Amerikalı Müslümanlar seçimde ne yapacak?

Seçim sathındaki ABD'de başkan adaylarının Filistin'e yönelik tutumları nasıl? Amerika'nın işgal rejimine desteği seçim sürecini nasıl etkiliyor? Yunus Emre Erdölen Amerikalı Müslüman nüfusun önündeki seçenekleri değerlendiriyor.

Yunus Emre Erdölen / Perspektif.eu

Amerikalı Müslümanlar “yetmez ama Kamala Harris” diyebilecek mi?

Michigan’da yaşayan Amerikalı Müslümanlar hiç olmadığı kadar ABD’nin gündeminde. 2016 yılında 11 bin farkla Trump’ın, 2020’de ise 150 bin farkla Biden’in ipi göğüslediği bu kritik eyalette 250 bin Amerikalı Müslüman seçmen yaşıyor. Büyük ihtimalle seçmenler Gazze’deki soykırımın gölgesinde geçen ABD başkanlık seçimlerinin kaderini tayin edecek. ABD’nin İsrail’e yönelik şerhsiz silah yardımı ve siyasi desteği devam ederken Amerikalı Müslümanlar uzun bir süredir Demokrat Parti’nin tabanını oluşturan solcular, gençler ve İsrail’i eleştirme cesaretini gösteren liberallerle iş birliği yapıyor, İsrail’e yönelik desteğin azalmasına yönelik isteklerini güncel bir siyasi tartışmaya dönüştürüyor, bütün bu süreç neticesinde ise hiç olmadığı kadar “özneleşiyor”.

“Kararsızlar” kararlı olunca

İsrail’e yönelik tepkilerin siyasetin gidişatını etkilediğine dair ilk emare Demokrat Parti başkan adaylığı önseçiminde yaşandı. Henüz adaylıktan çekilmemiş olan Biden’in fiilen tek aday olarak yarıştığı Bahar 2024 önseçiminde İsrail karşıtı Amerikalı Demokratlar pusulada “kararsız” seçeneğinin olduğu eyaletlerde organize olarak sadece Gazze’ye dikkat çekmek için büyük bir seçim kampanyası düzenledi. Amerika genelinde az sayıdaki eyalette 700 bin seçmen Biden hükümetinin İsrail’e yönelik desteğini protesto etmek amacıyla “kararsız” seçeneğini işaretledi. Demokrat Parti’nin başkan adayının kesinleşeceği Ağustos parti kurultayına böylece bu tepkili seçmeni temsil eden 30 delege katıldı. 30 delege Biden’in işaret ettiği başkan yardımcısı Kamala Harris’e oy vermedi, İsrail’in katlettiği Filistinlileri sembolik bir oylamada başkanlığa aday gösterdi.

Önseçimde halk desteğiyle adım adım büyüyen bu kararsız hareketi, Kamala Harris’e destek açıklamak için çok basit birkaç şey talep etti. Kamala Harris kampanyası ise bütün bu istekleri reddetti. Silah desteğinin durdurulması talebine gelene kadar çok daha basit istekleri gerekçesiz bir şekilde geri çeviren Kamala Harris böylece Demokrat Parti’nin klasik koalisyonunu çatlattı. Filistin’e destek veren kararsız delegeler, kurultayda 5 dakikalık bir kürsü hakkı istediler. Zira İsrail’i destekleyen birçok isim kürsüye çıkmış, savaşın İsrail tarafı rehine ailelerinden Amerikalı senatörlere net bir şekilde milyonların önünde anlatılmıştı. Kararsız hareketinin temel talebi ise Filistinli sivillerin sesini taşımaktı. Hareketin liderleri taleplerini oldukça makulleştirmiş, gerekirse konuşmanın önceden incelenebileceğini söylemiş, konuşmada rehinelerin serbest bırakılması mesajının özellikle olacağı vurgulanmıştı.

Kamala Harris ve ekibi, Filistin kökenli bir Demokrat siyasetçinin kurultayda konuşmasını reddetmekle kalmamış; ailesini Gazze’de kaybeden Filistin kökenli Amerikan vatandaşlarıyla bir iki saatlik bir yüz yüze görüşmeyi da kabul etmemişti. Bu nedenle kararsız hareketi, yayınladıkları özel açıklamayla Kamala Harris’e resmen destek vermeyeceklerini duyurdu. Fakat özellikle Trump’ın seçilmesi durumunda Filistinlilerin koşullarının daha da kötüleşeceğini, bu nedenle oyları bölebilecek ve Trump’a seçim kazandırabilecek Yeşiller Partisi adayı Jill Stein’a da resmen destek vermeyeceklerini vurguladılar.

Yeşiller oyları böler mi?

Jill Stein vurgusu çok kritikti. Zira ABD’de üçüncü bir partinin seçim kazanma şansı pek yok. Fakat İsrail karşıtı Amerikalı bir sosyalist Yahudi olan Jill Stein, Demokrat Parti’nin Filistin politikasını eleştirerek popüler tabirle “oyları bölecek” bir kampanya yapıyor. Amerikalı Müslüman siyah bir akademisyen Butch Ware’i başkan yardımcısı adayı olarak gösteren Stein, kefiyesini boynundan indirmiyor, Netanyahu’nun bir savaş suçlusu olduğunu açıkça söylüyor, İsrail’e silah desteğinin kesileceğini vurguluyor. Arizona, Georgia, Michigan gibi birçok eyalette Müslüman seçmen nezdinde yapılan anketlerde Kamala Harris’in önünde gözüküyor. Demokrat Parti’nin İsrail’e yönelik desteği karşısında Müslüman, solcu ve genç seçmenlerin Filistin öfkesini kanalize edebilecekleri güçlü bir alternatifleri var. Bu nedenle Kamala Harris’e sinirlenen Müslümanlar sandığa gitmemeyi tercih etmezse Filistin meselesini ana gündem yapan Yeşiller Partisi’ne yönelebilir. Böylece Michigan, Georgia gibi seçimlerin kıran kırana geçtiği eyaletlerde Yeşiller Partisi başkan adayı Jill Stein %3-4 alarak Trump’ın önünü açabilir.

