Amerika gerçekten ateşkes istiyor mu?

Abdullah Muradoğlu, ateşkes görüşmeleri dünya kamuoyuna karşı bir argüman olarak kullanan ABD ve Siyonist rejimin asıl amacını sorguluyor.

Abdullah Muradoğlu / Yeni Şafak

Amerika gerçekten ateşkes istiyor mu?

Bir savaş makinesi olarak İsrail’in kontrol düğmesi ABD’nin elinde. ABD düğmeye basarak İsrail’i durdurabilir. ABD bunu yapmak yerine, bir taraftan İsrail’in soykırım yapmasına imkân tanıyan askerî, malî ve diplomatik desteği sürdürüyor, diğer taraftan da ateşkes istiyormuş gibi davranıyor. Bu politika Netanyahu’ya istediğini yapmaya devam etme cesareti veriyor..

ABD gerçekten istemiş olsaydı, İsrail’in düğmesine basarak Netanyahu’yu ateşkes ve rehine anlaşması yapmaya her şekilde icbar ederdi. Eğer Netanyahu, gücün kendisinde olduğu vehmine kapılarak bildiğini okumaya devam ederse, ABD’nin desteği olmadan ayakta kalamayacağını bilen “Siyonist müesses düzen” ordusuyla, yargısıyla, medyasıyla, istihbarat ve güvenlik kurumlarıyla Netanyahu’yu alaşağı etmekten kendini zerre miskal sakınmazdı.

İsrail’in ABD’nin kendisinden gerçekten yapmasını istediği şeyleri yapmaktan geri durduğu bir vaka şimdiye kadar yaşanmış değil. İsrail’in askerî-sivil bürokrasisi ve siyasî elitleri gücün nerede olduğunu biliyor. İsrail ‘Amerikan İmparatorluğu’nun gücünü kullanarak ayakta kalan bir varlık. ABD’deki “İsrail Lobisi”nin temel işleviyse işlerin bu minvalde gitmesini sağlamak.

İsrail’le “istisnai ilişki” Amerikan müesses nizamı, Askerî-Endüstriyel Kompleksi ve İsrail’deki askerî- sivil bürokrasi arasında yürüyor. Ne ki bir süredir ABD’de işler pek yolunda gitmiyor, iki partili İsrail destekçiliği giderek güç kaybediyor. ‘Amerikan İmparatorluğu’nun kimi zaman ve durumlarda İsrail’e ‘gerçek efendi’nin kim olduğunu göstermesinin sebeplerinden biri, bu.

Halihazırda ABD İsrail’e “ben sana topu atacağım, sen de bu topu taca çıkaracaksın” diyor. Biden Yönetimi’nin ateşkes ve rehine anlaşmasına yönelik girişimleri tam da bu şekilde yürüyor. ABD bu şekilde olmasını istememiş olsaydı, Gazze’de alenen soykırım yapan İsrail’e silah ve para akıtmaya devam etmez, Doğu Akdeniz’e uçak gemileri de göndermezdi. Demek ki ABD için, İsrail’in kalıcı bir ateşkes anlaşmasına razı edilmesinin zamanı henüz gelmedi.

İsrail Ordusundan emekli olan Tümgeneral Yitzhak Brick Kasım 2023’te kendisiyle yapılan bir röportajda İsrail’in ABD’ye askerî bağımlılığını şu sözlerle özetliyordu: “Tüm füzelerimiz, mühimmatımız, hassas güdümlü bombalarımız, tüm uçaklarımız ve bombalarımız, hepsi ABD’den geliyor. Musluğu kapattıkları anda savaşmaya devam edemezsiniz. Hiçbir kabiliyetiniz yok. Herkes ABD olmadan bu savaşı sürdüremeyeceğimizi anlıyor. Nokta.”

İsrailli-Amerikalı Yahudi tarihçi Prof. Omer Bartov ise Biden’ın Netanyahu’ya şu sözleri söylemesi halinde işin renginin değişeceğine dikkat çekiyordu: “Bir anlaşmaya varmalı ve savaşı durdurmalısın. Eğer savaşı durdurmazsanız, tek başınıza kalırsınız. Tamam. Siz bir hükümet başkanısınız, istediğinizi yapabilirsiniz, ancak kendi başınızasınız. Bizden diplomatik koruma alamazsın, silah alamazsın. Bunu söylemiş olsaydı savaş sona ererdi.”

ABD İsrail’e akan silah-bomba hattının musluğunu kapatmadığı sürece Netanyahu soykırıma devam edecek. Gazze’de üçte ikisi çocuk ve kadın kırk binden fazla Filistinli hayatını kaybetti. Askerî bakımdan gerekli olmadığı halde 1945’te iki Japon şehrine atom bombası atarak yüzbinlerce sivilin ölmesine yol açan ABD, Gazze’deki soykırımdan rahatsızlık duyar mı?

8 Mart 2024 tarihli “Guardian” gazetesinde Chris McGreal imzalı “Biden Gazze saldırısı nedeniyle artan öfkeyi neden görmezden geliyor” başlıklı yazıda Biden ile ilgili ilginç bir anekdot yer alıyordu. Anekdotun kaynağı eski İsrail Başbakanlarından Menahem Begin’in İsrail’de “İbranice” yayınlanan “Yediot Ahronot” gazetesinde yer alan bir röportajına dayanıyor. Begin, 1982’de İsrail’in Lübnan’ı işgal etmesinden günler sonra Washington’a giderek Senato Dış İlişkiler Komitesi’nde bir konuşma yapmıştı. Begin’in anlatımına göre Komite’de İsrail’i destekleme konusunda Senatör Joe Biden’dan daha hevesli kimse yoktu.

Daha da ilginç olanı, Biden’ın ”Kanada’dan ABD’ye saldırılar düzenlenseydi buradaki herkes ‘Kanada’nın tüm şehirlerine saldırın, tüm sivillerin ölmesi umurumuzda değil’ derdi” demiş olmasıydı. Biden’ın bu sözleri Begin’i bile o kadar çok şaşırtmış ki “Kendimi bu açıklamalardan soyutladım. Ona dedim ki: ‘Hayır efendim, dikkat edilmeli. Değerlerimize göre, savaşta bile kadınlara ve çocuklara zarar vermek yasaktır” diye politik bir cevap vermek durumunda kalmış. ABD’de yayınlanan “Jacobin” dergisinde bu anekdota ilk kez dikkat çeken Prof. Ben Burgis ise “Bildiğim kadarıyla bu ayrıntılar İngilizce basında hiç yer almadı” diyordu.

Yorum Analiz Haberleri

“Esed’in düşüşüyle Rusya 'süper güç' olmaktan çıktı”
Döktüğün kan yetmedi mi hala utanmadan konuşabiliyorsun?
"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango