Haksöz dergisinin 212. sayısındaki yazımızda; "Müslüman din adamlarının Kur'an'da dünyanın düz olduğunun yazılı olduğunu savunduğunu biliyor musunuz?" diyen; Türkiye'nin çok satan, renkli gazetelerinden birindeki bir köşe yazarının yazısını konu edinmiştik. Ve şöyle bir tespitte bulunmuştuk: "Seküler düşünceye sahip ve evrim teorisi yanlısı yazar, İslam ve onun kitabını küçümseme gayretindedir… Hem Kur'an'ı hem Müslümanları küçümsemek için Kur'an'da 'Bilimsel tezat vardır!' tezini işleyen çok satan renkli gazete yazarının amacı, Kur'an'ı hayat içerisinden dışarı çıkarmak, mezarlık kitabı olduğunu göstermek amaçlıdır! 'Kur'an'da bilimsel çelişki var, işte ünlü alim Taberî de bunu söylüyor!' iddiasıyla, aynı zamanda sekülerizmin tek dayanağı inkârcı evrim felsefesinin propagandasını yapma peşindedir."
Nitekim bu tespitlerimizde haklı olduğumuz bir hafta bile geçmeden doğrulanmış oldu. Söz konusu gazete yazarı, aldığı tepkilerin tam da yaptığı kışkırtıcılığın bir karşılığı olduğunu kendi satırlarıyla şöyle ifade etti: "5 Ekim Pazar günü yayımlanan 'Harun Yahya Safsatası ve Evrim' başlıklı yazım müthiş bir e-posta saldırısına uğradı… S….m C…n adlı çok zarif bir okuyucu 'Bu Darvin denilen bilmem neden başka akıllı gelmemiş mi bu dünyaya? bu Yahudi p……kten başka yani. Ve buna inanan s…klara ne diyeceksin? Aslında bu dinsiz kitapsız herifin gayesi planlı ve programlı olarak dinleri inkar etmek, başka bir şey değil onun bu sergilediği soytarılıklar' diye buyuruyor."
Yazar tahrik ettiği kitleden aldığı karşılığı yine onları tahrik eden ve işin içine laik cumhuriyetin, seksen yıllık Milli Eğitim Bakanlığı'nı ve icraatlarını da karıştırarak, ince (!) göndermelerde bulunmaktadır.
Oysa geçen yazımızda yazarın, inançlı insanlara ve inançlarına hakaret ve tahrik cümleleri ile bezenmiş yazısına, "Kur'an'a Göre Dünya Düz mü?" başlıklı yazımızla adabı içinde cevap vermiştik.
Bu yazar, yeni yazısında, Kur'an'a karşıt tutumunu kamufle etmeye çalışarak veya takiyye yaparak "kulağını tersten göstermeye" gayret etmektedir. "Fanatik kitle bu bölüme de ateş püskürdü. Kur'an varken neden Taberi'den örnek gösteriyormuşum? Ben kimseyi kırmak istemediğim için Kur'an'dan örnek göstermedim. Kur'an'da elbette Dünya'nın yuvarlak olduğu ve güneşin çevresinde döndüğü yazmıyor."
Biz de demiştik ki; "Taberi'nin, Yer ve Gök'le ilgili olarak Kur'an'a atıfta bulunması, yerin düz olmasını Kur'an'dan bir ayete bağlaması ile alakalı değildir, -zaten böyle bir ayet yoktur- tamamen Allah'ın yeri ve göğü yaratarak yaşam için insanların emrine bir nimet, rızık anlamında vermesi anlatımı ile ilgilidir."
