ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah Burhan ile Mayıs ayının sonlarındaki buluşmasıyla ABD birdenbire Sudan meselesine el attı ve buradaki gelişmelere olan ilgisini tazeledi. Paralelinde dünya ile birlikte Amerikan basın ve yayın organları da konuya bir kez daha eğildi. Bunda Biden idaresinin etkisi ve parmağı olduğu inkâr edilemez. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, ABD'nin son aylarda Sudan'la birdenbire ve sistematik bir şekilde ilgilenmesinin pek çok nedeni vardır ve bunlardan belki de en önemlisi şudur: Sudan ve Afrika kıtasını da kapsayan Orta Doğu bölgesinden (Arap-İslam Havzası) çekilme ve doğuya Asya'ya yönelme arayışıdır.
Ayrıca ABD'nin son iki yıldır Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesi ve bunun kıtasal ve uluslararası yansımaları ile meşgul olması da vardır. Ardından bir yıl boyunca, tahminlerden ve gerekenden uzun süren Gazze savaşıyla ve onun bölgeye yayılması ihtimalini kontrol altına alma endişesiyle meşgul olması ve yıpranmasıdır. Ve son olarak önümüzdeki Kasım ayı başlarında yapılması planlanan başkanlık ve yasama organı seçimleri aşamasına girmesi de bölgeye ilgisini sınırlandırmıştı. ABD’nin Sudan meselesine ürkek de olsa geri dönmesinin arka planına gelince, dört nedenden bahsedebiliriz.
Merkezi ve temel faktörler: Nisan ayında Ulusal İstihbarat Teşkilatı Direktörü General Ahmed Mufaddal'ın Moskova'da düzenlenen Küresel Güvenlik Forumu'na katılımıyla Sudan-Rusya ilişkilerinde yeni bir ivmenin yakalanması. Akabinde Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Orta Doğu - Arap ve İslam Havzası - elçisi Mikhail Bogdanov'un Mayıs ayı başında Port Sudan'ı ziyareti ve Korgeneral Al-Burhan ile görüşmesidir. İlaveten bazı generaller ile Rusya’ya göre yasallığı temsil eden Egemenlik Konseyi'nin diğer üyeleriyle de bir araya geldi.
Bu görüşmelerde Rusya tarafı ile kaliteli silah anlaşmaları karşılığında Port Sudan'a Rus gemilerinin uğraması için bir lojistik destek istasyonu kurulmasına dair anlaşmanın etkinleştirilmesi fikri de ele alındı.
Hızlı Destek Gücü milisleri ile paramiliter Wagner'in kalıntıları arasındaki bağların kesilmesi de ortak gündemin konuları arasında idi. Sudan ile birlikte Orta Afrika, Mali ve Burkina Faso gibi Afrika ülkeleri üzerinden geçen koridor ve otoyolun Rusya'nın koruması ve kontrolü altına girmesi de ortak gündemin parçaları arasındaydı. Burhan'ın Yardımcısı Malik Akar Haziran ayı başlarında Dünya Ekonomik Forumuna katılmak için Sen Petersburg'a yönelmeden evvel Mayıs ayının sonunda ilgili bölgeye bir tur düzenledi.
Malik Akar Rus liderliğiyle ikili ilişkiler ve Al-Burhan'ın imzalaması gereken deniz üssü ve silah anlaşmalarını içeren bir işbirliği ve ortaklık anlaşmasının sonuçlandırılması meselesini de ele aldı. Öngörülebilir gelecekte Moskova'da veya Başkan Vladimir Putin ile uzaktan toplantı yoluyla bu anlaşma parafe edilebilir.
ABD'nin Sudan'a yönelik yenilenen ilgisinin ikinci unsuru Sudan-İran yakınlaşması, ilişkilerinin gelişmesi ve ilişkilerdeki iyileşmenin doğal bir yansıması olarak iki taraf arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesidir. İran'ın başta Körfez ülkeleri olmak üzere birçok Arap ülkesiyle ilişkileri tamir etmesine paralel Hartum da bu kervana katılmakta bir beis görmüyor. Bununla birlikte Sudan yönetimi ilişkilerin herhangi bir tarafın hesabına veya aleyhine olmadığını ve herhangi bir tavizi içermediği vurguluyor. Özel olarak Sudan, genel olarak da Afrika Boynuzu'nda İran'a taviz verilmediği kaydedildi.
Üçüncü faktör ise Kuzey Darfur eyaletinin başkenti ve genel olarak bölgenin merkezi olan El Fasher şehrinde yaşanan olaylar ve gelişmeler ile şehrin Hızlı Destek milisleri tarafından kuşatılmasıyla ilgilidir. BM, burada yaşanan insani felaket ve vahşet konusunda uyardı. Bu da 2005'teki suçlamaların tekrarlanma ihtimaliyle karşı karşıya olduğumuz anlamına geliyor.
ABD'nin Sudan'a olan yeni ilgisinin son nedeni ise, Amerikan ve uluslararası insan hakları örgütlerinin savaş suçları ve tasfiyeler konusundaki uyarıları ve suçlamalarıyla ilgilidir. Buna göre asiler tarafından etnik olarak gerçekleştirilen ve özellikle Cezira Eyaleti'nin Wad Al Noura köyünü hedef alan katliamlar, El Fasher, Darfur ve genel olarak bütün Sudan'a yayılabilir. Omdurman'a bağlı Karrib ilçesi, başkent Hartum'un üç yakasından birisidir.
