Allah’ın oğlu olur mu?

MURAT KAYACAN

 

Kur'an-ı Kerim Yahudi ve Hıristiyanların sapkın itikatlarına şöyle işaret etmektedir: “Yahudiler, ‘Üzeyir Allah'ın oğlu’ dediler, Hıristiyanlar da ‘Mesih Allah'ın oğlu’, dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerini taklit ediyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da oyuna geliyorlar!” (Tevbe, 9: 30). Fizilali’l-Kur'an’da belirtildiğine göre, klâsik tefsir bilginleri âyetin bu kısmını (Allah’ın oğlu) şöyle açıklamışlardır: "Yahudilerin ve Hıristiyanların yüce Allah'a oğul yakıştıran sözleri, müşrik Arapların, O'na kız çocuğu yakıştıran sözlerinin bir benzeridir." Bu açıklama doğrudur. Hind, eski Mısır ve eski Yunan putperestlerinin inançları önce aziz "Saint Paul" eli ile, arkasından da sözde kutsal kilise konsülleri aracılığı ile Hıristiyan dogmalarına sızmıştır.

Eski Mısır inancında Oziris, İzis ve Ouris'den oluşan üçlü ilâh (teslis) dogması Firavunlar dönemi putperestliğinin temeliydi. Bu üçlü ilâh dogmasında Oziris Baba'yı ve Ouris "Oğul"u temsil ediyordu.

Hz. İsa'dan yıllarca önce İskenderiye'de okutulan teoloji (ilâhiyat) derslerinde "kelimenin (sözün), ikinci ilâh" olduğu ve "Allah'ın ilk oğlu" ünvanını taşıdığı öğretiliyordu.

Hind putperestleri de üç unsurdan, ya da üç "durum"dan oluşmuş bir ilâh kavramına inanırlardı. Onlara göre asıl ilâh bu üç unsurda ya da üç halde tecelli ederdi. "Brahma" ilâhın yaratma ve yoktan var etme durumundaki, "Vişnu" koruma ve gözetme durumundaki, "Sifa" ise yok etme ve ortadan kaldırma durumundaki yansımaları (tecellileri) idi. Bu sapık inanca göre "Vişnu", "Brahma"da yoğunlaşan ilâhlıktan sızmış ve dönüşüme uğramış "oğul"du.

Asurlar da "kelime"nin (sözün) kutsallığına inanırlar, ona "Merduh" adını verirlerdi. İnançlarına göre bu merduh ilâhın ilk oğlu idi!

Eski Yunanlılar üç unsurlu ilâh kavramına inanırlardı. Nitekim bu üçlü ilâh dogmasının belirtisi olarak kâhinleri ilâhlara kurban keserken kesilecek hayvanın üzerine üç kere kutsal su serperler, üç kere buhurdanlıktan buhur alıp etrafa saçarlar ve yine üç kere kesim yerinde toplanan halkın üzerine kutsal su serperlerdi. İşte kilise bu putperest törenleri, arka plânlarındaki inançlarla birlikte alarak Hıristiyanlığa katmış, böylece eski kâfirlerin görüşlerini taklit etmiştir.

İşte Kur'ân-ı Kerim'in indiği günlerde bilinmeyen bu eski putperest inançlar yukarıda belirttiğimiz ayetin, "Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerini taklit ediyorlar." kısmı ile birlikte düşünüldüğünde kutsal kitabımızın vecizliği yine kendisini göstermektedir. (Kutub, Seyyid, Fî Zilâli’l-Kur'an, (çev. Mehmet Yolcu ve diğerleri), 10 c., Dünya Yay., İst., 1991, II, 284-285.)

Muhammed Hamidullah yukarıdaki ayeti yorumlarken Tevrat ve İncil’deki ayetlere de dikkat çekmekte ve her iki Kitapta mevcut ayetlerde “Allah’ın oğlu”ndan kastedilenin belli kişiler değil inananlar topluluğu olduğunu ifade etmektedir. (Hamidullah Muhammed (1908-2002), Aziz Kur'an, (çev: Abdülaziz Hatip, Mahmut Kanık), Beyan Yay., İst., 2000.) “Oğul” kelimesinin kullanımına dair Tevrat’tan nakledeceğimiz şu ayetler Hamidullah’ı destekler niteliktedir: “Allah oğulları adam kızlarının güzel olduklarını gördüler. Ve bütün seçtiklerinden kendilerine karılar aldılar.” (Tevrat, Tekvin, IV: 3). “Allah’ın oğulları insan kızlarına vardıkları ve bu kızlar onlara çocuk doğurdukları zaman…” (Tevrat, Tekvin, IV: 4). “Ve Allah oğulları Rabbin önünde kendilerini takdim etmeye geldikleri gün vaki oldu ki, onların arasında Şeytan da geldi.” (Tevrat, Tekvin, Eyub, I: 6). “Ve Firavuna diyeceksin: Rab şöyle diyor: İsrail, oğlum, ilkimdir ve sana dedim: Oğlumu salıver ki, bana ibadet etsin.” (Tevrat, Çıkış, V: 22-23). “Siz, Allah’ınız Rabbin oğullarısınız.” (Tevrat, Tesniye, XIV: 1).

Benzer şekilde İncil’deki şu ayetlerde geçen “oğul” kelimesini mümin kul olarak anlamakta bir engel olmasa gerek: “Fakat İsa sustu. Ve başkâhin ona dedi: Hay olan Allah hakkı için, sana and ettiririrm, eğer Allah’ın oğlu, Mesih, isen bize söyle.” (İncil, Matta, XXVI: 63). “(İsa;) Enoş oğlu, Şit oğlu, Adem oğlu, Allah oğlu idi.” (İncil, Luka, III: 38).

Yukarıda belirttiğimiz Tevrat ve İncil ayetleri Allah’ın “doğmadığı ve doğurulmadığı” (İhlas, 112: 2-3) gerçeği doğrultusunda düşünülüp “Allah’ın oğlu” ifadesi, Rahman’ın şefkatiyle ilişkili (Allahın adamı, Allahın sevdiği kişi vb.) bir şekilde mecaz olarak yorumlanırsa onların tahrif edilmediğini söylemek mümkün olur. Aksi takdirde herhangi bir kulu Allah’ın oğlu kabul edenlerin şirke düşmeleri kaçınılmazdır.