Yazar hazretleri, bu sefer de başka bir inkârcı saptırmaya gayret göstermektedir: "Ardından yeri yaydıkça yaydı." (79/Naziat, 27-33) "Il a ensuite étendu la terre" (Sourate, LXXIX, 30) "and the earth - after that He spread it out" (The Pluckers, LXXIX, 30) "O'dur sizin için yeri döşek gibi yapan" (20/Taha, 53) "Yeri yayan, üzerinde sabit dağlar..." (13/Rad, 3)
Zat-ı muhterem, "bilime zıt" gördüğü (!) Kur'an ayetlerinin Türkçe, Fransızca ve İngilizce meallerinden örnekler vererek, sanki Kur'an'a değil de Kur'an'ın, yanlış yapıldığını iddia ettiği Türkçe çevirilerine karşı çıkıyormuş görüntüsü vermeye çalışmaktadır: "Türkçedeki Kur'an çevirileri, çeviriden çok aşırı yorum içeriyor. Bir çevirmen 'Sonra da yeri döşeyip yerleşmeye hazırladı.' diyor. İkincisi 'Bundan sonra da yeri yayıp deve kuşu yumurtası biçiminde yuvarladı' diye yorumluyor. Üçüncüsü ise 'Bundan sonra da yeri döşedi' diye yazıyor. Daha ilginç bir meal çevirisi (!) de var: 'Ondan sonra yerküreyi eksenine göre eğip bir elipsoit haline getirerek yayıp döşedi.' El insaf yani!"
Yazar hazretleri aslında hakaret ettiği inanç ve inançlı zümreleri üzmemek için nelere katlanıyormuş, bir bakın: "Ben bunları bildiğimden kimseyi üzmemek için ana kaynağa (Kur'an) gönderme yapmadım." Arkasından şöyle devam ediyor: "Kur'an'ın Arapçasında, Fransızcasında, İngilizcesinde 'Yeri yaydı' diyor. Bu yayma masa örtüsü gibi yayma anlamında. Din kitaplarını bilimselleştirmek çok tehlikelidir!"
Her şeyden evvel şunu hatırlatalım: Kur'an'ın Arapçası vardır ama Fransızca ve İngilizcesi bulunmamaktadır. Onlar çeviri, ıstılahi anlamda "meal" olarak adlandırılır. "Ardından yeri yaydıkça yaydı." (79/Naziat, 27-33) olarak verdiğiniz mealin tam numarası Naziat Suresi, 30'dur. Yazar biraz daha okusa ya da karıştırsa, ne bilim dışılıklar bulacak. (!)
Yazar bu kadar mealle uğraşmış, az biraz da tefsir ve lügatlerle de uğraşsaymış, neredeyse günümüz modern, çağdaş, aydın müfessirleri (!) kadar olacakmış!
Gelelim renkli gazete yazarının, Kur'an'ın ayetlerindeki "bilimsel zıtlık"lar olarak nitelendirdiği anlatımlara… Yazar tespit ettiği "bilim zıttı" ayetlerden biri olarak "O'dur sizin için yeri döşek gibi yapan." (20/Taha, 53) ayetini örnek vermektedir.
Ragıb el-Isfahani, meşhur eseri Müfredat'ta "döşek" m-h-d kelimesine şu örnekleri verir. "Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. -Biz, dediler, (el-mehde) beşikteki bir sabî ile nasıl konuşuruz?" Bu ayetteki "mehde" kelimesinin anlamı, çocuk için hazırlanan yatak/beşik manasına gelmektedir. Nasıl ki bir bebek tüm ihtiyaçlarını bu beşik içerisinde gideriyorsa -yemek, içmek, def'i hacet, uyuma, gülme, ağlama gibi- insanlar da, Allah'ın kendilerine beşik benzeri olarak "iki günde" yarattığı yeryüzünden istifade etmektedirler.
Onun için Allah, Arap lisanının vasıtaları ile benzetmelerde bulunarak, yüksek belagat ve icazı ile yeryüzünü beşik olarak nitelemekte, bir annenin şefkat ve yardımlarına muhtaç ve onun sayesinde beşiğinde yaşamını sürdüren bir bebek gibi; rahmeti, Rezzak ve diğer vasıfları ile yeryüzündeki insanları yaşatmaktadır, demektedir.
