Sinan Ön / Haksöz Haber
Irmağın kıyısında bahçıvanlık yapan bir ihtiyar, ırmaktan bahçesindeki kuyunun içine ulaşan bir ark yapmış, kuyudan testisini dolduruyor, suyu arka döküyor ve bin bir güçlükle hiç kıymeti olmayan bir sonuç elde ediyordu. Durumu gören komşusu: ‘Günde yüz karık sulayabileceğin ve az bir meşakkatle daha çok sonuç alabileceğin bir alet var. Ondan yararlanmak istemez misin?’ diye sorar. Bahçıvan irkilir. Kafasını kaldırıp ona bir bakış fırlatır ve ‘Kim makineden yararlanırsa işlerini makine gibi yapar ve kim işlerini makine gibi yaparsa kalbi makineye dönüşür. Kimin kalbi makineleşirse masumiyetini yitirir. Kim masumiyetini yitirirse zihni sarsılır ve sarsılmış zihin yaratıcının rızasına uygun değildir. Bu işten habersiz değilim ama onu kullanmaktan hayâ ederim’ der.
Maalesef bu hikmetli amcamız gibi hayâ etmeyi beceremeyen modern dünya, büyük bir kargaşa ve kriz ortamında yaşıyor. Şahit olduğumuz savaşlar, katliamlar ve işkenceler katlanılamaz; tabiata ve insanlığa verilen zararlar ise geri dönülemez boyutlara ulaştı. Gözümüzün önünde yaşanan tüm bu zalimlikleri bir çırpıda nasıl geçiştiriyor, unutuyor, daha da kötüsü nasıl kanıksayabiliyoruz?