Sesim Ankara’dan duyuluyor mu? Hani 29 Ekim’i de kazasız belasız geçirdik derken, “geliyorum” diyen bir tehlikenin ayak seslerini duyar gibiyim.. Fırtına öncesi sessizliği yaşıyoruz sanki.. Gelişmeler pek hayra alamet değil..
Başbakan’ın uyarılarına dikkat! Muhsin Yazıcıoğlu’nun da.. Başbakan’ın Güneydoğu’ya gitmesine yönelik, DTP’den gelen tepkileri bir kenara not edin.. Bu arada Graham Fuller’in, “Türkiye’nin artık ABD’nin stratejik ortağı olmadığı”, “Türkiye’nin bölgede kendi başına bir güç olmaya başladığı” açıklamasını da sıradan bir iltifatmış gibi görmeyin..
Erdoğan’ın IMF’ye karşı restini de not edin kenara, Deutsche Bank’ın kriz uyarısını da! Ve tabii Aydın Doğan faktörünü de unutmayın. Beraberinde Koç faktörünü de.. BND az buz bir örgüt değil.. Almanlar, doğu politikasında bir aktör olma iddiasında.. Bana kalırsa Koç ve Doğan’a yakın durmaları, gerçekten onlarla beraber olmak istemelerinden değil, kendini görmeyen iktidarı yanına çekmek için bir takdik.. Almanya, ABD’nin “ılımlı İslâm”ına karşı, “Euro İslâm”la karşılık verecek göreceksiniz.. Amerika ile arasına mesafe koyan iktidar da Almanya ve İngiltere’yi görecek! Bu arada Almanya kendi içindeki İslâmi toplulukları ve örgütleri hizaya getirmek için de kasalarına el atacak, dış dünya ile bağlarını şeffaflaştırmalarını isteyecek ve yönetim yapısını demokratikleştirecek. Kural dışı davrananların ise üzerine gidecek.
Deniz Feneri aslında “kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” kabilinden bir şeydi.. Arkası gelecek..
Ergenekon’da kritik eşiğe dayanıldı..
Levent Temiz'e Cuma günkü sorgusu sırasında, 2 bin 500 muvazzaf subayın bulunduğu bir liste gösterilerek bilgisinin sorulduğunu ifade eden Ülger, bu 2 bin 500 muvazzaf subayın davaya dahil edileceğini ileri sürdü. Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, bu sözler üzerine soruşturmayı kendisinin yürüttüğünü ve böyle bir belge görmediğini kaydetti. Ülger de belgenin emniyet sorgusunda müvekkiline gösterildiğini söyledi.
Tamam, birkaç gün sonra Amerikan seçimlerinin sonucu alınacak. Ama Bush daha yıl sonuna kadar tam yetki ile görevde.. Gitmeden önce son kez kartını açacak.
Ermenistan’la ilişkilerin yumuşaması boşuna değil.. Ya da Gürcistan’da yaşananlar Ukrayna’da tekrarlanırsa buna da şaşmamak gerek.. Bütün bu gelişmeler NATO’nun geleceği ve Türkiye’nin nerede durduğu konusunda bir test niteliği taşıyacak..
PKK, krizi tırmandırmak istiyor.. Sanki PKK ABD’yi davet edecek gibi gözüküyor.. ABD Ankara’yı Kürtlerle masaya oturmaya zorlayabilir.. Ankara direnirse bazı beklenmedik, sürpriz, rahatsız eden gelişmeler yaşanabilir.. Ankara’nın Barzani’ye yaklaşması boşuna değil.. Barzani’nin de Amerika yolculuğu sanırım aynı senaryo ile ilgili..
“Irak körfeze batsa bile PKK sorunu bitmez” iddialarının arkasında bir mesaj var.. PKK’yı umutlandıran da bu.. PKK kendinden ibaret bir örgüt değil.. Apo bu yapı içinde sadece bir sembol..
Ergenekoncuların, bu yapı içinde 2500 muvazzaf subay olduğunu söylemeleri de boşuna değil. Böyle bir yapı varsa ve devletin istihbarat örgütleri bu konuda bir şey yapamıyorsa, o zaman bu konu üzerinde de oturup düşünmek gerek..
DTP’lilerin Erdoğan’ın Van ziyaretini Şaron’un Mescid-i Aksa’ya girmesine benzetmeleri önemli.. Bunun arkası gelecek demektir. DTP’nin bu tavrı, geri de tepebilir.. Çünkü çok abarttılar ve birçok şey ortaya çıktı.. Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder.. Bu anlamda, bu tür öfkeli tepkiler PKK’daki çözülmenin ve örgütteki derin kuşkunun artık içeride açıkça tartışılmaya başlanmasının bir sonucu olabilir.
Ergenekon’la ilgili her gün yeni isimler, yeni iddialar ortaya atılıyor. Yeni itiraflar, yeni tanıklar ortaya çıkıyor.. Yargılamanın ileriki safhalarında daha önemli, çarpıcı bilgiler ve belgeler de ortaya çıkabilir.. Birileri de bunu engellemek, kararlılık, güç gösterisinde bulunmak için çılgınca işler yapabilir.. Onun için dikkatli olmak gerek..
Çember daraldıkça stres artıyor..
Bu işlerin içinde Türkiye’deki güç odakları yok sadece. Amerikan, Alman, İngiliz, İsrailli, Fransız, İtalyan, Rus, herkes var. Olmayanı yok ki. Gerçek ortaya çıkarsa onların kirli çamaşırları da dökülür ortaya.
Onun için kimse gerçeğin tüm çıplaklığı ile ortaya dökülmesini istemiyor. Herkes süreci kontrol etmek ve kendi kadroları dışında kalanları tasfiye ederek kendi yoluna devam etmek istiyor..
Veli Küçük’ün görev yaptığı sırada Düzce güzergahındaki faili meçhullerle ilgili savcılıktan bilgi istenmesi talebi, aslında bir meydan okuma..
Belki de “Beni yakarsanız ben de tümünüzü ele veririm” demeye getiriyordur..
Demirel mi, Yılmaz mı, Çiller mi, Baykal mı, Ağar mı temiz kalacak o zaman!
Bizimkilerin Susurluk çetesi ile yaptığı işbirliği ne olacak!.
Suçu Veli Küçük’e yıkıp kaçmak var mı? Birileri dışarıda, Küçük içeride. Küçük, Apo kadar sessiz kalır mı?
Küçük, eğer iddia ettiği gibi ise, sifonu çekecek olursa, kaç ülkenin istihbarat planları dökülür ortaya..
Nasıl Amerikan borsası bütün Avrupa’yı ve Türkiye’yi sallıyorsa, Ergenekon’un “kan ve ceset borsası” da icabında Washington, Londra, Paris, Roma, Moskova, Berlin’i de sallar..
Kimsenin beklemeye tahammülü kalmadı. Sokak gösterileri boşuna değil. Kürt Ergenekonu devrede! Ve bu arada Türk ve Kürt halkları yavaş yavaş oynanan/oynanmak istenen kanlı ve kirli, karanlık oyunun farkına varmaya başladı..
Bugün ABD’de seçim var. Yarın yeni bir dönem başlıyor. Bakalım Bush giderayak ne yapacak?.
Bana kalırsa Türkiye, Irak, Ortadoğu konusunda Bush ne yapacaksa önümüzdeki günlerde yapacak..
Ya da en azından birileri, Obama göreve başlamadan ne yapacaksa yapacak.
Yarın saat geri saymaya başlayacak..
Zorlu bir dönemece giriyoruz..
Dikkat! Bu dönemde her şey olabilir..
Selam ve dua ile..
VAKİT