizi askerî sefer olan; Haçlı Seferleri olarak bilinirdi. Bu hareketlerin ikincisi, İber Yarımadası’nın kontrolünü ele geçirmeyi (veya geri kazanmayı) amaçlayan askerî seferlere atıfta bulunarak “Reconquista” (yeniden ele geçirmek) olarak bilinir,yine de İber Yarımadası’nda hâkimiyet savaşı uzun sürdü. İspanya ve Portekiz'in önemli bölgeleri, Kristof Kolomb'un Amerika'ya indiği 1492 yılına kadar Müslümanların ellerinde kalacaktı.10

1492 yılında İber Katolikleri, İber Müslümanlarına karşı yüzyıllar boyu süren ve İber Yahudilerine karşı daha yeni başlayan ve giderek artan bir savaş mücadelesi veriyorlardı. 1300'lü yılların ortalarından itibaren İber Yarımadası'nda başlayan Yahudi karşıtlığı özellikle yaygınlaştırıldı ve pek çok Yahudi, Katolikliğe dönüştürülmeye zorlandı.Ve onlara büyük zulümler yapıldı. Katolikliğe dönüşen büyük Yahudi nüfusu (daha sonraları “Moriscos” olarak bilinir), İspanya'da kripto-Yahudilik korkusunu doğurdu. Bu durum da, Yahudi inançlarının yeniden ortaya çıkacağı korkusuyla Yahudilerin soyundan gelenlerin istihdama veya eğitime erişmelerini engelleyen çeşitli kurumların açılmasına yol açtı.

1478'te, İspanyol Engizisyonu, Yahudilerin torunlarını/soyunu denetlemek ve kripto-Yahudiliğe karşı korumak için kuruldu. Engizisyonun birincil görevi, Katolik olduğunu ilan edenlerin aslında Katolikliğin ilkelerine inanıp-inanmadıklarından emin olmak için denetleme yapmaktı. 1492'de İspanyollar, Yahudilere İspanya'yı gönüllü olarak terk etmelerini yoksa zorla sınır dışı edileceklerini emrettiğinde, birçok Yahudi, en azından görünüşte Katolikliğe dönüşmeyi seçtiler.

Müslümanlar başlangıçta engizisyonun gözetimine maruz kalmamışlardı. Çünkü onlar daha az Katolikliğe dönüşüyorlardı dolayısıyla Katolik olmayanlar olarak engizisyon güçlerinin yetki alanına girmiyorlardı.11 Ancak, Yahudiler İspanya'dan tamamen yasaklandıktan sonra, Müslümanlar, Katolik toplumda daha da inceleme altına alındı. 1490'larda, Fray Francisco Jiménez de Cisneros adındaki bir Katolik rahip, Granada’daki Müslümanların isyanına neden olacak, bir milyondan fazla Arapça el yazmasının yakılmasına yol açtı.12 Daha sonra, kraliyet tarafından onaylanmış, Arapça kitap yakma törenleri İspanya'da Müslümanların giderek artan isyanlarına neden oldu ve 1502'de Kastilyalı Müslümanlar, dönüştürülme ve sınır dışı edilme arasında seçim yapmaya zorlandı. 1526'da, Aragon bölgesi de aynı kararı verdi; öyle ki 16. yüzyılın ortalarında, hem Müslümanlar hem de Yahudiler İber Yarımadası'ndan kalıcı olarak yasaklandı.13 Sınır dışı edilmeyi tercih eden Müslümanlar, Katolikliğe bağlılıklarının kanıtlanılması için sık sık şarap içmeye ve domuz eti yemeye zorlanan aşağılama uygulamalarına maruz kalmışlardı.14 Meksikalı tarihçi María Elena Martínez'in yazdığı gibi, “Granada'daki mevzuat; Müslüman isimlerinin, soyadlarının, sünnetin, Arapça'nın, aynı zamanda miras ve akrabalık biçimlerinin kullanılmasını önlemeye çalıştı.’’15

Ek olarak, Müslümanların Hristiyanlığa dönmesi sayıca üstünlükleri ve işgücü güveninden dolayı İber Yarımadası’na büyük bir ekonomik avantaj sağlamıştır.Ki bu ilerleyen tarihlerden için Yahudi nüfusuna oranla bir hayli azının İspanya’dan sürüldüğünü açıklamaktadır. Bununla bilikte 17. yüzyılın başlarında Hristiyanlığa dönen Müslümanların varolan düzene ciddi bir tehtit oluşturacağı düşünülmüştür.Ve 1609’da Müslüman soyundan olan herkes İspanya’dan sürülmüştür. Bu noktada, Amerika’dan Müslümanların ve Yahudilerin niçin bu kadar erken kovulduğunu anlamak için İspanya, ‘’kanın saflığı’’ diye adlandırılan bu kavrama artan saygı ile karekterize edilmiş çok büyük bir kültürel dönüşüme gitmiştir.

