Amerika ve Ortadoğu şubesi İsrail, çağdaş bir ‘Moğol’ ve ‘Haçlı+Siyonizm İstilâsı’ peşinde..

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

Ekranlarda, bütün olup bitenlerin ap-aşikâr ortaya koymasına rağmen, anlı-sanlı yorumcular, bölgemizdeki mevcud buhranı devamlı ve sadece İsrail’le ilgili imiş gibi anlatıyorlar.. Halbuki burası, hepsi de özü itibariyle ‘vahy-i ilâhî’ye dayanan Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam dinlerinin ilk muhatablarının yaşadığı coğrafyalar olup, hele de kutsallığına inanılan yerlere hâkim olmak konusu başta olmak üzere, zaman içindeki gelişim çizgisine göre, birbirleriyle çatışma ortamlarından kaçınamadıkları yerler.. Bugün de bu coğrafyada olup bitenler, o tarihî arka-plandan da etkileniyor ve besleniyor..

*

Bugün, Siyonist İsrail çetesinin hâkimiyetinde yaşayan yahudi nüfusun en fazla 7-8 milyon civarında olduğu anlaşılıyor.. 4 milyon kadar da, işgal, tahakküm ve her türlü zulüm altında yaşayan müslüman halk var o coğrafyada..

Bu 7-8 milyonluk Yahudi kitlesi adına, siyonist hedeflerle İsrail çete rejimine her türlü zulmü yaptıran güç, bu coğrafya dışında ve amma dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, kendilerini siyonizmin askerleri ve İsrail rejiminin tabiî vatandaşları bilen ve asıl merkez olarak  Amerika’da ve dünyanın başka yerlerinde de, ‘altın’ üzerine taht kurmuş olan ‘samirî/ altın tapıcısı’ Yahudiler.. Bu yüzden, bu gün 100’lerce milyon müslüman halkların yaşadığı bu bölgede, o ‘altın’ gücünün yönlendirmesiyle, dilediği gibi at koşturan, barbarca cinayetler işleyen İsrail çetesini, Amerikan emperyalizminden ayrı düşünmek, psikolojik savaşta, bu yüzlerce milyonluk müslüman kitlelere yönelik bir âcizlik ve çaresizlik aşılamaktan ve bütün bu barbarlıklara teslim olmaktan başka bir hedefe hizmet etmemektedir.

Pax Americana’ çağı, bu.. ‘Teslim olun, barış olsun!.’

2 bin yıl öncelerdeki ‘Pax Romana’nın  /Roma Usûlü Barış’ın güncelleşmiş şekli..

Nitekim, siyonist çetenin, dünya üzerindeki gizli tahakkümünün ‘uluslararası guguk’ şekline dönüştürdüğü  ve  emperial güçlerin dünyaya 100 yıldır bir ‘deli gömleği’ gibi giydirdikleri ‘uluslararası hukuk’ ölçülerini bile kaale almadan,  başka bir devlete, Lübnan’a,  resmen ‘savaş’ bile açmadan, saldırması, Lübnan Hizbullah Teşkilatı’nın lideri Hasan Nasrullah’ı öldürtmesi ve bununla yetinmeyip, -güyâ bağımsız devlet olan- Lübnan’da  yüzbinlerce sivil  kitleleri evlerinden-barklarından çıkarıp, başka yerlere sürmesi ve direnme gördükleri yerleşim birimlerini ise, ağır bombardımanlarla yok etmesi karşısında, Birleşmiş Milletler’in ve Güvenlik Konseyi’nin  patronu olan 5’li çete tarafından, ‘Yapmayın-etmeyin..’ gibi nutuklarla geçiştirilmesi, dünya düzeninin gerçek yüzünü bir daha gösteriyor.

Amerikan emperyalizmi ise, ‘İsrail’in, Lübnan’a yönelik harekâtını kendilerine önceden haber verdiğini ve İsrail’in varlığını güven altına almak için, Lübnan’daki altyapıların yok edilmesinin doğru bir hareket olduğunu’ açıklamış bulunuyor..

Evet, bütün bu cinayetlerin, barbarlıkların arkasında, Amerikan emperyalizmi var.. Yani, ‘savaş’ın sadece siyonist İsrail tarafından yapılıyor gibi gösterilmesi, meseleyi küçültmenin de ötesinde, ‘Amerika, AB ve İsrail’in, Müslüman coğrafyalarında, 800 yıl öncelerdeki ‘Moğol İstilası’ benzeri bir barbarlıkla sergiledikleri , ‘Haçlı Hristiyan + Siyonist Yahudi’ saldırısı karşısında Müslüman halklara âciz ve çaresiz olduklarını telkin etmek hedefine de hizmet ediyor.  Ama, tarihte, ‘Moğol İstilâsı’ ve benzeri  nice büyük badireleri atlatmış olan müslüman halklar, hâlâ hayattadırlar;  ama, Moğollar nerede?

*

NASRULLAH’IN ÖLDÜRÜLMESİNE; BAZILARI, SİYONİSTLER GİBİ SEVİNMİŞ; HAYRET!.

