Özgür-Der Amasya Temsilcisi Mustafa Siel tarafından Temsilcilik Salonunda Cuma günü Kur’an ayetleri ışığında, bir insanın Müslüman olabilmesi ve kalabilmesi için mutlaka iman etmesi gereken İmanın Temel İlkeleri konusu işlendi.
İMANIN TEMEL ESASLARININ ÖNEMİ
Bir insanın Müslüman olabilmesi için, kelimeyi tevhit olarak ta isimlendirilen “La ilahe illallah Muhamemmedun Rasulullah” sözünü; anlamını bilerek ve bu anlama samimi olarak – gönülden inanarak (iman ederek) söylemesi gerektiğini ve bu sözün gerçek anlamını daha önce açıklamıştık.
Kelimeyi Tevhidi anlamını bilerek ve inanarak söyleyip iman eden bir Müslümanın, bilahare öğrenip iman etmesi gereken temel iman ilkeleri - esasları, 4.Nisa Suresi 136. ayette sayılmıştır. Başka ayetlerde de tekrarlanan bu temel iman ilkeleri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe iman etmek olarak 5 tanedir. Bu 5 temel ilke – esas, genelde imanın şartları olarak isimlendirilmektedir. Bu isimlendirmenin nedeni, bu 5 ilkenin tümüne iman etmeyenin imanının geçersiz olması olsa gerektir.
Aslında Kur’an’ın bütününe iman etmek esas olmakla beraber, ilk anda bu 5 temel ilkeyi - esası öğrenmek ve iman etmek gerekmekte olup; bu 5 ilkede - esasta yorum, azaltma yada çoğaltma söz konusu olamaz.
KUR’ANIN HER AYETİNE İMAN ETMEK ZORUNDAYIZ
Bir Müslüman bu 5 esası öğrenip anlayarak iman ettikten sonra, Kur’an’ı okuyup anladıkça, Kur’an’dan öğrendiği her gerçeğe de iman edecektir. Kur’an’ın okuyup anladığı bir ayetini bile bile inkar, kişiyi imandan mahrum eder.
Yani bir kişi ben imanın 5 şartına iman ettim, Kur’andaki diğer ayetler beni bağlamaz, onlara ister inanırım, ister inanmam diyemez. Ayetleri bilmemek yada yanlış anlamak müstesna, anladığı halde bir ayetteki imani bir gerçeği bile inkar etmekle de kişi imanını kaybeder.
Bir Müslüman okuduğu Kur’an ayetlerini bu 5 temel iman ilkesine aykırı olarak anlayamaz ve yorumlayamaz. Kur’an’ı bu temel iman ilkesine aykırı olarak anlamamak ve yorumlamamak kaydıyla, okuduğu ayetleri yanlış yorumlar yada anlarsa, bu tür hatalar imanını zayıflatırsa da, imanını kaybetmesine neden olmaz.
İMANIN ASIL İKİ İLKESİ - ESASI - ŞARTI, ALLAH’A VE AHİRETE İMAN
İmanın en temel ilkesi – esası olan Allah’a imanın anlamını, “La ilahe illallah” kelimeyi tevhidin anlamını açıklarken açıklamıştık. Burada Allah’a imandan maksadın, sadece O’nun varlığını kabul etmek değil, ilahlığa – tanrılığa ait vasıfların açık yada dolaylı olarak O’ndan başka gerçek yada hayali hiçbir varlığa tanınmaması olduğu temel ilkesini bir kez daha hatırlatmakla iktifa ediyoruz
Allah’a imandan sonra en önemli iman ilkesi – esası ahirete imandır. Bu konu daha sonra ayrıntılı olarak açıklanacak olup; öz olarak dünyanın imtihan yeri olduğunu, asıl ve devamlı yaşama yerinin ahiret olduğunu, ahirette ancak iman edip imanlarına göre yaşayanların, yani salih amel işleyenlerin hiç çıkmamak üzere cennete gireceğini; böyle olmayanların hiç çıkmamak üzere cehenneme gireceğini ifade eder.
Yani, ahirete iman, insanın yaratılış amacının imtihan olduğu ve asıl hayatın ahirette olduğu temel gerçeğine samimi olarak inanmak olup, bu konuda samimiyet ise kişinin hayatını buna göre dizayn ederek, yani hayatını ahirette cennete kavuşmak ve cehennemden kurtulmak için harcamasını, yani salih amel kılmasını ifade eder.
PEYGAMBERLERE İMANIN ÖNEMİ
Bize Allah’ı ve ahireti haber verip, nasıl inanmamız ve nasıl yaşamımız gerektiğini bildiren Allah’ın insan elçilerine peygamber (arapçası resul ve nebi) diyoruz. Müslüman sadece son elçi Muhammed (as)’a değil, bilinen ve bilinmeyen tüm peygamberlere iman eder ve aynı derecede sever, hiç birisini birisinden üstün yada aşağı görmez. Nitekim 2.Bakara Suresi 136 ve 185 ile muhtelif ayetlerde bu husus vurgulanmıştır.
Müslüman, tüm peygamberleri kabul etmekle beraber, en son peygamber Muhammed (as) ve O’nun getirdiği son kitap Kur’an’ın kıyamete kadar geçerli olduğunu ve diğerlerinin hükümlerini yitirdiğini kabul eder. 33.Ahzab Suresi 40. ayette bu duruma işaret edilmiştir.
