Mustafa Siel’in konuyla ilgili sunduğu tebliğ notları:
İNSAN NEDEN DEĞİL, NİÇİN – NE AMAÇLA YARATILDIĞI ÖNEMLİ
İnsan neden yaratıldı derken, insanın maddi ve biyolojik varlığını değil, ne amaçla - niçin yaratıldığını kastettiğimizi ve bu sorunun kesin ve net tek doğru cevabının Kur’an’da bulunduğu hususu üzerinde önceden durmuştuk.
Sadece Kur’an’ın meallerini okusak bile, insanın yaratılış amacı ile ilgili olarak açık ve net bilgiler verdiğini kolayca anlayabiliriz. Zaten Kur’an’ın indiriliş amacı bu sorunun cevabını ortaya koymak içindir.
İleride bu konuda dikkat çeken bazı ayetlerin numaraları verilecek olup, bu ayetler meal ve tefsirlerden faydalanılarak okunursa, niçin yaratıldığımız sorusunun cevabı kolayca anlaşılır.
KAİNAT VE İNSAN, AMAÇSIZ VE BOŞ YERE YARATILMAMIŞTIR
Kur’an’a göre kainat ve insan amaçsız ve boşuna değil, çok önemli tek bir amaçla yaratılmıştır. (10.Yunus Suresi 5, 21.Enbiya Suresi 16’dan 23’e, 44.Duhan Suresi 38’den 40’a kadar olan ayetlere bakınız)
İnsan sadece Allah’a kulluk (ibadet) etme imtihanı amacıyla yaratılmışken; kainatı oluşturan canlı ve cansız tüm yaratılmışlar, bu imtihan için birer araç olarak yaratılmışlardır. (51.Zariyat Suresi 56.ayete bakınız)
Bu nedenle insan, kainatın en önemli ve merkezi yaratılmış varlığıdır. Lakin bu önem, insanın yaratılış amacına uygun olarak yaşaması halinde söz konusu olabilirken, aksi halde hayvanlardan daha aşağı konuma düşecektir. (95.Tin Suresine bakınız)
TÜM İNSANLAR KULLUK İMTİHANI AÇISINDAN EŞİT OLARAK YARATILMIŞLARDIR
Cinsiyet, ırk ve başka ayrımlar olmaksızın, yaratılış gayesi olan kulluk imtihanı hususunda istisnasız tüm insanlar eşit olup; bu tür ayrımlar imtihanın hikmeti gereği olup, insanları Allah katında üstün ve değerli kıran tek şey, kulluğunu gereğince yapması demek olan takva derecesidir. (49.Hucurat Suresi 13.ayete bakınız)
Peygamberlerde tüm insanların eşitliği ilkesine dahil olup, üstün kişilikleri ve peygamber olarak görevlendirilmeleri onları farklı ve önemli kılmıştır. İnsanların en üstünleri olmalarına rağmen, onlarda imtihan olan birer kul olup, kainatın peygamberimizin yüzü suyu hürmetine yaratıldığı yada eğer peygamberimiz olmasaydı kainatın yaratılmayacağız (Levla leke levlake) iddiaları, şirke kadar varan çok büyük hatalı inanışlardır. Hıristiyanların İsa (as)’ı tanrılaştırmalarına benzemektedir. (2.Bakara Suresi 286. ayete bakınız)
İnsanın gizli bir hazine olan Allah’ı bilmek için yaratıldığı iddiası da Kur’an’a açıkça ters bir iddiadır. Çünkü Allah’ın bilinmeye ihtiyacı olmadığı gibi, insanda sadece bilmekle değil, hakkı bilerek iman etmek ve imanına uygun olarak yaşamakla imtihan olmaktadır. (51.Zariyat Suresi 56 ve 57. ayetlere bakınız)
CENNET VE CEHENNEME GİTMEK KADERE DEĞİL ÇABAYA BAĞLIDIR
İnsan kulluk imtihanını başarıyla verebilirse, Allah katında çok büyük kıymet kazanıp daimi cennete gidecekken; bu imtihanı kaybederse, Allahın gazabını hak edecek ve daimi cehenneme gidecektir. (2.Bakara Suresi 80’den 82’ye kadar olan ayetlere bakınız)
İnsanın kurtuluşu da, mahvoluşu da tamamen kendi elinde olup, cennet ve cehenneme gitmek bir kader değil; kişinin özgür tercih, irade ve çabalarının neticesidir. (17.İsra Suresi 13’den 15’e kadar olan ayetlere bakınız)
KULLUK İMTİHANI YAZILI, SÖZLÜ VE UYGULAMALI OLARAK 3 AŞAMADIR
Kulluk imtihanının esası, Allah’a ve ahirete iman edip; Allah’a şirk koşmadan ahiret kurtuluşu için hayatının her anını Allah’ın razı olacağı şekilde salih amelli olarak yaşamaktır. İmtihan sadece yazılı ve sözlü değil, yazılı, sözlü ve uygulamalı olarak 3 aşamadır. Yani önce Kur’anı okuyup tevhidi ve salih ameli doğru olarak öğrenmek, sonra bunları sözleriyle ikrar – beyan etmek ve ikrar ettiği tüm hususları günlük hayatında uygulamak şeklinde gerçekleşir. (18.Kehf Suresi 1’den 8’e kadar olan ayetlerle, 67.Mülk Suresi 2. ayete bakınız)