Nasrullah’ın öldürülmesi üzerine, 29 Eylûl tarihli yazımızda,  ‘Nasrullah, kendi mücadele çizgisi istikametinde korkusuz ve kararlı mücadele veriyordu; onun öldürülüşünün etkisi nesiller boyu devam edip duracak ve Filistin dâvasında önemli bir isim olarak herhalde hayır- dualarla anılacaktır. Onun hele de 2006’da, siyonist İsrail rejimi güçlerini, 34 gün süren bir savaşta ağır bir yenilgiye uğratışı, onu ve teşkilatını siyonist rejim için, bir korkulu rüya haline getirmişti’ dememizden bile rahatsız olanlar görüldü..

Kimileri de mezheb farklılığından kaynaklanan bir takım silahlı mücadeleler etrafında Nasrullah’ın etkisini hatırladılar.. Biz de o yazıda,  o konulara işaretle, ‘Bu konuda, ‘Lübnan Hizbullahı’nın da bir takım eleştiriler dışında -yazık ki- kalamadığı ve bunun için zaman-zaman bazı tartışmalar içinde yer aldığı da biliniyor. dediğimiz halde, bazıları bununla yetinmemişler. Hatasız insan arayacak olursak, bırakalım başka dünyaları, müslüman coğrafyalarındaki yöneticiler arasında bile kaç pâk simâ bulunur?  

‘Emperial-şeytanî güçler aralarındaki bütün geçmiş ihtilâf ve düşmanlıkları unutup, Müslüman halkları sıkboğaz etmek isterken; müslüman dünyasının hâlâ, bütün enerjisini iç sürtüşmelerde harcayan ‘avare kasnak’ durumu sergilemeleri, aralarındaki etnik, mezhebî veya coğrafî ihtilafları esas almaları, en çok da İslâm düşmanlarını memnun ediyor.’  cümlemiz yanlış mıydı, yoksa?

*

Bir diğer hassasiyet ise, daha farklı.. O yazımızda, ‘(…), başta İran olmak üzere, bazı diğer ülkelerdeki lider kadroların, karşılaşılan bu gibi darbeler karşısında, hemen, ‘Gereken karşılık verilecek, ezici  darbeler vurulacaktır..’ gibi, iddialı sözleri söylemeleri de bir diğer zaaf.. (…) Kur’an-ı Kerim bize, Saff Sûresi’nde (2. âyette, meâlen) Yapamayacağımız şeyleri söylemememizi’ emrediyor..’ demiştik.. Bu hatırlatmamız üzerine, ‘Sen İran liderliğine mi yol gösteriyorsun?’ diyenler bile oldu..

Eleştiriler olabilir elbette, esasen eleştiri olmazsa, onu yadırgamak gerekir. Ama, hakkı ve kaleminin haysiyetini korumak isteyenler, birilerinin beğeni veya alkışı veya birilerini yerle bir etmek için kullanmazlar. Bu açıdan, biz de, inşaallah, ‘Hakk’ın itibarını, halkın iltifatına fedâ etmeyenlerden’izdir.

*

SUÛDÎ VELİAHDİ YALNIZ DEĞİL!.

Bu arada,  bir diğer konuya da değinelim.. HAMAS’ın  7 Ekim 2023- Aqsâ Tufanı’ndan hemen sonra  Tel-Aviv’e koşan ve ‘Ben buraya bir yahudi olarak geliyorum’ diyen Amerikan Dışbakanı Blinken’a, Suûdî Veliahdi  Muhammed Bin Selman’ın, ‘Nüfusumuzun çoğu genç ve Filistin Meselesi hakkında pek bilgisi yoktu. Bu çatışmayla ilk kez tanışıyorlar. Filistin meselesi şahsen umurumda mı? Değil ama, halkım umursuyor.” dediği, dünya medyasına yansıdı. 4-5 gün oldu, MBS ve Suûd rejiminden bir yalanlama veya açıklama da gelmedi..

*

Bu da, Müslüman dünyasının bir diğer faciası.. Halklarının ekseriyeti Müslüman olduğu için, ‘İslam ülkesi’  diye anılan 56 ülkenin liderleri içinde, MSB’nin bu konudaki  benzerleri o kadar çok ki..

Müslüman dünyası nasıl birlik olabilir?

Ama, çare yine de bulunabilir.. Bugün ‘Haçlı+Siyonizm’ saldırganlığının karşısında, bu oldukça buhranlı durumda, dünyada yeni dengelenmelere vesile olabilecek bir  ‘konfederasyon’ yöntemi  bile etkili çare olabilir.. ‘İslam Birliği ideali’ için, yakın bir gelecekte hayalci olmamak gerekse de,  ilk planda, özellikle Türkiye, Pakistan, İran, Mısır ve daha sonra da, katılmak isteyen diğer  ülkelerin,  Avrupa Birliği örneğinde olduğu üzere, iç hukuklarında serbest; uluslararası hukuk açısından ise, devlet niteliklerini devam ettirerek; ama, ortak dış siyaset, ortak savunma, ortak pasaport ve ortak para birimi gibi konularda bir ‘konfederasyon’ kurarak, 500 milyonu aşan bir nüfusla, dünya dengelerini zorlayacak büyük bir güç oluşturmaları bir ihtiyaç değil, bir zarûrettir..

*

Star