Yine Mali, yine kan ve gözyaşı. Bu defa da askerler onlarca alimi bir araya toplayıp vahşice katletmişler..
Yemen’in kuzeybatısında Husi sorunu devam ediyor. O yetmiyormuş gibi, Amerikalılar güneybatıda güçlü bir aşiretin önemli bir adamını El-Kaide’ci olduğu iddiası ile düzenledikleri bir operasyon sonucu öldürmüşler.
Yemen sokaklarında dolaşırken, tanınmış kişilerin ve ailelerin evlerinin duvarlarındaki kurşun izleri yaşanan cinnetin boyutlarını açık bir şekilde gözler önüne seriyor.
Kabilecilik, milliyetçilik, mezhepçilik başa bela..
Allah bizi kabileler halinde yarattı ki, bilişelim diye, hayırda yarışalım diye, yardımlaşalım diye. Kabilecilik yapalım diye değil.
Mezhebi olmak tamam da, mezhepçilik nereden çıkıyor.. Hani biz “Müslümanlardanız” diyecektik.
Selefi, Sufi, Şii. Bu üçü bir araya geldiğinde ambulans çağır..
Demirel gibi bir Sünni ya da Esed gibi bir Şiinin kime ne faydası olur?..
Niye hemen tekfir ediyor ve dışlıyoruz? Kazanmaya çalışmıyoruz?
Sahabilerin bazıları uzun zaman İslama muhalefet etmediler mi?
Peygamber Efendimiz, Hz. Yusuf’un kardeşlerini affettiği gibi, Mekke’nin fethinde Mekkelileri affetmedi mi?
Hani, insanlara güzel sözle hakkı tebliğ edecektik?
Hani adaletten ayrılmayacaktık? Bir kavme/topluluğa olan düşmanlığımız bile bizi adaletten ayırmayacaktı?
Hani işi ehline verecektik? Peki ne oldu? Bu nasıl Müslümanlık?
Hadi öldürmeyecektik nefsi müdafa dışında ve zalimlerden olmayacaktık? İsrail’den ne farkımız kalıyor ki yoksa?
Asırlar süren Çeçen direnişi Kadirov’un nötralizasyon politikası ile bitirildi. Şii, Sufi ve Selefiler, birbiri ile uğraşmaktan işgal kuvvetlerine uğraşacak güç bulamadılar..
Beni İslam düşmanlarının hilelerinden çok kendi içimizdeki tefrika korkutuyor. Cahillik korkutuyor.
Merhametimiz gazabımızdan, sevgimiz nefretimizden büyük değilse biz bu mücadeleyi kazanamayız..
Doğduğumuz zaman, ana-baba, toprak bizi üstün ya da geri kılmaz.. Herkes için ancak yaptığının karşılığı vardır.
Şu Suriye meselesini çözer çözmez Irak meselesini masaya yatırmalıyız. Yoksa orada kan gövdeyi götürecek.. Bu ateş tüm Körfez’i yakar.
Korkarım, genel bir Şii-Sünni hesaplaşması değil ama, bir Arap-Fars çatışması uzak bir ihtimal değil.
Bu risk bana İran-İsrail çatışmasından daha yakın geliyor..
İran eli ile Körfez’i ve Suudi Arabistan’ı, Suudilerin eli ile İran’ı yerle bir ederler.. Bundan sadece İsrail ve silah üreticileri kazançlı çıkar..
Türkiye bu konuda Mısır’la birlikte ciddi bir çalışma başlatmalı..
Umudumuz korkumuza baskın çıkmadan biz bu mücadeleyi kazanamayız..
Allah, (cc) cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasib etmez..
Şeytana karşı bir zafer kazanacaksak, din büyüklerimizi ilah ve rab edinmekten, zanlarımızı din edinmekten vazgeçmeliyiz..
Şeytan sadece İsrail’de, Amerika’da dolaşmıyor. Nefsimizde taht kurmuş oturmuyor mu? Damarlarımızda dolaşmıyor mu?
Biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmeden, Allah bizim hakkımızdaki hükmü değiştirmeyeceğine göre biz kendimizi değiştirmeye ne kadar hazırız?..
Yemenliler Gat çiğnemekten vazgeçmeye hazır mı, mesela en basitinden.
Birbirimizin kan ve gözyaşları üzerinden kendimize iktidar ve servet, gelecek üretme iddiasından ne zaman vazgeçeceğiz?
Bizim birbirimize karşı kazanacak bir zaferimiz yok, birlikte kazanacağımız tek bir zafer var..
Unutmayalım ki “terfika girmeden bir millete düşman giremez, toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”
Farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşamanın bir yolunu bulacağız. İttifak ettiğimiz zaman birlikte hareket edecek, ihtilaf ettiğimizde ise birbirimizi mazur göreceğiz.
Başaracağız. Gün gelecek, bizi öldürmmeye gelenler biz de dirilecek.
Selam ve dua ile.
YENİ AKİT