Aman Efendilerimizi Kızdırmayalım!

Hilal Kaplan Gülen Cemaatine bağlı yayın organlarında köpürtülmeye çalışılan “Avrupa’dan fırça yiyoruz, dışlanıyoruz, rezil olduk” türünden yakınmaların arkaplanına değindiği yazısında sömürgeci ruh halinin acziyetine dikkat çekiyor.

HAKSÖZ-HABER

Yabancıların 14 Aralık’a bakışı

Hilal Kaplan/ Yeni Şafak 

Avrupa Gazeteciler Birliği Başkan Yardımcısı William Horsley, 13 Aralık günü, yani Tahşiye operasyonundan bir gün önce Cihan Haber Ajansı’na özel bir yazılı açıklama yaparak, “Türkiye, uluslararası toplumda itibarını geri kazanmak istiyorsa, özgür ifade hakkına sahip bulunan gazetecileri susturma veya gözaltına almaya yönelik planlarına derhal son vermelidir” demişti. Bu sert ve küstah açıklamayı yapmasının sebebi, bir twitter trolü olan Fuat Avni’nin ‘operasyon geliyor’ tivitlerinden başkası değildi. Avrupa’nın medya örgütlenmesi alanındaki önemli kuruluşlarından biri, bir trolün tivitleri üzerinden, daha gelecek olanın ne olduğuna dair hiçbir fikri yokken bu açıklamayı yapabiliyorsa, ‘Batılılar Türkiye’de olan biten hakkında cahil, o yüzden bu açıklamaları yapıyor’ demek verilen tepkileri anlamak açısından yeterli  bir izah mıdır?

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Johannes Hahn da ortak bir açıklama yaparak, “14 Aralık operasyonunun Avrupa’nın basın özgürlüğü değerleri ile uyumlu olmadığı” söyledi. Operasyonun olduğu Pazar günü ilk açıklamasını yapan bu ikili, o gün de ‘onlarca gazetecinin göz altına alınması basın özgürlüğüyle bağdaşmaz’ diyerek, sadece üç gazetecinin gözaltına alındığını bilmediklerini göstermiş, polisleri de gazeteci kategorisine koymuşlardı. Üstelik bu ikili daha 8 Aralık’ta Türkiye’ye gelerek, içlerinde Bekir Bozdağ ve Efkân Âlâ’nın da olduğu bakanlarla görüşüp bilgi almışlardı. Bu görüşmelerde paralel yapıdan bahsedilmemesi mümkün değildi. Yani mevzu hakkında bilgisiz olduklarından bu açıklamaları yaptıklarını düşünmek saflık olur.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki 14 Aralık operasyonuyla ilgili, “Göründüğü kadarıyla Türk güvenlik yetkililerinin bu eylemlerinin hedefi mevcut Türk hükümetini eleştiren medya organizasyonları oldu. Basın özgürlüğü, adil yargılama süreci ve yargı bağımsızlığı sağlıklı demokrasiler için kritik öneme sahiptir.” Psaki, sadece medyanın hedef alındığı söylediğine göre, sorgulananların büyük bölümünün polis olduğunu sanıyor olmalı. Belki dünkü Daily Sabah haberine göre,  Tahşiye diye adlandırılan grubun El Kaide ile hiçbir ilgisi olmadığını söyleyen Amerikan Dışişleri yetkilisi, Psaki’yi dosya hakkında da bilgilendirebilir.

Dumanlı ve Karaca’nın gözaltına alınması, Batı ve İsrail basınında da yer aldı. Wall Street Journal ve New York Times, haberi ilk sayfadan gördü. 2011’de Türklerin CHP’ye oy vermesi gerektiğini yazan objektif gazeteciliğin güzide adresi The Economist’te “Türkiye’de basın özgürlüğü öldü mü?” başlıklı haberinde, yine Erdoğan’ı hedef aldı ve “son gözaltılar Erdoğan’ın Fethullah Gülen takipçilerine karşı başlattığı amansız savaşın tırmandığını gösteriyor” diyerek, hangi mevzilere yakın olduğunu açık etti. Üstelik haberlerinde referans yaptıkları fuatavni’nin varlığı bile devlet içerisinde yerleşmiş bir yapının varlığının bizatihi kanıtıyken, bu derece duyarsız, tek cümleyle bile bu derin yapıdan bahsetmeyen mezkûr gazetelerin cehaletleri sebebiyle bu yönde yayın yaptıklarını düşünebilir miyiz? Ki bu üç yayın organı da, Türkiye’nin en çok demokratikleşme reformuna imza attığı yıl 2013 ve sonrası olmasına rağmen ülkemizin otoriter rejimle yönetildiği tezini en yüksek perdeden işleyen mecralardır aynı zamanda. Bu da tesadüf değil elbette zira 2013 ve sonrası, siyasî ve ekonomik güçlenme doğrultusunda dış politikada da daha bağımsız kararlar verebildiğimiz dönemdir. Mısır darbesi hususunda, ABD ve AB başta bize demokrasi öğretmeye kalkanları açığa düşürerek, darbeciye darbeci diyebilen tek ülke olmamız bunun en önemli kanıtıdır.

Bu bağlamda, paralel yapının medya ayağından iki kişinin attığı şu tivitler de haşhaşilerin nasıl bir ülke hayali kurduklarını göstermek açısından bilgilendirici:

“AB Dışişleri Temsilcisi Mogherini ve Genişleme Komiseri Hahn Türkiye’ye dair son zamanların en sert açıklamasını yaptı. Bu artık yolun sonu.”

“The Wall Street Journal, Ekrem Dumanlı’nın gözaltına alınmasını birinci sayfadan fotoğraflı olarak görmüş. Bu iş buraya kadar.”

‘Yeni Türkiye’ diye adlandırılan restorasyon sürecinin bir parçası da yerel ve yabancı basının attığı manşetlerle dizayn edilemeyecek, Avrupa Birliği’nin tehditleriyle ‘yola getirilemeyecek’, ABD’nin parmak sallamasıyla hizaya getirilemeyecek bir ülke haline gelmemizdir. Ancak birileri kendi ülkeleri hariç tüm emperyal güçlerin otoritesine biatlı olduğu için bu gerçeği hâlen anlayamamış olabilirler. Bir de şunu: Beceremediniz, artık bırakın.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!