Dolayısıyla, ABD'nin Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in Egemenlik Konseyi Başkanı ve ülkenin meşru lideri General Abdel Fattah Al-Burhan ile birlikte görüşmesi ürkek hamlesinin ardında yatan dört faktörü özetlemektedir. Görüşme sırasında Sudan liderliğinde Blinken'in kullandığı üslup ve kuru ifade tarzına karşılık homurdanma, öfke ve tedirginlik hâkim olsa da yine de genel bir diplomatik ve siyasi tartışma gerçekleştirildi. Bunun kanıtı, ikili Suudi ve Amerikan sponsorluğunda yürütülen ve birkaç kez gerçekleştirilen asilerin Hızlı Destek Gücü ile Cidde diyaloguna veya forumuna hızlı bir şekilde geri dönülmesi ihtimalinin belirmesidir.
Blinken'in Cidde müzakerelerine buyurgan bir şekilde dönme talebi, muhataplarını rahatsız etti. Al-Burhan tarafından bu çağrı reddedildi; zira Burhan'ın prensipte konuya itiraz etmediğini, ancak üzerinde anlaşılan şeye bağlı kalınmasını ve uygulanması şartını hatırlattığını bilmeliyiz.
Cidde'de, bir Amerikalının huzurunda isyancılar, Hartum'dan, hükümet kurum ve tesislerinden, özel mülkiyetlerden çekilmeyi kabul etti. Genel olarak ciddi bir Amerikan eğilimi, politikası veya pozisyonu olmadığı ve herhangi bir politika inşa edilmediği sürece Washington'ın tutumu halkla ilişkiler düzeyini pek aşamayacaktır. Ürkek bir Amerikan hamlesiyle karşı karşıya bulunuyoruz. Meşru Sudan liderliğinin doğrudan, net ve şüphe götürmez bir şekilde tanınması ve ardından askeri, diplomatik, siyasi ve ekonomik alanda destek sağlanması yerinde bir davranış olur.
Ayrıca asilerle ilişkilerin devam etmesi nedeniyle ülkenin birlik ve egemenliğine dair güvenilir ve ciddi bir teyit sağlanamıyor, defalarca tekrarlanan isyancılara yaptırım uygulanması çağrısı karşılık bulmuyor. 'Çatışmanın her iki tarafı da hatalıdır' söylemi ve yaklaşımı yanlıştır ve sürece kilitliyor ve isyancılara silah sağlayanlar üzerinde ciddi bir baskı getirmiyor.
Öte yandan, meselenin çözümü için son yıllarda statüsünün erozyona uğramasına ve gerilemesine rağmen dünyanın başkenti olmaya devam eden Washington üzerinde Arap, Afrika, bölgesel ve uluslararası baskılara da tanık olmuyoruz. Her halükarda Joe Biden yönetiminin henüz acelesi yok gibi görünüyor ve bizzat Biden'ın yönetiminde görev yaptığı eski Başkan Barack Obama'nın kuralına göre hareket edilmesi gerekiyor. Dışişleri Bakanı Blinken ayrıca, 2005 yılında Darfur ve Sudan hakkında özel olarak konuştuğunu belirterek, "Eğer biz umursuyorsak, dünya da umursayacak ve biz hareket edersek, dünya da bizi takip edecektir" dedi. Bilindiği gibi 2005 yılında özellikle Darfur ile Sudan'dan ve halen Hızlı Destek Gücü olarak anılan yapının kökenini temsil eden Cancavit'lerin suçlarından söz etmişti. Elbette ABD yönetiminin ve Blinken'in hamlesi çok geç, hem de yetersizdi ve seçimlerin eşiğinde içeride ve dışarıda insan hakları örgütlerinin eleştirilerinin püskürtülmesini hedefliyordu.
Ne yazık ki bu adım ve eylem, bakış açısındaki bir kusura işaret ediyor. Daha doğrusu, belirli bir anlayış ya da vizyon eksikliğinin ifadesi, sorun bölge ve çevre olarak Sudan'ı aşmadıkça ve Afrika Boynuzu ve Kıta Afrikasına yani kabından taşmadıkça ve Amerikan çıkarlarını tehdit etmedikçe kriz yönetimi aşamasında kalacaktır. Konu etrafında çelişkili ifadeler ve tutumlar da bu gerçeği yansıtmaktadır. Son olarak, her zaman olduğu gibi isyanı bastırarak ve milli uzlaşma sürecine geri dönerek ve demokratik anayasal geçiş işlemini tamamlayarak topun Sudanlıların sahasında olduğunu ve kararın onların elinde olduğunu ispatlayabiliriz. Sudan meselesi aynı zamanda Arapların oyun sahasındadır. Sudan meselesinin hilafsız bir şekilde Arap davası olduğu da farz edilir. Yine Afrika Birliği meselesi yine İslam İşbirliği Teşkilatı’nın ilgi alanındadır. Bereketli Sudan ve fedakâr Sudan halkı karşısında herkesin sorumluluğunu idrak etmesi gerekmektedir. Bu sorun aynı zamanda sırasıyla Afrika Birliği'nin de uhdesindedir. Afrika Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı, hepsi ürkekçe bahanesi ve izahı olmayan tavırlarından ve meseleyi görmezlik gelme siyasetinden zinhar vazgeçmeliler. Sudan meselesi herkesin ortak gündemi olmalıdır. Sonra da mesele kademeli olarak BM ve uluslararası topluluğun çatısına havale edilmelidir. Sudan halkına herkesin iyilik borcu bulunuyor. Ödeme vakti gelmiştir.