İşte tam da bu noktada Filistinli Amerikalılarla dahi görüşmeyi kabul etmeyen, 5 dakikalık bir kürsü hakkını Demokrat Parti’de yıllardır siyaset yapan Filistin destekçilerine hor gören Kamala Harris ve kampanyasının İsrail’e tepkili parti tabanına verdiği yanıt ise “Trump bizden daha kötü” mesajından ibaret.

Tabana rağmen siyaset, soykırıma rağmen destek

YouGov anketine göre Amerikalıların %60’ının, Demokrat Parti seçmeninin ise %77’sinin İsrail’e silah yardımının kesilmesini istediği bir siyasi düzlemde Kamala Harris, uluslararası hukukun çiğnendiği ve insan haklarının ihlal edildiğinin bilinmesine ve silah satışının devam etmesinin ABD’nin Leahy kanunları gibi yasal sorumluluklarını ihlal etmesine rağmen İsrail’e silah ambargosu uygulanacağını savunmuyor.

Trump ise Demokrat Parti’nin Senato grubu başkanı Amerikalı Yahudi Chuck Schumer’a ve “siyonistim” diyen ABD Başkanı Joe Biden’a “Filistinli” diyecek kadar İsrail’i destekleyen bir platformla seçimlere giriyor. Çok ırkçı bir tavırla “Filistinli” kelimesini bir hakaret gibi kullanıyor, İsrail’e her türlü desteği veren Biden hükümetini arada sırada İsrail’i uyardığı için Hamasçılıkla suçluyor. İsrail’in en büyük destekçilerinden milyoner Miriam Adelson ile birlikte İsrail bayrağı önünde miting yapıyor, Haaretz gazetesinin iddiasına göre daha önce aldığı 100 milyon dolarlık bağış karşılığında Batı Şeria’daki yasadışı yerleşimleri tanımayı değerlendiriyor. Miriam Adelson daha öncesinde, yani 2016 seçimlerinde, Trump’a bağış yaptığı için ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınması fikrini önerdiğini ve Trump’ın da bu husustaki sözünü tuttuğunu belirtmişti. Trump İsrail’in talepleri kabul edilene kadar Gazze’ye insani yardımın kesilmesini dahi isteyebilecek bir radikal tutkuyla İsrail’i savunuyor.

Trump’ın vaatleri de oldukça sert. Gazze’de yaşayan Filistinlilerin ABD’ye girmesine yönelik genel geçer bir yasak koyabilir. Bununla birlikte uzun bir süredir Filistin lehine gösteri yapan gençleri hedef alıyor. Yabancı öğrencilerin bu tür eylemlere katılması durumunda sınırdışı edilebileceğini söylüyor, özellikle ABD’deki Filistin hareketinin 20 sene geriye itileceğini, giderek güçlenen bu toplumsal akıma ket vuracağını vurguluyor. Bu tutku öylesine yoğun ki Demokratlara oy veren Yahudilerin “kendi dinlerinden nefret ettiğini”, Demokratların seçimleri kazanması durumunda İsrail’in yok olacağını belirtiyor.

Kamala Harris’in Gazze’ye yönelik en büyük vaadi ise “statüko”. Kamala Harris her ne kadar Biden’a nazaran İsrail’i daha sert eleştirse de somut açıdan değişim yaratabilecek bir politika vaadiyle seçmenin karşısına çıkmıyor. En somut ve gerekli vaat ise İsrail’e uygulanabilecek bir silah ambargosu. Almanya’nın yeni lisans verme sürecini durdurduğu, İngiltere’nin belli başlı kategorilerde silah ambargosu uyguladığı bir atmosferde ABD kendi yasaları ve itibarı pahasına İsrail’e yönelik silah desteği konusunda sadece birkaç ağır bomba dışında herhangi bir değişikliğe gitmemeyi tercih ediyor.

Kim kazanacak?

Bir oyun dahi önemli olduğu bir seçimde 250 bin Michiganlı Müslümanın, 200 bin Georgialı Müslümanın desteğini sarsıyor. Bunun ötesinde kendi parti tabanının neredeyse tamamı İsrail’in karşısında dururken toplumsal bir talebi duymazdan geliyor. Ve bütün bunları ABD’nin en önemli seçimlerinin arifesinde kendi başarısı pahasına yapıyor.

Günün sonunda Gazze’de binlerce kadın çocuk, masum sivil katledilirken; Batı şerhsiz desteğiyle İsrail’in büyük bombalarıyla açtığı çukurlara kendi itibarını da gömüyor. Kamala Harris ise bu çukura 2024 seçimlerini kazanma şansını da büyük bir siyasi körlükle atıyor.

Seçim başa baş. Kimin kazanacağını kestirmek zor. Ama Kamala Harris ve Donald Trump Gazze konulu bu “insani sınavı” çoktan kaybetti bile.

Yorum Analiz Haberleri

Ne sağcıyız, ne solcuyuz…
Tabiin Okulu’nda son namaz
İslam düşmanlığı dünyadaki en yaygın nefret biçimlerinden birisidir!
Yahudiler Yahudi olmayanlara nasıl bakıyor?
Dijital tehlikelere karşı bütün dünya önlem alıyor!