HAKSÖZ-HABER
Bartın’ın Amasra ilçesindeki taş kömürü madeninde gerçekleşen grizu patlamasında varsa bir ihmal sorumluları ortaya çıkarılmalı. Tabii bunun için de etkin bir soruşturma yürütülmesi gerekiyor. Ancak olayların gelişim seyri ve bugüne kadar en yetkili kişilerce yapılan açıklamalardan sonra içlerinde müessese müdürü, çeşitli müdür ve madende çalışan mühendislerin yer aldığı 25 kişinin savcılık talebiyle gözaltına alınması bazı soru işaretlerini de beraberinde getirdi.
Patlamadan hemen sonra Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Bakan ve diğer yetkililerce yapılan açıklamalarda Amasra’daki Taş Kömürü madeninde mevzuatın gerektirdiği her türlü önlemin alındığı ve söz konusu maden işletmesinin bu konuda Türkiye’deki en iyi maden ocaklarından birisi olduğu belirtilmişti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in patlamadan bir ay önce 20 Eylül’de madeni ziyaret edip alınan tedbirlerden övgüyle bahsettiği de biliniyor.
Ayrıca patlamadan sonra 18 Ekim tarihinde TBMM genel kuruluna bilgi veren bakan Dönmez kömür ocaklarının Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yılda en az 4 kez denetlendiğini belirtip “Bu kapsamda TTK Amasra Müessesesi’nin de bu yıl yapılan dördüncü, yani son yapılan denetimi 21-27 Ağustos tarihleri arasında yer altı uzmanları tarafından yerinde gerçekleştirildi. Bu denetimlerde teknik ve idari düzenlemelere aykırı bir husus tespit edilmemiştir” demişti.
Meclis genel kurulunun aynı oturumunda konuşan AK Parti Grup Başkanvekili ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ise 2014’deki Soma’daki maden kazasının ardından kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun önerileri doğrultusunda çok sayıda düzenleme yapıldığını, önlemler alındığını ifade edip “Bu alınan tedbirlere rağmen, rapordaki tavsiyeler doğrultusunda gerçekleştirilen uygulamalara rağmen bu kazaların devam ediyor olması, demek ki bir yerlerde eksiklik var, bunu gösteriyor” demişti.
Amasra maden faciasıyla ilgili bu açıklamaları son yıllarda Türkiye’de yaşanılan Ermenek, Mustafakemalpaşa, Karadon, Soma, Şirvan gibi çok sayıda ölümün gerçekleştiği büyük çaplı maden kazalarıyla birlikte düşündüğümüzde esas sorun mevzuattaki yetersizlik gibi duruyor. Bu durumda gerekli düzenlemeleri yapmak ve yapılan düzenlemelerin uygulanışını denetlemekle yükümlü kurum ve kişilerin sorumlulukları atlanarak yaşanılan faciadan mevcut mevzuatı uygulayan alttaki görevlileri sorumlu tutmak hakkaniyetli bir tutum olmaz. Bu bağlamda yaşanılan faciayla ilgili ihmal ve kusuru bulunanları aramaya aşağıdan başlamak bir günah keçisi mi bulunmaya çalışılıyor sorusunu doğuruyor.