“Kanın Saflığı” ve Amerikan Yerlilerinin “Saflığı” için savaş

‘Yeni Dünya’da,” kanın saflığı" kişinin soyunda Katolik olmayan herhangi bir soyun olmamasına atıfta kullanıldı; bu dini münhasırlıkla açıkça karakterize edilen bir toplumda, dini görevlerin elde edilmesi için daha fazla ihtiyaca duyulan bir seçkin durumu ifade ediyordu.16 Bu ‘Yeni Dünya’da “kanın saflığı” gerekliliğinin yaygınlığı, yine de Amerika'ya özgü yerli nüfusun varlığının bir sonucuydu. Nihayetinde, yerli halkların bu karmaşık hikâyeye nasıl girdiği, “doğal hukuk” uyarınca “adil savaşa” tabi tutulacak olanlardan olmalarından kaynaklanmaktadır. Yani, hangi halkların tanınan bir yasal adaletsizlik olmadan fethedilmesine izin veriliyordu.

“Kızılderililerin savunucusu” olarak bilinen ve önde gelen bir İspanyol olan Bartolomé de Las Casas, Amerika’da yerli bir topluluk olmak için gereken üç kategoriye uymadıklarından dolayı doğal yolla ele geçirilemediklerini savundu. Bu yüzden “adil savaş” altında fethedildi:

1) Yerli halkların kendi topraklarını ele geçirmesi (yerli halkların topluca Avrupa'ya seyahat etmedikleri gibi bunu yapmaları imkansızdı),

2) Yerli halkların, Katolik Kilisesi'nin dini takipçilerini yok etmeye ya da zarar vermeye teşebbüs etmesi (yerli halkın Katolikleştiğine bir işaret yoktu),

3) Yerli halkların Katoliklik hakkında bilgi sahibi olduğu ve reddettiğini (yerli halkın Katoliklik hakkında daha önce bilgisi yoktu)

Bu koşulların üçüncüsü bizim amaçlarımız için en önemlisi, çünkü eğer Amerika'nın yerli toplulukları İslam'a ya da Yahudiliğe dönüştürülürse, otomatik olarak sadece fethetmeye tabi olacaklardı, çünkü bu konuda öğretildikten sonra Katolikliği reddettikleri anlamına gelirdi.17

Böylece, Kızılderili saflığı kavramı ortaya çıktı, sonuçta yasal olarak İspanyolların yerli toplulukları fethedemediği anlamına gelen bu kavram çok az çalışılmış. Aksine bu yerli nüfus, “saflıkları” nedeniyle İspanya yönetimini isteyerek kabul etmek zorunda kalacaklardı. Görünüşe göre İspanyol fetihçiler, yerli halkların “isteyerek” İspanya Krallığı’na boyun eğmeyi kabul ettiklerini beyan etmenin sayısız yolunu oluşturdu.Ancak İspanyollar, yerli halkın “saflığının” teolojik savunması olmasaydı, fetihlerinin meşruiyetini kanıtlayan bu alternatif biçimleri oluşturmak zorunda kalmayacaklardı. Esasen, yerli halk “lekelenmemiş bir nüfus” olarak görülmeye başlandı. Yasal olarak, “Yahudi olmayanlar” (gentiles no infectados)olarak biliniyorlardı.18

Yerli "saflığı" mevzunu uzatmayı ümit eden İspanyol teologlar ve hukukçular, ‘Yeni dünya'yı, Yahudilerin ve Müslümanların yerlileri dinî inançlarıyla “enfekte edecek” şekilde “kirletilmemesi” ve böylece fetihten sorumlu tutulmaları için görev yaptılar.19

Yerli nüfusun dönüşmesini önlemek için günümüz Meksika'sının İspanyol yöneticileri, Meksika’nın Hernán Cortez’inin zorla alınmasından iki yıl sonra, Yahudileri ve Müslümanları hatta onların soyundan gelenleri 1523’te yayımlanan bu tüzüğe girmelerini yasakladılar.20 Esasen; Afrika, Avrupa ve Levanten Müslümanları, bu ülkelerdeki Avrupa ofisleri kurulur kurulmaz ‘Yeni Dünya'dan yasaklandı.