Kur’anı okuyup tevhit gerçeğini ve nasıl salih amel edeceğini doğru öğrenemeyenler imtihanı baştan kaybedecekleri gibi, bunları öğrenipte ikrar etmeyenlerde imtihanda kalırlar. Bunları ikrar – beyan edip İslam’ı yaşamayanlar imtihanda başarısız olacaklardır. Zira iman ikrarı – beyanı bir iddia, İslam’ı eksiksiz yaşamak ise bu iddianın ispatıdır. (61.Saf Suresi 2’den 4’e kadar olan ayetlere bakınız)
DÜNYA HAYATI AHİRETİN TARLASI VE TEK SERMAYESİDİR
İnsan bu dünya hayatı için, dünyada huzurlu ve mutlu yaşamak için yaratılmamıştır. Tam aksine, geçici dünya ve dünya hayatı, daimi ahiret hayatı için bir hazırlık yeri olarak yaratılmıştır. (10.Yunus Suresi 7’den 10’a kadar olan ayetlere bakınız)
Dünya, gerçek hayat olan ahiretteki cennet hayatının tarlası, sermayesi gibidir. Bu tarlayı ahiret için iyi işleyen, sermayeyi ahirette karşılığını alacağı karlı bir ticarete yatıranlar, yaratılış amacını gerçekleştirip başarıya ulaşanlar olacaklardır. (4.Nisa Suresi 74.ayete bakınız)
HELAL BİLE OLSA DÜNYALIKLARI AMAÇ EDİNENLER AHİRETİ KAYBEDERLER
Dünya hayatını ahiret için hazırlık amacıyla değil de, helal bile olsalar dünyalık mal, mevki, makamlar için yaşayanlar, dünyada huzurlu ve mutlu yaşamak için yaşayanlar, imtihanı baştan kaybetmişlerdir. Velev ki haram ve günah olan şeylere bulaşmamış olsalar bile. (Haramlara bulaşanların zaten hiç şansları yok!) (22.Hac Suresi 11’den 13’e kadar olan ayetlere bakınız)
Zira daimi ahiret hayatı için bir araç olan dünya ve dünya hayatını amaç haline getirenler, yaratılış amaçlarını inkar etmiş ve aykırı yaşamış; ellerindeki kurtuluş sermayelerini yanlış ticari yatırımlarla kaybetmişlerdir. (2.Bakara Suresi 200’den 202’ye kadar olan ayetlere bakınız)
KUR’AN’I ANLAMAYANLAR İMTİHANI BAŞTAN KAYBETMİŞLERDİR
İnsanın yaratılış amacına uygun yaşayarak, dünyada temiz ve izzetli, ahirette ise daimi cenneti kazanıp; dünyada rezil bir hayat, ahirette daimi cehennemden kurtulabilmesi için öncelikle Kur’an’ı çok iyi anlaması; bilahare peygamberimizin Kur’an’ı hayatına uygulayarak yaşaması anlamına gelen peygamberimizin gerçek sünnetini öğrenip, bunlara uygun şekilde yaşaması gerekir. (3.Ali İmran Suresi 31 ve 32. ayetlere bakınız)
Kur’an gereğince anlaşılmadan, ne yaratılış gayemizi, nede bu gayeyi gerçekleştirmek için nasıl yaşayacağımızı anlamamız asla mümkün değildir. Kur’an’ı anlamamak demek, neden yaratıldığımızı, yani yaratılışı gayemizi anlamamak ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak yaratılış gayemize göre yaşamayarak peşinen kulluk imtihanını kaybetmek demektir.
KUR’AN İNSANIN KULLANMA KILAVUZUDUR
Nasıl ki kainatın merkezi varlığı insansa, Kur’an’da insan hayatının merkezidir. Nasıl ki en ufak bir beyaz eşyanın bile kullanma kılavuzu varsa, insanın kullanma kılavuzu da Kur’andır. İnsan kulluk imtihanı için yaratıldığı gibi, Kur’an’da insanın bu imtihanı için kılavuz (hidayet rehberi) olması için indirilmiştir.
Kullanma kılavuzsuz kullanılan beyaz eşyalar nasıl verimsiz oluyor ve kısa zamanda elden çıkıyorsa, Kur’anı anlamadan yaşayan insanda verimsiz yaşar ve dünyada zillet ve aşağılık bir hayata, ahirette daimi cehenneme düşer. Bu kılavuzu anlamadan imtihan başarılamayacağı gibi, anladığı halde gereklerini yerine getirmeyenlerde imtihanı başaramayacaklardır. (2.Bakara Suresi 1’den 5’e kadar olan ayetlere bakınız)