Altınınızın Değeri Bile Kendisine Bağımlı İken Doları Boykot Çağrınızın Gerçekliği Var mı?

Abdurrahman Dilipak, ekonomideki son gelişmeler üzerine dolara dönük yoğunlaşan “boykot” çağrılarını değerlendirdiği yazısında hayal ile gerçek arasındaki farka ve birçok alanda ülke ekonomisini teslim alan bağımlı yapıya dikkat çekmiş.

Abdurrahman Dilipak’ın Yeni Akit gazetesindeki köşesinde yayınlanan konuyla alakalı bugünkü (01 Haziran 2018) yazısı şöyle:

Tamam Boykot Edelim de

Boykot edelim de, neyi nereye ve ne zamana kadar? Biliyorsunuz, “La ilahe” demeden Müslüman olamayız. Ama “La İlahe” der kalırsak, dinsiz oluruz. O’nun devamı da var: “İllallah”! Bir şeyi, reddediyorsanız yerine doğru olanı koymanız gerek. “Hayır” diyorsanız, neye “evet” dediğinizi de söyleyeceksiniz..

“Dolar, Euro” kullanma! Yerine ne kullanalım, geçerli olan. “Altın” diyeceksiniz, ama unutmayalım ki, “altın”ın değeri de petrol gibi dolarla belirleniyor. Yani “altın” da dolara bağlı/bağımlı. Suyu başından bağlamışlar. Bizim de oradan çözmemiz gerekiyor. Gırtlağımıza kadar batmışız!

Biliyorsunuz ABD ‘’Hamas ve diğer militanların Gazze’den İsrail’e yönelik son saldırılarını’’ görüşmek üzere BMGK’yi toplantıya çağırdı. ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Niki Haley, ‘’İsrail’e yönelik saldırıların 2014 yılından beri en büyük saldırılar olduğunu’’ iddia ederek, İsrailli sivillere yönelik şiddete GK’nın cevap vermesi ve Filistin yönetiminin Gazze’de olanlara izin verdiği için sorumlu tutulması gerektiğini savunuyor.

Bu çağrı yapıldığı gün, yüzlerce genç Gazze’ye yapılan ablukayı yarmak için Akdeniz’de kayıklarla Gazze açıklarında idi. Tam o saatlerde, aynı zamanda Brüksel’de, Gazze konusunu görüşmek üzere yapılan AB toplantısı öncesi, bina önüne her bir şehid için, onları temsilen 4500 çift ayakkabı bırakıldı.

Daha geçen hafta da Belçika parlamentosunda bir milletvekili, İsraillilerin Filistinlilere yaptıklarının daha azını başkalarına yapan ülkelere ve topluluklara çok sert tepkiler verirken Batılıların Filistin’e bu zulmü reva gören İsraillilere karşı neden tepkisiz kaldığını ve çifte standartlı davrandığını soruyordu.

Batılılar İran’a atom bombası yapacak diye ambargo uyguluyor, ama İsrail’de atom bombası var, kimsenin gıkı çıkmıyor. Burada ABD’yi mi, AB’yi mi, İsrail’i mi, BM’yi mi boykot edeceğiz?

Musul’da son 10 gün içerisinde, geçen sene gerçekleştirilen operasyonlar sonucu yıkılan binaların enkazları altından 1.200 ceset çıkarıldı. Suriye’yi mi, İran’ı mı, Rusya’yı mı boykot edeceğiz..

Şimdi nasıl boykot edeceğiz. Gluten’siz ekmek yiyebilir misiniz, Cola “içmem” diyebilir misiniz?.

Ben genel anlamda, çok geniş bir boykotun geri tepen bir silaha dönüşebileceğini düşünüyorum.

Bilgisayarlar, cep telefonları, bir çok yazılım... Kaçımız Pardus ya da Linux kullanıyor? Geçen gün UETD’nin bir toplantısı için Almanya Münih’teydim, sokaklarda 3 partinin afişi vardı. Biri açık toplum ve bilgi toplumunun demokrasiye katkısını tartışıyordu, biri yabancı düşmanlığını, multi disipliner, farklı inanç ve etnisitelerin yabancılaşması ve entegrasyonu üzerinde sosyal ağların etkisini tartışıyordu. Bir diğeri de siber suçlar ve demokrasiye karşı sosyal ağların negatif kullanımı gibi bir konuyu tartışmaya açmıştı.

Mesela ben içimizdeki sahtekarların, hileli mal yapan, müfsitlerin mallarını boykot edelim, ama düşman bir ülkedeki erdemli bir kişinin malını boykot etmeyelim derim.. Bu İsrail, Ermenistan, Amerika, Yunanistan, Rusya, Almanya farketmez. “Hılfıl fudul” anlayışında mı, “müellefetül gulub” grubundan mı ona bakarım. Bir topluluğa olan öfkemizin bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesi gerek. İnsanlar doğdukları zamanı, mekanı, ana-babayı, derilerinin rengini ve cinsiyetlerini kendileri seçmiyorlar. Bundan dolayı insanlar üstün ya da geri olamazlar.

Banca Commercineal İtaliano, Nestle Çikolata Şirketinin ürünlerini nasıl boykot edeceksiniz.