Buna örnek olarak daha birçok misal sunulmaktadır, Kur'an ayetlerinde: "Biz yeryüzünü bir döşek, yapmadık mı?" (78/Nebe, 7) "O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de (kubbemsi) bir tavan yaptı. Gökten su indirerek onunla, size besin olsun diye (yerden) çeşitli ürünler çıkardı. Artık bunu bile bile Allah'a şirk koşmayın." (2/Bakara, 22)
Görüldüğü gibi Allah yeryüzünü beşik/döşek gibi benzetmelerle insanın istifadesine sunduğunu anlatmakta ve hemen arkasından tevhidî değerlere atıfta bulunarak Allah'a itaate çağırmaktadır. Allah bu misallerle "bilimsellik" peşinde değildir. Bu ifadelerin modern çağın bilimine aykırılığı da yoktur. Tamamen dil unsurları ve Arap (backgraund) arka planındaki hâlihazır bilgiler vasıtası ile İslam'a çağrı vardır.
Allah'ın yeri yayıp döşemesi ise tamamen mecazî bir ifadedir. Yayma fiilini anlatan m-d-d, kelimesi ile ilgili olarak Müfredat'ta şunlar kaydedilmektedir. M-d-d kelimesinin asıl anlamı, çekmek uzatmaktır. Bu manada "yaranın uzun süre devam etmesi", "nehrin kabarması", "gözü falanca şeye diktim" gibi anlamlar içermektedir. "Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız." (19/Meryem, 79) Bu ayetteki azabın uzadıkça uzaması, azabın uzun süre devam etmesini ifade etmek içindir. Lokman Suresi'nde ise deniz ve arkasından yedi deniz daha "uzasa/devam etse/dâhil olsa" şeklindeki ifade ile de süreklilik anlatılmaktadır. "Şayet yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de arkasından yedi deniz katılarak (mürekkep olsa) yine Allah'ın sözleri (yazmakla) tükenmez. Şüphe yok ki Allah mutlak galip ve hikmet sahibidir." (31/Lokman, 27)
Dolayısı ile Allah'ın yeri yaymak, döşemek gibi ifadeleri; çok satan renkli gazete yazarının iddia ettiği gibi; "masa örtüsü gibi yayma" anlamında değil, tamamen Cenab-ı Hakk'ın insanlara verdiği/vereceği nimetlerin sürekliliğini, devamlılığını, sonsuzluğunu yansıtmakta veya anlatmaktadır.
Nasıl bir bebeği beslemek, ihtiyaçlarını karşılamak için ona sürekli takviye yapmak gerekiyorsa; yeryüzünü, insanlar için beşik yapan Allah, onlar için de sürekli nimetler sunar ve bu nimetlerin ardı arkası kesilmez, uzadıkça uzar, yayıldıkça yayılır.
Yeryüzü, gökyüzü ve yaymak/döşemek gibi fiiller ile ilgili ayetlerin siyak-sibak, öncesi ve sonrası ile okunarak birlikte mütalaa edilirse, Kur'an'ın yeryüzü, gökyüzü, beşik, yaymak, döşemek gibi kavram ve fiillerinden muradı tam olarak anlaşılacaktır.
"Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak mı ki onu Allah bina etti. Onu yükseltti, düzene koydu. Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı. Ondan sonra da yerküreyi döşedi. Yerden suyunu ve otlağını çıkardı. Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi. Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere." (79/Naziat, 27-33)
"Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır." (13/Ra'd, 3)
Evet, Allah Kur'an-ı Kerim'de bilim ve bilimsellik peşinde değildir. Bunlar Allah'ı ve nimetlerini anlatmak için birer araç olabilirler, asla amaç değildirler. Allah, Kur'an ile kâinatta var olanlardan, bilinenlerden, her Kur'an muhatabının anlayacağı biçimde, belagat ve icazatla örnekler verir ve insanları tevhide, vahdete davet eder.