Peygamberimiz sadece Kur’an’ı getirmekle kalmamış, onu yaşayarak bize pratik örnek olmuştur. Bu nedenle biz Müslümanlar, 3.Ali İmran Suresi 31. ayette açıklandığı üzere, peygamberimizin Kur’an’ı yaşadığı gibi yaşaması demek olan gerçek sünnetine tabi olmakla emrolunduk. Peygamberlere imanın mutlak bir gereğidir bu tabiyet (uymak).
MELEKLERE VE KİTAPLARA NİÇİN İMAN EDİYORUZ?
İnsan elçilere (peygamberlere) Allah’tan aldıkları vahyi getiren elçi meleklerin varlığına iman etmekte, imanın temel esaslarından – ilkelerinden - şartlarındandır. Kur’an’dan anlaşıldığına göre, son peygamber Muhammed (as)’a bu vahyi getiren elçi melek Cebrail’dir. (2.Bakara Suresi 97 ve 98. ayetlere bakınız).
İnsan elçilere (peygamberlere) elçi melekler aracılığıyla gönderilen bütün vahiy kitaplarına iman etmekte imanın temel ilkelerinden – esaslarından – şartlarındandır. Yani biz Müslümanlar, sadece Kur’an’a değil, Adem (as)’dan itibaren tüm peygamberlere gönderilen vahiy kitaplarına iman eder, hepsinin hak ve doğru olduğunu kabul ederiz.
Lakin, Kur’an’ın inmesiyle beraber bütün eski hak vahiy kitaplarının (İncil, Tevrat ve diğerleri) hükmü ortadan kalkmıştır. Zaten Kur’an indiği zaman, bu kitaplar iyice bozulmuş, içlerinde hak ile batıl birbirine karışmış halde idi.
Bizler Kur’an’da bildirilen İncil, Tevrat Zebur isimli kitapların Allah tarafından gönderildiğini, lakin şu anda insanlarda bulunan bu isimlerdeki kitapların bozulmuş ve geçersiz olduğunu kabul ederiz.
KADERE İMAN MESELESİ
Kur’an’da imanın temel ilkeleri 5 olarak bildirilmişse de, birtakım rivayetlere dayanılarak, bu 5 ilkeye birde kadere iman diye bir ilke daha eklenmiş olup; kesinlikle yanlıştır. Çünkü imanın ilkelerini ancak Kur’an belirleyebilir. Kur’an’da kadere iman diye bir iman ilkesi de, buna işaret eden bir ayette yoktur
Bu günkü anlamıyla kader konusu Kur’an’da hiç ele alınmamış olup, peygamberimizin vefatından sonra Müslümanların lüzumsuz yere tartışmaya başladığı, imanın esaslarından olmayan bir konudur. Kişinin ameline bir etkisi olmayıp, tartışılması da lüzumsuzdur.
AMENTÜ DUASININ ANLAMI
Amentü duası olarak bilinen dua, ayet yada hadis olmayıp, peygamberimizden sonra oluşturulmuş ve yazılmıştır. İmanın temel ilkelerini içermekte ise de, kadere, hayrın ve şerrin Allahtan olduğuna dair bir iman ilkesi daha eklenmiş olduğu için hatalıdır.
Bu duada geçen, “velbe’asu be’adel mevt” (ölümün ardından diriliş) ifadesi, aynı duada geçen “ve bil ahiri” (ahirete iman) ilkesinin açıklamasıdır.
NİÇİN İMANIN 5 TEMEL İLKESİ – ESASI VARDIR
Her ne kadar imanın 5 temel ilkesi sayılmışsa da, aslında imanın en temel 2 ilkesi vardır. Nitekim 2.Bakara Suresi 62 ve 264, 5.Maide Suresi 69 ve başka ayetlerde açıklandığı üzere, Allah’a şirk koşmadan iman ve dünyada imtihan olup ahirette bu imtihanın neticesi daimi cennet yada cehennem olarak karşılık görmek.
Lakin bize bu 2 temel iman ilkesini ve imanımızın gereğince imtihanımızı nasıl olacağımızı öğretmek için vahiy kitaplarına ihtiyaç olduğundan, kitaplara imanda imanın temel ilkelerinden sayılmıştır.
Bize vahiy kitaplarını getirmek ve bu kitapları hayatımızda nasıl uygulamamız gerektiğini göstermek üzere insan peygamberler gerektiğinden, peygamberlere imanda imanın temel ilkelerinden sayılmıştır.
Peygamberlere, Allah’tan aldığı vahiy kitabını getirmek üzere elçi melekler gerektiğinden, meleklere imanda imanın temel ilkelerinden sayılmıştır.
İMANIN 5 TEMEL İLKESİNDEN BİRİNİ DAHİ İNKAR ETMEK KÜFÜRDÜR
Yani, aslında imanın temeli Allah’a şirk koşmadan iman ile ahiret hayatına iman iken; kitaplar, peygamberler ve meleklerden birini dahi inkar etmek; Allah ve ahirete imanı öğrenmemizi imkansız hale getireceğinden; bu 5 ilkeye tümden iman şarttır.
Bu nedenle, kişi Allah’a ve ahiret gününe iman etse bile, diğer 3 ilkeden birisini dahi inkar etse küfre girer ve imanı Allah katında kıymet görmez. Zira diğer 3 ilkeden birini dahi inkar, Allah’ı ve ahireti doğru anlayamamaya ve şirke sebep olacağından, bunlara doğru iman söz konusu olamaz.
İmanın temel ilkelerini doğru anlamak ve diğer iman etmemiz gereken hususları doğru öğrenmek ve imanımızı her daim canlı tutmak için, mutlaka Kur’anı anlayarak ve devamlı okumalıyız. Kur’anı anlamadan imanı ve imanın ilkelerini anlamamız ve canlı tutmamız mümkün değildir.