Sizin meclisinizin binasını kimler yaptı, ya da Anıtkabir’in. Her Ermeni’yi boykot edeceksiniz, Hampursum’u ya da Balyan ustayı da boykot edecek misiniz?

Fatih, Urban’ı boykot etmemişti. Bizans’ın kale kapısını yıkan topu Urban dökmüştü. O muhteşem Fatih’in Edirnekapı’dan giriş tablosunu Zonaro paşa yapmıştı. Musikiyi Humayunun başındaki adam da Donizetti paşa idi. “yabancı hayranlığı” ya da “yabancı düşmanlığı” aslında birbirine benzeyen iki davranış örneğidir. Her yabancı düşman değildir. Ne yani Amerikalı diye Muhammed Ali’ye, Yunan - İngiliz vatandaşı diye Yusuf İslam’a karşı mı olacağım!.

Ben Müslümanlarda müttehid, erdemli insanlar ve mazlumlarla müttefik ve değer üreten ve bize düşmanlık etmeyen herkesle nimet-külfet dengesinde itilaf yanlısıyım. Bu konuda farklı bir açıdan bakarak “ters köşe” bir örnek vermek istiyorum. Biliyorsunuz Taksim’de bir Cumhuriyet Anıtı var. Anıt 1928 yılından beri orada.. Anıtın yapımı 1,5 yılda tamamlanacak ve heykeltraşa 16.500 Sterlin ödenecekti. Burası Türkiye, heykeli yapan İtalyan Pietro Canonica, ödeme Sterlin.

İtalya işgalci ülke değil mi idi. İngilizler de öyle değil mi? Yeni Cumhuriyetin heykelinin inşasında en büyük yardımı yapanlardan biri Banca Commercineal İtaliano, diğeri Nestle Çikolata Şirketi Şimdi gel de Nestle’yi boykot et!? En iyisi siz bu seçimde CHP’yi boykotla başlayın işe. :)

Anıtta İsmet İnönü’nün arkasındaki figür Kızıl Ordu’nun kurucusu Frunze. Mareşal Fevzi Çakmak’ın arkasındaki ise Sovyet Orduları Başkomutanı Voroşilov’dur. Ruslar işgalci ülke değiller miydi? Bu zat Cumhuriyetin 10. yıl kutlamalarına da katılmıştı. Voroşilov 2. Dünya Savaşı›nda mareşal unvanını aldı. Hatırlarsanız, Bolşevikler Yunanistan’ın İstanbul’u işgaline karşı çıkmış, onun için Sakarya savaşında bize silah ve para yardımında bulunmuştu.

General Mihail Vasilyeviç Frunze, Sovyetler tarihinde içinde önemli bir yere sahipti. Lenin›in özel temsilcisi sıfatıyla 13 Aralık 1921’de Ankara’ya geldi ve Millet Meclisi’nde konuşma yaptı. İlginç değil mi, biz daha sonra NATO’ya girecek, komünizmle savaşacağız. Mareşal Kliment Yefremoviç Voroşilov ise 1947’de Politbüro üyesi oldu. 1953-1960 arasında Yüksek Sovyet Prezidyumu Başkanlığı (cumhurbaşkanlığı) yaptı. Biz Hitlerle kolkola iken Voroşilov Hitler’le savaşıyordu.

Anıtın yapım girişimi 1925’te başladı; 8 Ağustos 1928’de 30 bin İstanbullunun iştiraki ile TBMM Başkanı Kâzım Özalp tarafından açıldı. Çevre düzenlemesi ve anıt kaidesi yine bir İtalyan tarafından mimar Guilio Mongeri tarafından yapılmış. İnşaatta pembe Suza ve yeşil Trantino İtalya’dan getirilmiş mermerler kullanılmış. “Yerli malı, yurdun malı” değil yani.

Son söz: “Hayır” demesini bilelim. Alameti farikalarımızı koruyalım. Başkalarına benzemeyelim. Önümüze her konulanı yemeyelim, giymeyelim, dinlemeyelim, bakmayalım. Ama bilelim ki, bu çok kolay bir iş değil. Onların “Cola”sını içmeyeceksen, kendi de “Cola” üretmeyeceksin. Sorun o 3-5 kuruşta değil. Bunu bileceğiz. Kötü olsun, pahalı olsun, benim olsun değil. Ben daha iyisini de yapmalıyım ve o yöndeki çabaları desteklemeliyim. Bu konuda “sivil akıl” ve “siyasal akıl” her zaman aynı çizgide buluşamayabilir. Dikkatli, sabırlı olmalıyız. Bu geçiş dönemi.

Yanlış kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, biz doğrudan yana olalım. Belki bir disiplin olarak en yaygın yanlışlardan biri olan sigarayı boykot edebiliyor musunuz! Ya da rafine şekeri, yerli üretim de olsa, bu “tatlı zehir”i “Kullanmıyorum” diyebiliyor musunuz?

Euzubillahimineşşeytanirraciym! En büyük boykot bu: Şeytanı ve şeytani olan her şeyi boykot edelim inşallah! Ama sanırım CHP’liler öyle istiyorlar diye, işgal kuvvetleri generallerinin de bulunduğu heykele resmi törenlerde çelenk koymaya devam edeceğiz!? Selam ve dua ile..

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!