Sonuç

Müslüman yasakları, Amerika’da 1503’ten beri varlığını sürdürüyor... Bu Müslümanların, Amerika’daki özgür ve köleleştirilmiş topluluklara dinleri ve isyanlarıyla zarar verebilecekleri korkusunun bir sonucuydu. Hem köleleştirilmiş Müslümanların hem de özgür Avrupalı Müslümanların, Avrupa kolonizasyonunun ilk üç yılında ‘’Yeni Dünya’’ya girmeleri açıkça yasaklanmıştı. Kelimenin tam anlamıyla bu tarih, bu gün hüküm süren Amerika'nın İslam karşıtlığı üzerine kurulduğunu göstermektedir. ABD Yüksek Mahkemesi’nin Trump’ın Müslüman yasağı lehine verdiği son karar; Müslümanların girişine karşı Amerikan yasaklarının yinelemelerinden sadece biri. Ancak bu uzun tarih, bizi böyle yasaklara karşı mücadelemizin değeri konusunda caydırmamalı. Nasıl Müslüman yasakları, Amerika’nın tarihini karakterize ederken varsa; Müslümanların varlığı, Müslümanların hayatta olması ve Müslümanların direnişi de var.

KAYNAKÇA

[1] Gomez, Michael A. Black Crescent: The Experience and Legacy of African Muslims in the Americas. New York: Cambridge University Press, 2008, 4.

[2] Ibid.

[3] Martinez, Maria E. Genealogical Fictions: Limpieza De Sangre, Religion, and Gender in Colonial Mexico. Stanford: Stanford University Press, 2011, 128.

[4] Lucena, Salmoral M. Regulación De La Esclavitud Negra En Las Colonias De AméricaEspañola (1503-1886): Documentos Para SuEstudio. Alcalá de Henares: Universidad de Alcalá, 2005, 31.

[5] Ibid.

[6] For example, see the case of Cristobal de la Cruz, an Algerian Muslim enslaved in Mexico. Cook, Karoline P. “Navigating Identities: The Case of A Morisco Slave in Seventeenth-Century New Spain,” The Americas, vol. 65 no. 1, 2008, pp. 63-79. Project MUSE, doi:10.1353/tam.0.0030

[7] Lucena, Salmoral M. Regulación De La Esclavitud Negra En Las Colonias De AméricaEspañola (1503-1886): Documentos Para SuEstudio. Alcalá de Henares: Universidad de Alcalá, 2005, 44.

[8] Ibid.

[9] Lucena, Salmoral M. Regulación De La Esclavitud Negra En Las Colonias De AméricaEspañola (1503-1886): Documentos Para SuEstudio. Alcalá de Henares: Universidad de Alcalá, 2005, 45.

[10] The Spanish were the first Europeans to reach the Western Hemisphere, and with them came several centuries of conquest, massacres, enslavement, and colonization. When the English imported their first ship of enslaved Africans into Jamestown, Virginia in 1619, the Spanish and Portuguese had already been colonizing Central and South America for over a century. That is to say that any history of European colonization of the Americas must begin with the Spanish, and to a lesser extent, the Portuguese.

[11] Martinez, Maria E. Genealogical Fictions: Limpieza De Sangre, Religion, and Gender in Colonial Mexico. Stanford: Stanford University Press, 2011. 

[12] Eisenberg (1992) gives the number  of 4,000 Arabic books while Martínez (2011) gives the number of over a million. Eisenberg, D. “Cisneros y la quema de los manuscritosgranadinos.” Journal of Hispanic Philology, 16(2), 1992, 107. Royal decrees in 1501 and 1511 also called for the burning of all books written in Arabic. Wiegers, Gerard Albert. Islamic Literature in Spanish and Aljamiado: Yça of Segovia (fl. 1450), His Antecedents and Successors by Gerard Wiegers. Medieval Iberian Peninsula. Texts and Studies, vol. 8. Leiden ; New York: E.J. Brill, 1994.)

[13] Martinez, Maria E. Genealogical Fictions, 35.

[14] See O’Banion, Patrick J. “‘They Will Know our Hearts’: Practicing the Art of Dissimulation on the Islamic Periphery.” Journal of Early Modern History, vol. 20, no. 2, 2016: 193-217. The same can be said about descendants of Jews. See: Brooks, Andre, “When household habits betrayed the Jews,” New York Times, Feb 20, 1997. https://www.nytimes.com/1997/02/20/garden/when-household-habits-betrayed-the-jews.html, Accessed on 07/23/2018. Also see Lee, Christina. The anxiety of sameness in early modern Spain. Manchester University Press. 2016, 128

[15] Martinez, Maria E. Genealogical Fictions, 39.

[16] In Spain, the concept usually applied to individuals who had been free of any non-Catholic lineage for at least two generations. In the New World, however, institutions began to call for “in infinitum” Christian lineage. Martinez, Maria E. Genealogical Fictions, 203.

[17] Casas, Bartolomé de las, and Gonzalo de Reparaz. Historia de las Índias T. 1 T. 1. Madrid: Aguilar, 1927, 16.

[18] Martinez, Maria E. Genealogical Fictions, 47, 92, 97.

[19] Martinez, Maria E. Genealogical Fictions, 133, 203.

[20]Martinez, Maria E. Genealogical Fictions, 128.

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye