Allah’ı Hesaba Katmayan Bir Düzende Dini Doğru Yaşamak Zordur!

Yeni Şafak’taki yazısında “sistemi yönetenlerin Müslüman olması gayrımeşru bir sistemde yaşadığımız gerçeğini değiştirmez” diyen Faruk Beşer, dinin doğru anlaşılması ve yaşanması önündeki engellere değiniyor.

Dinin doğru anlaşılması önündeki engelleri sıraladığı yazısında kötü örnekliğe, ırkçılık ve fırkacılığa değinen Faruk Beşer, şu sözleriyle bilhassa içinde bulunulan hakim kültür ve gayrımeşru sistemin büyük bir engel teşkil ettiğini vurguluyor:

“…Anlamayı zorlaştıran bir başka sebep, hâkim kültür ve içinde yaşadığımız gayrimeşru sistemdir. Sistemi yönetenlerin Müslüman olması bu gerçeği değiştiremiyor. Kurumlarımızdan işyerlerimize, sokaklarımızdan çalışma düzenimize kadar her şey Allah’ı ve O’nun düzenini hiç hesaba katmayan bir yapılanmaya sahip. Bu seküler düzeni öyle kurmuşlar ki, bir taşını oynatsanız duvarı başınıza yıkıyorlar. İbadetlerinize göre olması gereken zaman ayarlarınız başka ayarlarla değiştirilmiş. Size göre anormal olanı normal görüyorlar. Böyle bir hayat da kültürünüzü değiştirmiş, modern, popüler, melez bir kültür üretmiş. Kültür yaşama biçimidir. Yaşama biçimi insanı zorlar. Böyle bir ortamda İslam’ın emir ve yasaklarını anlamak da yaşamak da zordur…”

Faruk Beşer’in bugün Yeni Şafak’ta “Dini anlamayı zorlaştıran nedir?” bağlığıyla yayımlanan yazısını aynen iktibas ediyoruz:

Geçtiğimiz hafta sonu da Ribat Vakfı’nın konuğu olarak Sakarya’da idik. Bu vakıf da güzel işler yapan mekteplerden biri. Bilindiği gibi biz mevcut gruplara cemaatler demiyoruz. Ya hakikati farklı yönleriyle öğreten ve anlatan birer mektep olur ve ırmak ırmak ummanda birleşirler ya da kıl dönmesi misali kendi dar sınırları içerisinde kıvrılıp kalırlar ve fırka olurlar. ‘Her fırkanın başında kendi yoluna çağıran bir şeytan vardır’ hadisi şerifini hatırlayalım. Ribat Vakfı’nın da en azından şimdilik böyle ummana akan bir mektep olduğunu düşünüyorum. Orada dini anlamayı zorlaştıran hususları konuştuk. İşe yarayabilir diye özetliyorum.

Dini, onun sahibini ve elçisini hakkıyla tanımamış olmak, anlayamamanın bir sebebidir. Muhtemeldir ki, şu anda bile dünyanın her tarafında İslam’ı, onu kabul edecek derecede bir bilgi ile duymamış olan insanlar vardır. Biz bu bilgilenmeye sınır çizemeyiz ama Allah ‘biz elçi göndermeden kimseye azap etmeyiz’ buyurduğuna göre belki bugün bile kendilerine elçi ulaşmadı denebilecek insanlar bulunabilir. Bu durum Müslümanın emri bil-maruf görevinin sorgulanmasını da gündeme getirir. Yani duymayanların sorumluluğu, duyurmayanların üzerinedir. Kuranıkerim’in işaretiyle gerçek fakihler/âlimler, ancak insanları uyaranlardır ve hayırlı ümmet olmanın ilk vasfı da budur.

Buna bağlı olarak günümüzde rol model denen üsve âlimlerimizin ve işaret ettiğimiz anlamda İslam’ı yaşayarak öğreten mekteplerimizin yeterli olmaması dinin anlaşılmasını zorlaştıran bir başka husustur. Resulüllah (sa) üsve-i hasene idi ve böyle üsve bir topluluk yetiştirdi. Sahabenin önemi buradadır. Bu örnekliği bugün fırkaların yapamadığı artık belli. Demek ki, mektep olmaları ve ırmaklar gibi akıp bir umman/el-Cemaah oluşturmaları gerekiyor.

Anlamayı zorlaştıran bir başka sebep, hâkim kültür ve içinde yaşadığımız gayrimeşru sistemdir. Sistemi yönetenlerin Müslüman olması bu gerçeği değiştiremiyor. Kurumlarımızdan işyerlerimize, sokaklarımızdan çalışma düzenimize kadar her şey Allah’ı ve O’nun düzenini hiç hesaba katmayan bir yapılanmaya sahip. Bu seküler düzeni öyle kurmuşlar ki, bir taşını oynatsanız duvarı başınıza yıkıyorlar. İbadetlerinize göre olması gereken zaman ayarlarınız başka ayarlarla değiştirilmiş. Size göre anormal olanı normal görüyorlar. Böyle bir hayat da kültürünüzü değiştirmiş, modern, popüler, melez bir kültür üretmiş. Kültür yaşama biçimidir. Yaşama biçimi insanı zorlar. Böyle bir ortamda İslam’ın emir ve yasaklarını anlamak da yaşamak da zordur. Bu konuda da fırkalaşmayan mekteplere ihtiyacımız vardır.

İşte Allah’ı karıştırmak istemedikleri bu hayat tarzı sadece nefse, hazza ve eğlenceye hitap edince müminlerde bile bir dünyevileşme oluşmuş, asıl mesele yeme içme ve eğlenme olmuş. Böyle bir hayata alışan insanların dinin emir ve yasaklarını anlayıp uygulaması zorlaştıran bir başka sebeptir. Çünkü aklın yerini hazlar almıştır. Oysa vahyin temsilcisi akıldır. Böyle bir hayat tarzında bulamayan feryat eder, bulan azgınlaşır. ‘İnsan kendini müstağni gördüğünde azar’. Azan doyumsuz olur ve olmayanın halinden anlamaz. Bütün melekelerini dünya için kullanan, sevinme ve üzülme yeteneğini sadece dünya için harcayan insanlar, gerçekten sevinilecek ve gerçekten üzüntü duyulacak şeylere artık sevinip üzülemezler.

Böyle olunca da insanın nefsi ilahlaşır. Çünkü ilah, her talebi doğru bilinip yapılan, her yasağı yanlış görülüp bırakılan şeydir. İnsanın nefsi arzuları bu hale gelirse onun ilahı nefsi olmuş olur. ‘Siz hiç arzularını ilah edinen ve bilgisine rağmen Allah’ın saptırdığı insanları görmüyor musunuz?’ ayeti bunu anlatır. Eğitim sadece öğretme demek değildir. Asıl eğitim duyguların eğitimidir. Bunu da ancak sözünü ettiğimiz üsve âlimler yapabilir. Mürşit de işte bunu yapabilendir. Allah’ın nizamının karşısına dikilen ve onun uygulanmasına engel olan sebeplerden biri de işte insanların duygularını eğitememeleri sebebiyle nefislerine uymalarıdır.

Bir başka sebep fırkacılıktır. Fırkalar mektep olmadıkları zaman herkes kendi kalburuna göre eleyip seçtiği bilgilerle bir İslam oluşturur. İslam’ı öğrenmek isteyenler de bu farklı İslamlar arasında bocalayıp kalırlar ve bunun doğrusunun olamayacağını zannederek müslümanca yaşamayı bırakırlar.

Irkçılık İslam’ anlamanın bir başka engelidir. Bu gerçek üzerinde durulmayacak kadar açıktır.

Şöhret olma saikıyla İslam’da her gün yeni bir fikri tartışmaya açan ve reytingin yedek parçası olarak konuşan hocalar bugün için İslam’ın doğru anlaşılamamasının baş sebeplerindendir. Farklı düşünmek hata değildir, aksine tefekkürün tetikleyicisidir. Ama doğruluğu test edilmeyen bilgilerin halkın huzurunda tartışılması dinin temeline dinamit koymaktan başka bir anlama gelmez. Bunu yapanlar dini anlatmıyorlar, kafalara şüpheler atarak dinden uzaklaştırıyorlar. Böylece dinin anlaşılması zorlaşıyor.

İslam Düşüncesi Haberleri

Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı
Yaratılış gayesinden uzaklaşan insan huzurlu olamaz!
Öncelikli hedef neden tağuti otoritedir? Ve asabiye gündemleri geri itilmelidir!