"Kaybeden Statüko"nun lokomotif gazetesi Hürriyet'in "İşbirlikçi Başyazarı" yine fenersiz yakalandı!
"Bu hadise burada bitmez: Finali görmeden kimse paçaları sıvamasın" başlıklı yazımı tümüyle bağlamından kopararak bu satırların yazarını hedef göstermeye yeltenen "Utanmaz Adam" bunca zamandır hangi mahfillere hizmet ettiğini bir kez daha ispatladı.
Son yazımda türban ve parti kapatma sürecinin bir de "finali olduğuna" dikkat çekerek; "Eğer Türkiye'nin Yeni Gidişatı'nı tersine çevirmekte ısrar ederlerse Bir Millet Uyanıyor adlı yerli filmin gösterime gireceğini" özenle vurgulamıştım…
Hem "milli irade"yi öne çıkaran; hem de Statüko'ya karşı Ankara'da ana damarı oluşturan "milli ve yerli refleksi" işaretleyen hatırlatmaları ilk kez yapıyor değildim…
Türkiye'nin "yeni gidişatı" demekle neyi kast ettiğimi bu sütunun okuyucuları gayet iyi biliyorlar. Defalarca yazdım.
"Kapalı Kapılar Ardındaki Ankara"da iki yıl önce gerçekleşen "son derece hayati bir kırılmayı" yani "Ankara'nın Washington'ın yörüngesinden çıkmış olduğunu" kesin bir dille ve ısrarla söylüyorum. İki yıldır cereyan eden provokasyonların temelinde Ankara'daki egemenliği yeniden ele geçirmek isteyen "Kalıntılar"ın bulunduğunu her fırsatta anlatıyorum…
Amiral Gemisi'nin Statükocu Başyazarı, "yeni gidişat" ifademi bakın nasıl yorumluyor:
"Türkiye'nin şeriat devletine doğru yol almasını, demek istiyor olmalı…"
"İşbirlikçi Başyazar" ahlaksızca bir çarpıtmaya imza atarak asıl rahatsızlığının ne olduğunu da dışa vurmuş oluyor:
Başyazarı bunalıma sokan hadise, "Washington'ın Ankara'daki egemenliğini kaybetmesi"dir: Daha doğrusu "bütün kurumların üzerinde" bir işlev icra etmiş olan "Gizli Devlet" yapılanmasının iki yıl önce dağıtılmış olmasıdır!
"Amiral Gemisi" Hürriyet, yıllar yılı "Devlet Gazetesi" olarak şöhret yapmıştır. Bu gerçeği patronu Aydın Doğan da itiraf etmiştir…
Bütün darbeleri can-ı gönülden destekleyen, ihtilal ve ara rejim süreçlerinde Statüko'ya "psikolojik harekat merkezi" bağlamında hizmet veren Hürriyet'in uzun yıllar başyazarlığını yapan şahıs "milletin iradesi"ne vurgu yapılmış olmasını zerre kadar utanmaksızın "tehdit" diye yansıtıyor.
Böylelikle, aynen İsmet İnönü gibi "bu millete düşman" olduğunu kanıtlıyor…
Gazetesinin "411 el kaosa kalktı" manşetiyle hükümeti "tehdit" ettiğini unutmuş görünüyor.
Şu satırlarıyla da tamamen zıvanadan çıkıp, iftira atıyor:
"Bu tehdit, türbanla avukatlık yapmak isteyen birine izin vermeyen Gümüşhane Baro Başkanı Ali Günday'ın ve türbanlı bir öğretmenin talebini reddeden Danıştay dairesi üyelerinden Mustafa Yücel Özbilgin'in başına gelenler sizin de başınıza gelir mi demek istiyor?"
* * *
Ne demişler? Kişi, herkesi kendisi gibi bilirmiş…
Hürriyet Başyazarı'nın şu meşhur "andıç"ın üzerine atlayarak "alçak" ilan ettiği isimlerden biri (Akın Birdal) statükocu kalemşorun yazısından bir süre sonra vurulmuştu!
"Duayen Başyazar" Şemdin Sakık'ın mahkemeye çıkmadan önceki ifadelerinin basına sızdırılması üzerine 25 Nisan 1998'de "Alçakları Tanıyalım" başlığıyla 28 Şubat yönetiminin hesabına bazı meslektaşlarımıza ağır suçlamalar yöneltmişti…
Sonra ne mi olmuştu?
Aynı "zat-ı şahane" 12 Aralık 1998'de bu defa "Sakık ifadesi diye resmi makamlarca basına sızdırılan yalan bilgilere biz de alet olduk, meslektaşlarımıza iftira edenlerin ekmeğine yağ sürdük" diyerek itirafta bulunmuştu:
28 Şubatçıların kirli operasyonlarında kullanılan Başyazar işte böylesine "aşağılık bir adam"dır!
* * *
Bitmedi: Başyazar, Danıştay saldırısından bahsediyor ya…
Danıştay'a düzenlenen saldırının türban kararıyla ilgili değil, Ergenekon çetesiyle bağlantılı olduğu ortaya çıktığı halde; Başyazar hala tam tersine kanaat oluşturmakta ısrar ediyor…
Demokratik düzeni silah yoluyla değiştirmeye ant içmiş, darbe planlayan, ulusalcı Ergenekon adlı terör örgütü hakkında olumsuz tek kelime yazmamış bir "Başyazar"dır, kendisi!
Yeni Şafak gazetesi