Altılı Masa’nın kendiyle imtihanı

Osman Sert, altılı masa etrafında yaşanan tartışmaların siyasete yansımalarını tartışıyor.

Osman Sert / Karar

Altılı Masa’nın kendiyle imtihanı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak uygulama stratejisi ilk başta muhalefetin eline verilen büyük bir koz gibi algılandı. Sonuçta muhalefet saflarında kamuoyunda en çok tanınanlardan ve muhtemel cumhurbaşkanı adaylarından biri siyaseten mağdur haline getiriliyordu ve bu da doğrudan muhalefete yazar algısı oluştu.

İki haftanın ardından geriye kalan fotoğraf tam da böyle olmadı. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun karar günü Berlin’de olması, İmamoğlu’na verilen yasak kararını daha önce yaşanan birçok olaydan biri konumuna indirgeme çabası, CHP grup toplantısında konuşma hakkı verilmemesi ve hadiseyi İstanbul’daki sosyal yardımları kesme çabası ile sınırlama söylemi rüzgârın muhalefetin yelkenlerini beklendiği kadar şişirmesini engelledi.

İYİ Parti lideri Meral Akşener’in Saraçhane’ye ilk giden lider olması, İmamoğlu’nun en azından CHP grup toplantısına katılana kadar Akşener parantezine hapsolmasına neden oldu. İmamoğlu’nun, ikinci meydan konuşmasında karar sonrası psikolojiyi ulusal ölçeğe taşımak yerine İstanbul bağlamındaki sorunlara odaklanması da ayrıca doğru tercih değildi. Diğer liderlerin Saraçhane buluşmasına biraz mecburiyetten, biraz mütereddid katılması da meydandaki güçlü konuşmaların istenen etkiyi yapmasını engelledi.

Süreç bitti mi? İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde başlatılan terör soruşturması ve İmamoğlu ile İçişleri Bakanı Soylu’nun karşılıklı açıklamaları bitmediğini söylüyor. Üstelik ilk kararın İstinaf ve Yargıtay aşamaları da var. Dolayısıyla muhalefet sürecin çarpan etkisini hala yönetebilir.

Son bir ay içerisinde CHP ve İYİ Parti arasında yaşanan gerilim o kadar ayyuka çıktı ki önceki akşam iki liderin buluşması ‘tamam mı devam mı’ toplantısı olarak bile okundu.

İşler iyi gitmediğinde siyasilerin, yöneticilerin, iktidar sahiplerinin en kolayına giden ortadaki gerilim hatlarını gündeme getirenleri suçlamak oluyor.

Burada kaçırılan nokta siz istemeseniz de odadaki filin konuşulması ile gündem değiştirmek için temelsiz tartışma konuları üretmenin arasındaki pek de kalın olmayan çizginin yok sayılması.

Muhalefetin bizatihi kendisi Türkiye’nin önündeki seçimleri ülkenin bir kader seçimi olarak kodluyor. Öyle ki içinden geçilen sürecin Cumhuriyet tarihini en karanlık dönemi olduğu yorumları yapıyorlar.

Liderlere ve parti sözcülerine göre bu seçimin sonuçları ülkenin geleceğini çok ciddi şekilde etkileyecek ve belki de uzun süre göreceğimiz son demokratik seçim olacak.

Seçimleri bu kadar önemseyip, sonuçlarının bu derece hayati olacağını ifade eden aktörler seçimlerin sonuçlarını belirleyecek en kritik başlık olan adaylık meselesini tartışmayı ise acelecilik, sorun çıkarma, Altılı Masayı bölme çabaları olarak mahkûm ediyor.

Bir yanda kim aday olacak sorusuna verilen “Niye bu kadar büyütüyorsunuz kim olursa olsun” cevabı, diğer yanda adayın istediği gibi belirlenmesi için tüm gelişmeleri adaylık perspektifine indirgeyerek siyasal hat belirleme tavrı birbiriyle çelişiyor.

İktidarın seçimleri kazanmak için hukuku bir araç olarak kullanmak da dahil olmak üzere her şeyi yapacağı zaten beklenen bir gelişmedi. Beklenmeyen, her siyasallaşmış hukuki süreç sonrası olayın muhalefet tarafından yeniden anlamlandırılmaya çalışılması.

Liderlerin herkesin malumu olan sorunların tartışılmasını mahkûm etmek yerine gerilim noktalarını makul ölçülerde ve elbette gerilimi daha da büyütecek bir çerçeveye oturtmadan tanımlaması ve bir yol haritası önermesi kamuoyu iletişimi açısından sonuç vermeye daha yakın bir tarz olur.

Yoksa var olan sorunların ısrarla olmadığını savunmak, hatta bir sorun mu var diyenleri suçlamak ve kötü niyetli olmakla itham etmek, genel görünüm ile çelişen tutumlar takınmak her şeyden önce bir güven erozyonu oluşturuyor.

Altılı Masanın kendi gündemi ile yüzleşmemesi ya da yok sayması son tahlilde o gündemlerin kendisinden öte, mesele ile yüzleşilmemesini bir sorun haline getiriyor.

Yola çıkarken Masanın üç temel sorunu vardı. HDP ile ilişkilerin tanımlanması, seçimlere nasıl bir yapı ile girileceği ve mekanizmalar, üçüncü olarak da ortak adayın kim olacağı… İkinci başlık göreceli olarak kenarda kalsa da ana sorunlar beklemeye devam ediyor.

Seçim takvimi ve iktidarın gündemi ile muhalefetin masasındaki saatin işleyişi arasındaki makasın açılması ise günün sonunda ilk ikisinin kendi gerçeklerini Masaya dayatması ile nihayetlenebilir.

Gündem Haberleri

Tunceli ve Ovacık belediye başkanlıklarına kayyum atandı
Hakan Fidan'dan BRICS’e ortaklıkla ilgili bir teklif aldık
ABD'den Türkiye'ye "Hamas'a ev sahipliği yapmayın" uyarısı
10 Kasım dayatmasında yeni dönem: Törene katılmayan öğrenci için veliden savunma istediler
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: UCM'nin kararı "umut verici"