Almanya'nın Filistin meselesinde Türkiye'ye soramayacağı bir takım sorular...

Aydın Ünal, DW muhabirlerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelttiği soruların nasıl bir tutarsızlığa işaret ettiğine dikkat çekiyor.

Aydın Ünal / Yeni Şafak

İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier ile ortak basın toplantısında, Alman Devlet Medyası Deutsche Welle’nin (DW), ismi Türkçe olan muhabiri Erkan Arıkan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Almanca bir soru yöneltti, çevirisi şöyle: “İsrail’e karşı sesinizi yükseltiyorsunuz ama yoğun ticari ilişkileri ayakta tutuyorsunuz, bu çelişkiyi nasıl açıklarsınız?”

Erdoğan bu soruya “O iş bitti” diye cevap verdi ama konumuz öncelikle bu değil.

Türkiye ile Almanya arasında onlarca sıcak gündem maddesi var: Almanya’daki vatandaşlarımız, onların sorunları, artan ırkçılık, sayıları artan ve kimi zaman katliama dönüşen ırkçı saldırılar, Almanya’nın FETÖ, PKK, DHKP-C gibi eli kanlı örgütlere sahip çıkması, bu örgütlerin militanlarını koruması ve beslemesi, Türkiye’deki muhalif hareketleri desteklemesi, “Ali”siz” ya da ateist Aleviliği teşvik etmesi, NATO, Ukrayna, Avrupa Birliği, iki ülke arasındaki ticaret ve daha nicesi…

Ayrıca bu tür basın toplantılarının uzamaması için muhabirler kendi aralarında anlaşır ve örneğin Türkiye’den 2, Almanya’dan 2 gazetecinin soru sorması için uzlaşılır.

DW muhabirinin, o kadar sıcak gündem maddesine ve kısıtlı soru imkânına rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu soruyu yöneltmesinin üzerinde durmak gerekiyor. Madde madde gidelim:

1. Önce muhabir… Türkiye’de ya da yurt dışında yabancı medya kuruluşları için çalışan gazeteciler, ücret karşılığında bir iş yaptıklarını unutuyor, emeklerini satmak yerine genellikle ruhlarını satıyorlar. Yabancı bir medya kuruluşunun maaşlı çalışanı olmaktan çıkıp o ülkenin gönüllü ajanına, hatta yılışık, sahibini memnun etmek için yerli yersiz havlayan bir köpeğe dönüşüyorlar.

2. Ülkesi aleyhine bir başka ülkenin gönüllü ajanlığını yapanların akıbetleri bellidir: İşleri bitince kenara koyuluverirler. En nihayetinde sadece işlerini kaybetmekle kalmaz, istismar edilmiş, onur, şeref, haysiyetlerini de yitirmiş halde öylece kalıverirler.

3. Böyle bir basın toplantısında, eğer Filistin’le ilgili bir soru sorulacaksa, kuşkusuz asıl muhatap Almanya Cumhurbaşkanıdır. O kadar soru var ki: “İsrail’in soykırımını neden destekliyorsunuz?”, “İsrail’e neden silah veriyorsunuz?”, “İsrail’i ziyaret edip soykırıma destek vermekten dolayı vicdan azabı duyuyor musunuz?”, “Terörle mücadele adı altında, 15 bin çocuğun katledilmesi, hastanelerin içindeki hastalarla yok edilmesi, okulların, üniversitelerin harap edilmesi, Gazze’deki açlık, susuzluk, kıtlık hakkında ne düşünüyorsunuz?”, “Bu soykırımı desteklemeyi sürdürecek misiniz?”, “Gazze’de bebekler öldürülürken gece rahat uyuyabiliyor musunuz?”, “Hitler’in soykırımı ile Netanyahu’nun soykırımı arasında fark var mı?”, “İsrail’e verdiğiniz destekle Almanya bir kez daha soykırımcı olmuyor mu?”, “Elinize bulaşmış bebek kanından rahatsız mısınız?” ve daha nicesi. Ama işte bunu soramazlar. Buna cesaret edemezler. Sahiplerini kızdırmaya asla yeltenmezler. Almanya’da basın özgürlüğünün bir sınırı olduğunu, o sınırın da çok dar olduğunu, özellikle Almanya’nın milli meselelerinde basın özgürlüğünün rafa kaldırıldığını çok iyi bilirler.

4. İki Cumhurbaşkanı’nın ortak basın toplantısında, o kadar sıcak gündem maddesi ve kısıtlı soru imkânına rağmen bu soruyu sormak, aslında aylardır Türkiye’de bu meselenin köpürtülmesinin arkasında kim ve kimlerin olduğunu da ortaya koyuyor.

5. Bu meseleyi köpürten bir başka isim de M.C. isimli sosyal medya kullanıcısı ya da algı ajanı. Terör kaçkını. O da Almanya’da yaşıyor ve operasyonlarını oradan yapıyor. Filistin konusunda en küçük duyarlılığı yok. Almanya’ya sorulması gereken soruları elbette sormuyor, soramıyor ve soramaz. Sadece Almanya adına Türkiye’ye ateş ediyor, lejyonerlik yapıyor.

6. Türkiye’nin Filistin meselesindeki yeri, özelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Filistin meselesindeki duruşu, (evet, kabul edilemez de olsa) İsrail’le ticarete indirgenemeyecek, oraya hapsedilemeyecek kadar büyüktür. Hamas’ın iki yöneticisinin Erdoğan’la İstanbul’da kucaklaştığı bir anda dahi artık kesilmiş olan ticaret üzerinden Türkiye’ye saldırmak apaçık operasyondur.

7. Bu kabul edilemez ama nispeten küçük meselenin Türkiye’nin Filistin meselesindeki o büyük duruşunu bulandırması, algı operasyonları yapanların başarısı.

8. Bugün şu da net bir şekilde anlaşılıyor ki, İsrail’le ticaret üzerinden siyasi rant elde etmeye çalışanlar, İran ve Almanya başta olmak üzere Türkiye’nin hasımlarının borazanı, papağanı olmuşlardır.

9. Türkiye, algı operasyonlarıyla mücadele konusunda sınıfta kalmıştır.

10. Erdoğan’ın Filistin meselesindeki samimi sözlerini ve çabalarını boşa çıkaracak, İstanbul’da Meşal ve Heniye ile kucaklaşma fotoğrafını gölgeleyecek, Almanya ve İran’a malzeme verecek şekilde, 1 koyup 6 alma hesabı yapan Genel Başkan Yardımcısı başta olmak üzere sorumlulara hesap sorulmadan bu söylentilerin, bu operasyonların sonu gelmeyecektir.

Alman Devlet Medyası DW’nin yüzsüzlüğü ve soykırımı örtme çabaları karşısında cesur bir duruşa, cesur, somut adımlara ihtiyaç var. Hemen, şimdi.

Yorum Analiz Haberleri

İslâm’a ters düşen ne varsa kimden gelirse gelsin reddedilir
Merdan Yanardağ doğru söylüyor, Baas rejimi Suriye’nin CHP’sidir!
Sol şebbihalar azgınlıkta sınır tanımıyor!
Barış Atay şebbihası ne zaman hesap verecek?
Bir liderin portresi: Ahmed el-Şaraa