HAKSÖZ HABER
Demokrasi ve özgürlük mitleri üzerine kurulu Avrupa, Müslümanlara karşı aldığı her kararla kendi mitinde yeni oyuklar açmakta. Son olarak Almanya’da dini gerekçeleriyle yargıladığı bir Lübnanlı Müslümanın sırf kadın görevli ile el sıkışmadığı için vatandaşlık başvurusunu reddettiği ortaya çıktı.
Kendi histerik krizlerine yeni kılıflar uyduran Avrupa, tapmaya başladığı kendisinin oluşturduğu demokrasi, özgürlük, kişisel haklar mitlerine dayanarak ahkam kesmeye devam ediyor. Sözde geleneği yerle yeksan edenler bugün gelenek üzerinden tavır belirliyor. Mahkeme el sıkışmadığı için vatandaşlık vermediği kişiye cevap olarak, “el sıkmanın daha önceki pandemilere rağmen hala devam ettiğini, koronavirüsün bu geleneğe son veremeyeceğini düşündüğünü” belirtti.
Her dem de Türkiye ve Orta Doğu ülkelerine özgürlük ve demokrasi dersi verenlerin gerçek özgürlüğün ne olduğuna dair ihtiyaç duydukları; bilgiye, örfe ve kültüre dair bir ihtiyaçları olduğu apaçık ortada.
Türkiye medyasında bu haber özellikle sol kesim tarafından sessiz kalınarak, yorum yapılmayarak verildi. Türkiye solunun sürekli olarak özgürlük, demokrasi söylemlerine sığınmasına rağmen bu tür davranışların yaşandığı Avrupa ülkelerine dair söylem oluşturamaması gerçekte özgürlük ile ilgili bir problemleri olmadığını daha çok dini yaşamla kavgalı olduklarını bir kez daha ispatlıyor.
Independent DW’den aktarıldığına göre, Lübnanlı bir erkek, Almanya’da üniversite eğitiminin ardından doktor olmuş ve 2012 yılında Alman vatandaşlığına başvurmuştu. Başvurusu 2015 yılında kabul edilen doktor, seremoni sırasında kadın görevlinin elini sıkmayı reddetmişti. Bunun üzerine valilik, davacının başvurusu için verilen onayı geri çekmişti. Lübnanlı doktor ise karar hakkında dava açmıştı.
Baden-Württemberg İdari Mahkemesi, cumartesi açıkladığı kararında farklı cinsiyetteki kişinin elini kültürel nedenlerle sıkmayan bir kişinin Almanya’daki yaşam koşullarına entegre olmadığına dair hükümde bulundu.
Mahkeme, gerekçeli kararında el sıkmanın Alman kültüründe yüzlerce yıl geriye gittiğine vurgu yaptı. El sıkmanın hukuki olarak da bir sözleşmeyi kabul etme anlamı taşıdığını açıklayan idari mahkeme, bu eylemin sosyal, kültürel ve hukuki alanlarda derin köklere sahip olduğunu belirtti.
Covid-19 salgınına da değinen mahkeme, el sıkmanın daha önceki pandemilere rağmen hala devam ettiğini, koronavirüsün bu geleneğe son veremeyeceğini düşündüğünü açıkladı.
Bu nedenle cinsiyet ayrımı yaparak el sıkmayı reddeden bir kişinin “Alman yaşam koşullarına” tam olarak entegre olamayacağına karar verildi. Mahkeme, davacının durumunda bunun daha belirgin olduğunu zira el sıkmayı reddetmenin Selefilik inancı doğrular nitelikte olduğunu ifade etti.
Davacı ise başka kadınlarının elini sıkmayacağı yönünde eşine söz verdiğini, bu nedenle kadının elini sıkmadığını söyleyerek kendini savundu.
40 yaşındaki doktor, daha sonra yaptığı savunmada ise cinsiyet farkı gözetmeksizin artık erkeklerin de elini sıkmadığını belirtti.
Mahkeme ise bunun sadece “taktiksel bir açıklama” olduğuna karar vererek savunmayı kabul etmedi.
Daha önce İsviçre’de de vatandaşlık başvurusu benzer gerekçeyle reddedilmişti. Lozan Belediye Başkanı Gregoire Junod, çiftin vatandaşlık başvurusunun, “cinsiyet eşitliğine saygısızlık” nedeniyle reddedildiğini söylemişti.
Junod, belediye yetkililerinin birkaç ay önce, vatandaşlık kriterlerine uyup uymadıklarını görmek için çiftle bir araya geldiğini belirterek, çiftin entegrasyon başlığında geçer not alamadığını söyledi.
Belediye Başkanı, Müslüman çiftin “karşı cinsle el sıkışmadığını” söyledi ancak kimliği ya da kökenleri konusunda açıklama yapmaktan kaçındı.
Junod, Vaud Kantonu’nda din ve inanç özgürlüğünün kutsal olduğunu söyledi ancak “dini pratikler hukukun dışına çıkamaz.” dedi.